İsrail ve Mısır’ın gözü Geçitkale’de

Kıbrıs'ın güneyi, İsrail ve Mısır, Türkiye'nin Geçitkale'de konuşlandırdığı İHA ve SİHA'ları yakın takibe aldı. Ülkeler bu faaliyetleri Türkiye'nin Kıbrıs'ı üs olarak kullanıp askeri varlığını güçlendirme çabası olarak yorumluyor.

Geçitkale’deki İnsansız Hava Aracı (İHA) üssünün operasyonel açıdan hazır olduğu, üste konuşlandırılan İHA’ların çeşitli görevlerde kullanıldığı, bu faaliyetlerin Güney Kıbrıs, İsrail ve Mısır tarafından yakın takibe alındığı kaydedildi.

Fileleftheros “İHA’lar Operasyona Hazır… Lefkonuk (Geçitkale) Üssü: Bölgedeki Hedefler Net, Tatbikat ve Denetim Görevleri İcra Ediliyor” başlığıyla manşete çektiği haberde İsrail ve Mısır’ın, Türkiye’nin “hedef tahtasında bulunduklarının bilincinde olduklarını” yazdı.

Gazete İsrail ve Mısır’ın, Türkiye’nin faaliyetlerini yakından takip ettiğini ve her ikisinin de “Türk İHA’larının kendileri aleyhine operasyonlarını operasyonel açıdan karşılamaya hazır olduklarını açıkça ortaya koyduklarını” savundu.

Habere göre Rum Dışişleri Bakanlığı, Rum yönetiminin yakından takip ettiği Geçitkale ve İHA’lar hakkında yabancı devlet ve örgütlere sürekli “bilgi” veriyor. İsrail ve Mısır ile bu konuda açık hat (direkt irtibat) bulunduran Rum yönetimi “Bilgilendirme” yaparken de “Ankara’nın Geçitkale ve Boğaz’daki (deniz üssü kast ediliyor) bu hareketlerinin hem Güney Kıbrıs’ın güvenliğine hem de Doğu Akdeniz’deki istikrara ciddi tehdit teşkil ettiği” iddiasını ortaya koyuyor.

Bu faaliyetlerinin, Türkiye’nin “Kıbrıs’ı üs olarak kullanıp bölgedeki askerî varlığını yükseltme arzusunu gösterdiği savunulan haberde kendisine yönelik tehditleri sınırlarının dışında durdurmak, yani bu tehditlerin Kıbrıs’ta durmasını istediği” öne sürüldü.

Çoğu ülkenin bu faaliyetleri endişeyle karşıladığı, örneğin ABD’nin konuyu bölge ülkeleri ile görüşmesi dışında Türk yetkililerle de konuşup “gerilimi artıracak, istikrarsızlığı körükleyecek faaliyetlere karşı olduklarını” ilettiği de savunulan haberde şu ifadelere de yer verildi:
“Türkiye jeostratejik düzeyde de varlığını güçlendiriyor. Ada’da iki devlet çözümü teziyle birlikte bu sahne, Kıbrıs sorununun çözüm perspektiflerini uzaklaştırıyor. Bölgemizde benzeri görülmemiş bir güç paylaşımı döneminden geçiyoruz. Olup bitenleri izleyen Türkiye de haklı olarak ‘prosedürün’ parçası olmak ve bu çerçevede Kıbrıs’ın işgal altındaki bölümünü, isteklerini yerine getirmek için kullanmak istiyor.”