MUHALEFET GÖREVE!

Ülkede tam bir çöküş yaşanıyor. Ekonomi ve demokrasi yerlerde sürünüyor. Hükümet koltuklara yapışmış durumda. Muhalefet ise ne yapacağını ortaya koyamıyor. Halk bir kıvılcım bekliyor...

HABER MERKEZİ

SALİH İZBUL: BUNDAN DAHA KÖTÜ DAHA REZİL BİR DÖNEM HATIRLAMIYORUM
“Muhalefetin bu şartlarda bütün yolları denemesi lazım. Bütün olasılıkları değerlendirip karar vermeleri lazım. Meclis’ten istifa da dahil. Bu iş tam bir rezillik, tam bir kaos oldu. Söz söylemekle, yürüyüş yapmak olmuyor. UBP’liler bunları kaile almıyor. Halkın bir bölümü de menfaat açısından UBP’yi desteklediğinden dolayı onlardan da ses çıkmıyor. Bir an önce karar alıp uygulamaya koyması gerekiyor. CTP’nin de bu kararı alması lazım. Ülke bence tarihindeki en kötü dönemini yaşıyor. 14 yıl vekillik yaptım bundan daha kötü, daha rezil bir dönem hatırlamıyorum. Bir an önce seçime gidip halkın iradesini ortaya çıkarmak gerekiyor. Bir an önce normale dönmemiz gerekiyor. Muhalefetin daha ciddi adımlar atması gerekecek.”

MEHMET CEYLANLI: GELDİĞİMİZ NOKTAYA SİSTEMLİ BİR ŞEKİLDE GETİRİLDİK
“Gündemden uzak olmamaları lazım daha cesaretli olmaları lazım. Özellikle son günlerde yaşanan kaset ve diğer olaylarda değerlendirme yapıp sonuca odaklanmamaları, nedenleri üzerinde durulması lazım. Başbakan ve Cumhurbaşkanının üzerinde nasıl oldu da belli güçler bu kadar söz sahibi olabildi? Bu kadar paralar Kıbrıs’ın kuzeyinde nasıl dönüyor, vergi olsun diğer açılardan olsun hesap sorulmuyor. Tamamen Türkiye’deki gündemin peşinden sürükleniyoruz. Oradan gelecek duruma göre hareket ediyoruz. Kaderci bir yapıyla siyasetten uzaklaşan bir yapıya dönüşüyor toplum. Bir toplum kendi sorunlarından ne kadar uzaklaşırsa çıkış yolu bulmak o kadar zor olacak.

Bu dizayn bütün partilerin sorunudur. UBP önce son yaptıklarına bakarak ‘artık benim Kıbrıslı Türklerin partisi olmam gerekir’ demesi gerekir. Belli bir zümreye çıkar sağlayarak siyaset yapmak son bulmalı. Aynı şekilde muhalefet de net hedefler koyup yürümeli. Sürekli halkın içinde olması, önderlik yapması lazım çünkü toplum bir kıvılcım beklemektedir. Bunu da yapacak olan muhalefettir. Bunu yaparken de 2000’lerin başındaki gibi hedeflerini ortaya koymalı. Siyasi yozlaşmadan uzaklaşmalıdır. Kamu çökmüştür. İnsanlar bu çöküşten siyasete olan güvenini iyice yitirdiler. Herkes aynıdır demek çok tehlikelidir. İnsanların apolitik olması sorunlara çare getirmez. Kalanlar da azınlıkta kalır hiçbir zaman yönetime gelme şansı olmaz. Doğru siyasetin belediyelere, Meclis’e, Cumhurbaşkanlığına taşınması lazım. Benzin, döviz rezaleti derken tepe taklak gidiyoruz. Türkiye’nin kötü olan ekonomisinin arkasında takıldık her geçen gün fakirleşiyoruz. Bunları giderici politikalar üretilmeli. Tavır koyması gereken sadece muhalefet değil bütün partilerin silkelenip kendilerine gelmesi lazım.

Bütün olanaklar değerlendirilmeli, Meclis’e girmemek de seçenektir. Süreç her zaman aynı değil. O süreç zorlanır. İstifa ettiğinde de toplanamayan Meclis istifayı onaylayamayacak ama yine de zorlanmalıdır. Bugünkü iktidar seçim yasaklarına kadar hala bir şeyler dağıtma niyetindedir. Toplum umutsuzluğa sevk ediliyor. Sendikalarda da sivil toplum örgütlerinde de her alanda bir atalet, bir umutsuzluk var. Bu örgütlerin kitleleri nerede? Geldiğimiz noktaya sistemli bir şekilde getirildik. Partilerde sıkıntı vardır. Batıyor memleket. Maaş sıkıntısı kapıda, ekonomi ve demokraside dip noktadayız. Her an karanlıkta, gazsız kalma korkusu yaşıyoruz. Bu ortam ancak savaş olan ülkelerde olur. Muhalefet derhal kararını verip harekete geçmelidir.”

ALPAY DURDURAN: AVRUPA KONSEYİ PARLAMENTER MECLİSİ’NE ŞİKAYET EDELİM, TEDBİR İSTEYELİM
“Ülkede tam bir sakat demokrasi anlayışı egemen ve bu yüzden idare ‘istisnaya dayalı müşteri ilişkileri’ şeklinde ilişkiler kurdu. Her şey alınır satılır hale geldi. Fiyatlar ve ücretler ve makamlar da buna göre alınır satılır oldu. Gereğini yapanın yapmayandan ayırt edileceği bir idare şekli terk edildi. İngiliz zamanından beri hala yürürlükle olan yasalar uygulanamaz oldu. O dönemlerde yönetim sürekli kendi içinde yolsuzluklarla savaşırdı, bu ortadan kalktı. Şimdi de Meclis orada, içinde siyasi partiler var ama hükümetten gelmeyen yasa onaylanmıyor, muhalefetten gelen bir yasa geçmiyor. Meclis tamamen halkın değil partilerin temsilcisi oldu. Halkın bunu anlaması, hesap sorması gerekmektedir. Demokratik kurallara göre yürütülecek, halkın temsilcilerinin hukuka uygun şekilde davranacağı rejime dönmek gerekiyor.

Her yıl ülkeyi Türkiye’den yollanan uzmanların yaptığı programlarla idare ettik. Hiçbir şeyde bir Kıbrıslının aldığı sorumluluk yoktur. Her şey orada pişirilir getirilir. UBP değişmez şekilde sürekli hükümette kalıyor. Nasıl oluyor da bu oluyor? Çünkü arkasında Türkiye’nin gücü var. Böyle demokrasi olmaz. Parlamenter rejimde kabahat arıyorlar. Yolsuzluklar kabardı, bunları önlemek için sistemin değişmesi değil yasaların uygulanması gerekiyor. Bütün üst kademe yolsuzluğa bulaşmış ve kendi aralarında dayanışma ile bu yolsuzluğa benimsemiş durumdadır.
Bununla mücadele etmek için İngiliz zamanındaki usullere geri dönmeliyiz.

Muhalefetin anlaması gerekir, muhalif partinin parlamentodaki rolünü oynaması gerekir. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin (AKPM) kabul ettiği direktifler vardır. Kıbrıslı Türklerin burada temsiliyeti vardır. Bilseler ki bizde muhalefetin borusu ötmez, söz hakkı çiğnenmektedir işler değişir. Oradaki haklarımızı, yetkilerimizi kullanalım, AKPM’ye şikayet edelim, tedbir isteyelim.

Muhalefet bu kadar süre içerisinde tek bir öneri ve girişimle kaotik durumların yaşanmayacağı bir öneri yapmadı. Muhalefet partilerinden iktidara gelip gidenler oldu düzeni değiştirecek bir girişimde bulunmadı. Muhalefet bu andan sonra bir şey yapmak isterse her türlü seçeneği kullanabilir. Meclis’ten çekildiğinde ne olacağı konusunda çok dikkatli olmak lazım. Burayı uzaktan seyreden birisi var. Bize şuan 3 yıllık programı gönderen kişi. ‘Ben size para veririm, sözümü dinleyeceksiniz’ tavırlarında birisi var. Muhalefet Meclis’i bıraksın ama içlerinden biri kalkıp giderse ve yine Türkiye’nin eteklerine girerse verdiği paralarla elektrik, benzin gelecek ve muhalefet oyunu hepten kaybedecek.

Halka ne yapacaklarını söylemeleri gerekir. Böyle bir şey görmüyoruz. Bu durumlara düşmememiz için neler yapacaklar? Ağlamak politika değildir. Mesela TL’yi kaldırmaya hazır mıyım? Protokolleri kaldıracak mıyım? Bunları halka açıklamak zorundalar.”

HASAN SARICA: SOL HANGİ KESİMLERİ TEMSİL ETTİĞİNİ ORTAYA KOYMALI
“Ortada bir sürpriz yoktur. Hükümet bir toplumsal örgütlenmenin üst yapı kurumudur. Ve belirli sınıfları temsil eder. Şu anda KKTC gerçeğinde hükümetin temsil ettiği sınıf ve kesimler özetle patronlar… Kumarhane, gazino ve benzeri çıkar ve rant gruplarının hükümet üzerindeki baskısından bahsediliyor. Kendi iç çelişkilerinin çıkar ilişkilerinin çatışmaya dönmüş halidir. Bunun klasik ahlakla bir alakası yoktur. Bu yaşananlar hiçbir şekilde tolere edilemez. Meselenin siyasi anlamdaki ahlaki boyutu ise mevcut kapitalist sistemin hükümet edenlerin ve hükümete hükmedenlerin çeşitli gruplar arasındaki çatışmaların ortaya çıkmış halidir. Uzlaşabilir de kavgaları derinleşebilir de. Normal emekçi halk, sınıf ve katmanlar bakımından olaya baktığımızda emekçi halkın neden iktidara gelmesinin gerektiğinin bir işaretidir.

Yine son günlerin tartışılan konusu cumhurbaşkanlığı makamı hükümet ve Meclis aritmetiği konuları… Olayı doğru yorumlayabilmek için cumhurbaşkanlığının, hükümet edenlerin ve Mecliste temsil edilen partilerin ve sözde bağımsızların hangi sınıfı temsil ettiklerine bakmak lazım. Emekçi halkı temsil ettiğini iddia eden partiler veya siyasi görüşler kendi içlerinde de bazı yöneticilerinin eğer varsa bu tür video ya da ses kayıtları her ne olursa olsun bedelini ödemelidir.

İstifa çok da büyük bir çare değildir. Meclisteki muhalefet partileri ve dışardaki örgütlenmelerin hangi sınıf ve katmanları temsil edeceklerini açıkça ortaya koymaları gerekir. Yani meşhur 5n 1k konusu var. Bu sorulara emekçi halktan yana cevabını verirse bazı partilerin buluşabilecekleri ortak payda ortaya çıkar. Patronların üzerine gidemeyecekse, halkın çıkarlarını koruyamayacaksa ve elbette ki Kıbrıs sorununa ortak federal çözüm çerçevesinde bakamayacaklarsa bir araya gelmelerini anlamlı bulmam.

Sol muhalefetin yapması gereken emekçi halkın çıkarlarının neler olduğu ve var olan sorunlara nasıl çözüm getirecekleri konusunda uzlaşmaları lazım. Hangi ilçeden kimin aday olacağı kaç aday göstereceği ikinci derecede önemlidir. Bunu söylerken somut verecek olarak CTP, TDP ve TKP ile UBP, HP ve YDP’yi aynı kefeye koymuyorum. Elbette ki aralarında farklar var ama bu farklar ekonomi, kültürel, demokratik ve Kıbrıslı Türklerin kendi kimliğinin koruması ve geliştirilmesi yönünde ne kadar farklıdır bu hususların net olarak ortaya çıkarılıp halka anlatılması lazım.

Somut bir örnekle; 1976 seçimlerinde CTP 40 üyeli Meclis’te 2 vekile sahipti sonra 6 oldu ancak bugün ile karşılaştırılamayacak kadar daha etkin, daha saygın bir yapıda idi. Neden? Çünkü barış ve emekçi halkın çıkarlarını açık, net ve tartışmasız bir şekilde ortaya koyuyordu. Siz hangi kesimden yanasınız? Şantaj her ülkede vardır ve mafyanın işidir. Zayıf karakterli kişileri kullanır. Sol’un içinde de bunun olmasından endişe ediyorum. Eğer varsa önemli olan bu yanlışları yapanların teşhir edilerek emekçi halkın mücadelesinden dışlanmasını sağlamaktır.

O zamanların CTP’si atacağı adımlarda, Türkiye ne diyecek ne yapacak diye çok iyi analizler yapıyor ve bunların nasıl göğüslenip nasıl Kıbrıslı Türklerin haklarının savunulacağı günlerce, haftalarca Sol literatür ışığında tartışıp çareler üretiyordu. CTP’nin parti tüzük ve programı ibretliktir. Sadece buna sahip çıkılsa bence pek çok sorun kendiliğinden hallolur.

Kolektif liderlik ve üretimin olmadığı yerde parti genel başkanı bir numara olsa bile çok fazla bir şey yapabileceğine inananlardan değilim. Ortak bir ideoloji lazım. İdeoloji ortadan kalktı mı uğruna ölünecek leyla da öldü demektir.”

ONUR BORMAN: TEK YOL MUHALEFETİN İSTİFASI KALDI
“Hükümetin başarısızlıkları uzun zamandır halkın gündeminde. Zaten erken seçime çoktan karar vermiş bir hükümet vardı, o maksat için kurulmuştu. Uzun zamandır bu ertelenmekte kaos büyümektedir. Son olarak ortaya çıkanlar toplumda çalkalanmaktadır. Böyle bir durumda icraatta da bu denli tıkanıklık olduğu bir dönemde hepsinin istifa etmesi gerekirdi ama göreve devam ediyorlar. Bütün vekillerin seçim çağrısı ile toplanıp karar vermeleri lazım çünkü ülke kilitlenmiş durumdadır. Muhalefete de burada görev düşer.

Derleyip toparlayıcı, denetleyici, kamu düzenini sağlayıcıyı, halkın yaşamını düzenleyecek, ekonomik mali önlemler alabilecek kapasitede bir hükümetin olmadığı açıktır. Böyle bir durumda zorla halkı daha fazla umutsuzluğa sürüklemeye hükümetin hakkı yoktur. Oraya gelmiş kişilerin buna hakkı yoktur. Bu kadar vakadan sonra hala daha istifa edilmemesi yanlıştır. Muhalefetin daha aktif olmasını beklerim, sürükleyici bir rol oynamaları lazım. Meclis kilitlenmiş durumdadır.

Hükümet dışarıdan da destek alarak belli ilişkilerle iktidarda kalmaya çalışıyor. Ciddi tedbirlerin alınması lazım. Gençliğin umudu kalmadı ama onların da siyasette aktif olması gerekiyor. Halkın gücünü hissettirmeleri gerekiyor. Ülkenin geleceğini hep birlikte düşünmemiz şart. Bu devletin gidişatı nedir? Böyle bir ortamda muhalefetin istifa etmekten başka yolu kalmadı. Toplu istifa ederlerse otomatikman düşecek ve azınlık hükümeti Meclisi toplayıp istifaları onaylayamayacak. Tek alternatif bu kaldı.

Böyle sorumsuz bir hükümet ilk defa görüyorum. Bunca sene verilen emekler hem iç politikada hem dış politikada boşa gitti. Toplumun huzurunu, psikolojini bozdular, bunun farkında değiller mi yoksa özellikle mi yapılıyor? Normal bir mantık bunu kaldırmaz. Kamu düzeni darmadağın, sosyal adalet yerle bir. Acilen harekete geçilmeli.”

DAUSEN

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi