“Bu insanlık ayıbı ne zaman bitecek?”
Mülteci Hakları Derneği'nden Deniz Altıok: Savaştan ve zulümden kaçan sığınmacıları ülkelerine göndermek uluslararası hukuka aykırı.
Mülteci Hakları Derneği’nden Deniz Altıok ile adadaki mülteci durumunu konuştuk. Savaşın acılarını yaşamış, göçmen olmuş Kıbrıs toplumunun bu konuda bile iş birliği yapamaması üzücü. Altıok, konu ile ilgili, “En azından iki toplum arasında mültecilerle/sığınmacılarla ilgili bir birimin kurulması bunun başlangıcı olabilir” ifadelerini kullandı.
Deniz Altıok, Suriye’de yıllardır yaşanan çatışmalar sebebiyle savaş ve zulümden kaçan, ülkemize sığınma amacıyla gelen kişileri geri ülkelerine göndermek uluslararası hukuka aykırı olduğunu söylüyor. Ancak adanın kuzeyinde henüz barındırma koşullarını oluşturamamış olmamız ve ihtiyaç duyulan yasal düzenlemelerin Meclis’te bekliyor oluşu bu konuda çalışan aktivistlerin elini kolunu bağlıyor.
Mülteci Hakları Derneği’nden insan hakları hukukçusu Deniz Altıok’un Bugün Kıbrıs’a verdiği röportaj söyle:
Adada, Mülteci Hakları Derneği’nin çalışma alanları, üstlendiği görevlerden bahseder misiniz? Bu alanda çalışmak için sizi motive eden etkenler nedir?
Altıok: Mülteci Hakları Derneği (MHD) olarak, Kıbrıs’ın kuzeyinde sığınma hakkına dair eksiklik ve hak ihlallerinden ötürü, mültecilere yasal ve sosyal katkıda bulunabilmek için 2009 yılında kurulduk. 2019 yılında Avrupa Birliği tarafından finanse edilen COMMIT Projesi, insan ticaretine karşı etkili ve koordineli müdahalelerin oluşturulması ve insan ticareti ile ilgili bilginin artırılması çabalarına katkı koymak amacıyla yürütülmüştür. Proje, Mülteci Hakları Derneği tarafından, Kıbrıs Türk Barolar Birliği, Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği, Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı, Kuir Kıbrıs Derneği, Lefkoşa Türk Belediyesi ve Mağusa Gençlik Merkezi Derneği ile işbirliği içerisinde yürütüldü. SOS Çocuk Köyü Derneği de projeye iştirakçi olarak katkı koydu. Bu projeler sayesinde yıllar içinde çalışmalarımızı insan ticareti ve ırkçılık ile mücadele alanlarında da genişlettik.
Şu an halihazırda Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ile işbirliği içerisinde derneğimizin uygulayıcı partnerliğini yaptığı Kıbrıs’ta Sığınmayı Güçlendirme Projesi Kıbrıs’ın kuzey kesimine, zulüm veya şiddetten korunma arayışıyla varan kişilerin, uluslararası hukuk doğrultusunda hayatları ve özgürlüklerinin tehlikede olduğu yerlere zorla geri gönderilmemelerini garanti altına almaya çalışan bir projedir. Proje, aynı zamanda, BMMYK tarafından tanınan az sayıdaki mültecilere sosyal ve ekonomik olarak uyumlarını garanti altına almak amacıyla yardımcı olmayı da içermektedir. Alandaki çalışmalarımız devam edereken, derneğimizin faaliyetlerini daha sürdürülebilir bir hale getirmek amacıyla yazdığımız, benim de Proje Koordinatör’lüğünü yaptığım “Birlikte Daha iyi Projesi“nden bahsetmek istiyorum.
‘Birlikte Daha İyi’ Projesi, 3 yıl sürecek olan Avrupa Birliği destekli bir kapasite geliştirme projesidir. Bu proje kapsamında hayata geçirmeyi planladığımız aktiviteler arasında kapasite artırıcı eğitimler, gönüllülük ve fon geliştirme stratejisinin belirlenmesi, derneğin iletişim stratejisinin yazılması, sosyal medya yayıncılığı, medya takibi ve raporlama, Irkçılık Karşıtı Ağ’ın sağlamlaştırılması ve genişletilmesi, tematik eğitimler, mülteciler, insan ticareti ve ırkçılık konusunda toplumun farkındalığını ölçmek üzere araştırmalar bulunmaktadır.
Toplumdaki farkındalığı artırırken buna paralel olarak da dernek kapasitesini geliştireceğimiz bu projede, ırkçılığa maruz kalanların, mültecilerin ve insan ticareti mağdurlarının öykülerini daha görünür hale getirerek, haklarına erişimi güçlendirmeyi amaçlıyoruz. İngiltere’de hukuk eğitimimi alırken eğilmek istediğim nokta her zaman insan hakları hukuku alanı oldu. Bu yüzden de eğitimimi ona göre şekillendirip insan hakları hukuku ve uluslararası hukuk alanlarına ağırlık gösterdim. Adaya döndüğümde ise bu alanda yoğunlaşmak istediğim için az önce bahsettiğim Kıbrıs’ta Sığınmayı Güçlendirme projesinde hukuk danışmanı olarak işe başladım. Adadaki durumu ve sahada hak ihlallerini gözlemleme fırsatı buldum. Bu yüzden de bu alanda çalışmaya devam etmek ve hak ihlallerini minimuma indirmek beni en çok motive eden etkenlerden biri oldu.
“Geri gönderilmeme ilkesi”nin ülkemizde sıklıkla ihlal edildiği bildiriliyor. Mültecileri barındıracak alanlarımızın olmayışı ve buna neden olan diğer politik nedenlerden bahseder misiniz?
Altıok: Bir hukukçu gözünden baktığımızda Anayasamızın 90’ıncı maddesi ele alınırsa açıkça belirtilmektedir ki uluslararası sözleşmeler ülkenin iç hukukuyla zıt düştüğü durumlarda uluslararası hukukun üstünlüğü yadsınamaz bir gerçektir fakat pratikte açıkça görülmektedir ki ülkede ihlaller yaşanmaktadır. Örnek olarak Uluslararası Örf ve Adet hukukunu ele alırsak en önemli maddelerden biri olan geri gönderilmeme ilkesi her sığınmacı ve mültecinin ülkeye girişine izin verilmediğinde ihlal edilmektedir ve emredici bir hükümdür. Yıllardır gündeme gelen Suriye’de her gün yeni bir çatışma çıkarken ülkemize sığınma amacıyla gelen kişileri geri ülkelerine göndermek uluslararası hukuka aykırıdır.
Yasal eksikliklerimize rağmen taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerin gereğini yerine getirmiyoruz, bu da ülkeye sığınmak için gelen bir sığınmacının, kendini, dilini bile bilmediği bir ülkede suç işlemiş gibi cezaevinde bulmasına sebep verebiliyor. Halihazırda ülkesinde ölme veya yaralanma riski olan kişi kendini sığınmak için gittiği ülkede suçlu muamelesi görürken buluyor. İlk adım olarak iç hukukumuzdaki eksiklerin giderilmesi, tanımların eklenmesi ve bir sığınma sisteminin kurulması gerekir. Böylelikle bu sistemi geliştirebilir, sığınmacıların ve mültecilerin korunmasını sağlayarak uluslararası hukukun da gereğini yerine getirebiliriz. Şu an Kıbrıs’ın kuzeyinde karşılaştığımız pratik neredeyse her gün bir düzensiz gelişin olduğu yönündedir. Adaya düzensiz yollarla giriş yapan mülteciler polis tarafından tutuklanıp tutukluluk yerlerinde/öğrenci yurtlarında ya da hücrelerde tutulmaktadır. Askeri bölgeyi ihlalden tutuklanan mülteciler ise yargılanıp cezaevine gönderilmektedir. Her iki durumda da geldikleri ülkeye geri gönderilen sığınmacılar savaş ve zulümden kaçtıkları halde burada bir suçlu muamelesiyle karşılaşmaktadırlar.
Adamızda mültecilerin süreçlerinden bahseder misiniz? Topluma uyum ve toplumla birlikte yaşama konularında karnemiz nasıl?
Altıok: Adadaki süreci aslında ikiye ayırabiliriz: Düzenli gelişler ve düzensiz gelişler şeklinde. Şu an Kıbrıs’ın kuzeyinde aşağı yukarı kayıtlı 130 mülteci bulunmakta. Mülteci Hakları Derneği olarak bu kişilere hukuki, sağlık, eğitim ve istihdam süreçlerinde destekte bulunuyoruz. Düzensiz gelişlerde ise sığınmacılarla görüşmelerimizde süreç az önce de bahsettiğim gibi sığınmacıların geldikleri ülkelere geri gönderilmeleriyle sonuçlanıyor. Derneğimizde şu an aktif olarak sahada çalışan bir hukuk danışmanı bir de sosyal danışman bulunmakta. Ülkedeki sığınma mekanizması eksikliğinden kaynaklı tahmin edebileceğiniz üzere saha çalışanları olarak çok yoğun çalışmak durumunda kalıyoruz. Bahsettiğim gibi düzensiz gelişlerin çok olduğu bu günlerde neredeyse senede bine yakın kişi adanın kuzeyine düzensiz giriş yapmakta ve sonrasında da ülkelerine geri gönderilmektedir. Mültecilerin sığınma haklarına yönelik yasa tasarısı 2017-2018 yıllarında hazırlandı ve 2019 yılında da güncellendi ancak bir türlü meclisten geçemedi. Mültecilerin sığınma hakkına yönelik yasal düzenleme yapılması noktasında yetkililerin zaman zaman bütçe ile yapısal eksiklikleri bahane olarak gösteriyor ve yabancı düşmanlığı içeren refleksler alabiliyor, öte yandan birçok milletvekilinin bu durumun insan haklarını ihlal etmek anlamına geldiğinin de bilincinde. Irkçılık ve yabancı düşmanlığı tüm mültecileri ve göçmenleri etkileyen bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle de mülteciler, adamızda gitgide hakim olan göçmen karşıtı söylemlerden çok büyük bir ölçekte etkilenmektedir.
Ukrayna’da başlayan savaştan sonra, adanın kuzeyine Ukrayna’dan mülteci kabul edileceği söylenmişti. Aralarında çocukların da olduğu bahsedilen süreçle ilgili sizden bilgi alabilir miyiz?
Altıok: Savaşın başladığı süre zarfınca bu şekilde haberler bizim de kulağımıza geldi fakat bu konuyla ilgili herhangi bir resmi açıklama yapılmadı. Buradaki Ukrayna topluluğunun sıkıntılarıyla ilgili bir temsilciyle dernek olarak görüşme yapma fırsatımız oldu. Derneğe sığınma talebiyle gelen, muhaceret konusunda destek isteyen Ukrayna vatandaşları da bulunmakta. Biz dernek olarak elimizden gelen hukuki ve sosyal desteği vermeye çalışıyoruz fakat dediğim gibi devlet nezdinde herhangi bir resmi açıklamayla karşılaşmadık.
Mültecilerle ilgili adanın bölünmüş olmasından kaynaklı bazı sorunlar yaşanıyor. Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Margaritis Schinas’ın bu konuda açıklamalarından sonra İçişleri Bakanı Ziya Öztürkler’in Ankara’daki yetkililer ile göçle ilgili alınabilecek tedbirleri konuştuğunu söyleyen açıklamaları var. İki tarafın bu konuda ortak çalışması mümkün mü? Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Altıok: Maalesef bunun pek mümkün olmadığını düşünmekteyim. Yıllardır süren ve bir sığınma mekanizmamızın olmamasından kaynaklı mültecilerin yaşadığı sıkıntılar, gerek kuzeyde gerek ara bölgede herhangi bir destek mekanizması olmadan sıkışıp kalmalarının da yanında, kuzeydeki pratik şu an geldikleri ülkeye geri gönderilmelerini sağlamak. Savaş ve zulümden kaçan insanları kaçtıkları yere geri göndererek bir insanlık suçu işlenmesine seyirci kalıyoruz.
En başta bizim yapmamız gereken mültecileri kaçtıkları topraklara geri göndermemektir. Diğer bir nokta, düzensiz yollarla giriş yapan mültecileri yargılamamalı ve tutuklamamaktır, bu da cezalandırmama ilkesinden geçer. Bunlar en basit ve bugün hayata geçirilebilecek maddelerdir. Daha sonrasında ise yetkililerin kapsamlı bir sığınma sistemi yaratması önemlidir.
Bu sebepten iki taraf arasında gerçek bir işbirliği ihtiyacı bulunmaktadır ve bu konu aciliyeti olan bir meseledir ve ortak bir yaklaşımı gerektirmektedir. En azından iki toplum arasında mültecilerle/sığınmacılarla ilgili bir birimin kurulması bunun başlangıcı olabilir. Adadaki bölünmüşlük her konuda önümüze bir sorun olarak gelirken mülteciler ve sığınmacılar için de büyük bir sorun teşkil etmektedir. Sahada karşılaştığımız pratiği göz önünde bulundurursak sınırda ailelerin ayrı düşmesi, çocukların ailelerinden kopması, hem ebeveynler hem de çocuk için uzun ve travmatik süreçlerin yaşanması bunların başında gelmektedir. Zaten savaş ve zulümden kaçmak için zorlu ve ölümcül yollardan geçerken bir de burada ayrı düşme riskiyle karşılaşmaktadırlar. Tabii bir de Kıbrıs’ın ikiye bölünmüşlüğünü öne sürüp sığınmacılardan faiş fiyatlar isteyerek, çoğu zaman onları kandırarak ve yalan söyleyerek istismar eden insan kaçakçılarını da unutmamak lazım.