JİTEM davası avukatı: Ankara ve Kıbrıs’ta aynı silahlar kullanıldı
JİTEM Ankara Davası Avukatı Sertaç Ekinci: "Kutlu Adalı dosyasının getirilmesini istedik ama mahkeme kabul etmedi. Bu kadar açık bir bağlantı olmasına rağmen yerel mahkemenin talebimizi reddetmesinin hukuki bir mantığı yok. Bu nedenle yerel mahkemenin yaklaşımının siyasal ve üzerinde baskı olduğunu düşünüyorum."
Türkiye MİT Kontrterör Dairesinin eski Başkanı Mehmet Eymür’ün, JİTEM’in cinayetleri ve işkencelere ilişkin anlattıklarının ardından o yıllarda Kıbrıs’ın kuzeyinde katledilen Kutlu Adalı cinayeti yeniden gündeme geldi…
Evrensel Gazetesi’nden Birkan Bulut ve Fırat Topal’ın haberine göre MİT Kontrterör Dairesinin eski Başkanı Mehmet Eymür’ün JİTEM’in cinayetleri ve işkenceye ilişkin anlattıklarının ardından 90’lı yılların siyasi cinayetleri yeniden gündeme geldi. JİTEM Ankara Davası avukatlarından Sertaç Ekinci, mahkemenin sanıkları aklama yönündeki eğilimine dikkat çekti. Korkut Eken’in kendisini Kutlu Adalı’yı öldürmeye götürdüğünü söyleyen Atilla Peker’in tanık olarak dinlenmesinin bile reddedildiğini belirten Ekinci, Mehmet Eymür’ün anlatımlarının da dikkate alınmadığını ifade etti. Avukat Erdal Kuzu da devletin JİTEM’i inkar etmediğini ama susmakla yetindiğini ifade etti.
MİT Kontrterör Dairesinin eski Başkanı Mehmet Eymür’ün 90’lı yıllarda işlenen siyasi cinayetlere ilişkin anlattıkları ve işkence itirafları, devletin komünistlere ve Kürtlere yönelik işlediği suçları yeniden gündeme getirdi. Eymür’ün Tansu Çiller’in başbakanlığı döneminde Kürt işadamlarına yönelik cinayetler hakkında devletin para için insan öldürdüğü yönünde açıklamasının ardından gözler JİTEM yargılamalarına çevrildi.
YEREL MAHKEME BOZMA KARARINA ‘YASAYA AYKIRI’ DEDİ
Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın da arasında bulunduğu 19 sanığın, 90’lı yıllarda 19 kişinin zorla kaybedilmesi ve infaz edilmesi suçlamasıyla yargılandığı JİTEM Ankara Davası’nda verilen beraat kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Dairesi tarafından bozulmuştu. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın eşi Savaş Buldan, Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın, Behçet Cantürk, Yusuf Ekinci, Ömer Lutfi Topal’ın arasında bulunduğu cinayetlerin yargılandığı dava, istinafın bozma kararının ardından geçtiğimiz ay yapılan duruşmayla başladı. Mahkeme Başkanı Bölge Adliye Mahkemesine cevaben hazırlattığı metinde delillerin incelendiği yönünde kendisini savundu ve istinaf mahkemesinin “bozma kararı usul ve yasaya aykırı olmakla birlikte” mahkemelerin direnme hakkı bulunmadığından bozma doğrultusunda yargılamanın yapılacağını ifade etti.
EYMÜR RESMİ BELGE SUNMADI AMA ANLATTIKLARI ÖRTÜŞÜYOR
Eymür’ün son açıklamalarının ardından 1994’te kaçırılarak öldürülen Avukat Yusuf Ekinci’nin oğlu ve JİTEM Ankara Davası Avukatı Sertaç Ekinci ile konuştuk. Mehmet Eymür’ün bu davada daha önce tanık ifadesi verdiğini belirten Ekinci, “Mahkemeye verdiği belgeler doğrudan devlete ait belgeler değil, altında yetkililerin imzası bulunan veya cinayetlerin bu şahıslar tarafından işlendiğine dair belgeler değil. Ancak cinayetlere ilişkin ortaya çıkan bilgilerle doğrudan örtüşüyordu. Röportajındaki ifadeler zaten dosya içerisinde vardı ve hala önemini koruyor. Ancak tek başına anlam ifade etmiyor, çünkü mahkemenin sanıkları aklama yönünde bir eğilimi bulunuyor” dedi.
Mehmet Eymür mahkemeye sunduğu liste ve bilgilerin dikkate alınmadığını, kendisi yazdıkça Mehmet Ağar’ın güçlendiğini, hatta “Bizi de yaz da yükselelim” diyenler olduğunu söylemişti. “Sizce gerçekleri anlattı ama dikkate alınmadı mı?” diye sorduğumuzda Avukat Ekinci, “Gerçeğin ne kadarını anlattığını bilmiyoruz. Ancak Eymür’ün sunduğu belgeler ve röportajdaki anlatılanlar, dosyadaki cinayetlerin tarzıyla ve delillerle örtüşüyor” dedi.
ÇİLLER’İN DEĞİL, DEVLETİN ÖRGÜTÜ
Eymür’ün, Çiller’in Özel Örgütü’nün olmadığı yönündeki ifadelerini konuştuğumuzda Ekinci, bu konu ile cinayetlerin siyasi boyutunun gözden kaçabileceğine dikkat çekti. Perinçek’in öne sürdüğü gibi bizzat Tansu Çiller’in başını çektiği özel bir örgütün dosyada bulunmadığını belirten Ekinci, “O dönem sadece Çiller değil, devletin tüm kademelerinin Kürt sorununda güvenlikçi yaklaşımının hukuk dışına çıkması nedeniyle oluşan bir yapı bulunuyor. Çiller özel örgütü kriminal bir yapıyı, sadece kendisi için çıkar elde etmeye çalışan bir yapıyı çağrıştırıyor. Bu şahısların öldürülmesinin ardından faaliyet alanlarının ele geçirilmesi gibi bireysel kazanç kapıları olabilir. Ancak burada kalırsa ana konuyu ıskalamış oluruz” diye konuştu.
ANKARA VE KIBRIS’TA AYNI SİLAHLAR
İstinaf mahkemesinin beraat kararını bozmasının ardından yeniden başlayan JİTEM Ankara Davası’nda Eymür’ün anlattıklarının bir etkisi olup olmayacağını sorduğumuzda Ekinci şöyle yanıt verdi: “Mahkemenin eğiliminde hiçbir değişiklik yok. İstinaf mahkemesinin son derece isabetli bozma kararının ardından yerel mahkeme adeta üst mahkemenin haddini aştığı yönünde bir yaklaşımda bulundu. Sedat Peker Kıbrıs’ın Uğur Mumcu’su Kutlu Adalı’nın öldürülmesi için kendi kardeşini gönderdiğini söyledi ve Atilla Peker bunu doğruladı. Korkut Eken’in kendisine temin ettiğini anlattığı Uzi marka silahlar bizim dosyamızda da bulunuyor. O dönem sadece özel harekatta bulunan bu silahlar arasında kaybolanlar var. Atilla Peker’in bu önemli ikrarı nedeniyle davada tanık olarak dinlenmesini istedik, Kutlu Adalı dosyasının getirilmesini istedik ama mahkeme kabul etmedi. Bu kadar açık bir bağlantı olmasına rağmen yerel mahkemenin talebimizi reddetmesinin hukuki bir mantığı yok. Bu nedenle yerel mahkemenin yaklaşımının siyasal ve üzerinde baskı olduğunu düşünüyorum. Mehmet Eymür zaten dosyamızda tanık olarak dinlenmişti. Yeniden dinlenmesini talep eder miyiz bu konuyu değerlendireceğiz. Ancak Atilla Peker’i bile dinlemeyi reddeden mahkemenin bu talebimiz kabul edeceğini düşünmüyorum.”
DEVLET JİTEMİ’İ İNKAR ETMİYOR, SUSMAKLA YETİNİYOR
JİTEM Davaları avukatlarından Erdal Kuzu, JİTEM’in varlığının devlet tarafından da inkar edilmediğini belirterek JİTEM’in 90’lı yıllarda devlet tarafından bölgede kullanıldığının toplum tarafından bilindiğini söyledi. JİTEM’in olduğuna dair zaten belgeler olduğunu belirten Kuzu, “Gerek meclis araştırma raporları, gerek daha sonra farklı savcılıklar tarafından ortaya çıkarılan belgeler. Kimi el yazması belgeler JİTEM’e ilişkin kayıtlar dosyalar içerisinde var. JİTEM’in varlığını devlet zaten inkar etmiyor. Susmakla kalıyor. Bizde belge bilgi yok diye geçiştiriyorlar. Eymür’den anladığım Türkiye işkence varlığı, derin devlet yapılanmasının varlığı 90’lı yıllarda bu örgütün çatışmalı ortamda kullanılması zaten bilinen bir gerçek. 90’lı yıllarda yargısız infazlar ve gözaltında kaybettirmelerin köy boşaltmalarında bir savaş aracı olarak devlet tarafından kullanıldığı çok açık bir şey. Eymür’ün açıklamaları toplumun bildiği gerçeği teyit ediyor. Aslında çok da fazla ayrıntı vermiyor, sanki kendi bir iç hesaplaşmaları var gibi açıklamalarda bulunuyor. Eymür’ün hazırladığı raporlar hangi kurumlara verilmiş, o kurumlardan mahkemelere bir yansıması olmadı. Gözaltında kaybettirmeler, yargısız infazlar, işkence ve 90’lı yıllarda Kürt coğrafyasında yaşananlar JİTEM davalarında belgelerle, tanıklarla, cesetlerle, cenazelerle ortaya çıktı. Sedat Peker’in açıklamaları da gerçekle direkt temas etmiyor, işlerine gelen kısmı anlatıyor gibi geliyor” dedi.
SORUŞTURACAK SAVCI YOK
Eymür’ün konuşmasının JİTEM dosyaları için birer delil ve davaların seyrini değiştirecek nitelikte olduğunu fakat yargının taraflı tutumu nedeniyle bir sonuç çıkmayacağını ifade eden Kuzu, “Mevcut yargılamaları yapan yargı zihniyeti açısından Eymür’ün konuşmalarının dosyalara etki edeceğini düşünmüyorum. Bu davaların kapatılması dönemini yaşıyoruz. Dolayısıyla bu tutumla bakmayan bir yargı Eymür’ün dediklerini delil olarak kabul edip kovuşturmaların genişletebilir. Eymür’ün söyledikleri önem arz ediyor, 18 kişinin infaz edildiği Ankara Jitem Dosyasında Ayhan Çarkı’ın infazları nasıl gerçekleştirdiklerini, talimat aldıklarını anlatıyor. Şu an takip ettiğimiz Dargeçit Jitem Dosyasında o tarihte görevli askerler bir kısmı cinayetlerin nasıl gerçekleştiğini, kimin tarafından gerçekleştiğini açık açık anlatıyorlar. Bizim için önemli olan o tarihte karar verici yetkisi bulunan bir kişinin toplum tarafından bilinen işkence, yargısız infazın var olduğuna dair iddiada bulunması. Şu yargısal konjonktüre baktığımızda bu konuşmaları baz alıp soruşturma yürütecek savcıların olduğunu düşünmüyorum ama bu kişinin açıklamalarını baz alıp talepte bulunmamıza engel olmayacak” dedi.