“Pandemi sürecini avantaja çevirerek güzel işler yarattık”
Kıbrıs Kağıt Sanatçıları Derneği ile pandemi sürecinde ‘olumsuzdan olumlu bir şey çıkarmaya bakın’ felsefesiyle yarattıkları ‘Artist Book’ sergisini ve derneğin diğer faaliyetlerini konuştuk.
Tijen Erol
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sanatçılar ve sanat etkinlikleri pandemiden nasibini almış ve bir yılı aşkın bir süredir sergiler ve sanat etkinlikleri sekteye uğramışken, bu dönemi avantaja çevirebilen sanatçıların üretimleri yavaş yavaş normalleşme sürecine giren ülkemizde açılmaya başlayan sergiler ile sanatseverlerle buluşmaya başladı. Kıbrıs Kağıt Sanatçıları Derneği (KKSD), pandemi sürecinde geliştirdikleri ‘Artist Book’larını geçtiğimiz hafta içerisinde sanatseverlerin beğenisine sundular. KKSD Başkanı Yrd. Doç. Dr. Eser Keçeci ile sergi yanında derneğin faaliyetleri ve genel anlamda dünyamızda pandeminin sanata olan yansımalarını da konuştuk.
Bize öncelikle kendinizden bahsedebilir misiniz?
Ben Eser Keçeci. 1980 Lefkoşa doğumluyum. İlk ve orta eğitimimden sonra Türkiye’de Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde Seramik Bölümü’nde lisans eğitimimi tamamladım. Daha sonra Seramik ve Cam Bölümü’nde yüksek lisans yaptım. Sonrasında adaya döndüm ve doktora çalışmalarıma başladım. Güzel sanatların dışında farklı bir şeylerle uğraşmak istedim ve iletişim üzerine doktora çalışmamı tamamladım. Doktoramı yaparken de işin içerisinde sanat vardı, hiçbir zaman kopmadım. Şu anda ARUCAD Üniversitesi Sanat Fakültesi’nde Plastik Sanatlar Bölüm Başkanlığını yürütmekteyim. Aynı zamanda aktif olarak derneklerde çalışmaktayım. Kıbrıs Kağıt Sanatçıları Derneği’nin başkanlığı yanı sıra Seramikçiler Derneği, Akdeniz Avrupa Sanat Derneği ve Güney Kıbrıs’ta Open Studios adlı dernek de dahil pek çok dernekte aktif olarak görev almaktayım.
Bu kitabın konusu Kıbrıs sanat tarihi. Daha önce bu bilgilerin tümüne rastlıyorduk ama hepsini bir arada bulacağımız bir kaynak maalesef yoktu. Elimden geldiğince bu bilgileri toparlayarak ve Avrupa modern sanat tarihiyle ilişkilendirerek yazmaya çalıştım.
Yeni bir kitabınız çıkıyor. Bize biraz da ondan bahsedebilir misiniz?
Bahsettiğim derneklerden biri olan Akdeniz Avrupa Sanat Derneği’nin şu anda yürütmekte olduğu AB Hibe Programı tarafından desteklenen ‘Herkes için Sanat’ projesinin bir parçası olan bu kitap gençlere yönelik ve gençlerin dikkatini çekmeyi hedefliyor. Bu kitabın konusu Kıbrıs sanat tarihi. Daha önce bu bilgilerin tümüne rastlıyorduk ama hepsini bir arada bulacağımız bir kaynak maalesef yoktu. Elimden geldiğince bu bilgileri toparlayarak ve Avrupa modern sanat tarihiyle ilişkilendirerek yazmaya çalıştım. Bu konuda akademisyenlerin yazmış olduğu birçok iyi makale vardır ama kitaplaştırılıp Avrupa sanat tarihi ile ilişkilendirilmiş çok bir şey yoktur. Mesela bizim adada bazı süreçleri yaşarken Avrupa’da Kübizm akımı popülerliğini korumaktaydı. Acaba bizde ilk Kübist eğilimler veya soyut yönelişler ne zaman başladı. Onları tarihleriyle veya senkron giden bir şeyler varsa vermeye çalıştım. İlk zamanlar Avrupa’ya giden sanatçılar o dönemin sanat stilini adaya taşıdı. Dolayısı ile o noktadan itibaren senkron yönelişler başladı ve daha sonra da tamamıyla ayrışmayan sanat sanattır dediğimiz noktaya geldik.
Ben daha İnci Kansu kimdir bilmezken Kıbrıs’tan bir sanatçı geldi ve ‘kağıt mı, kağıt nedir ki? Üzerine yazı yazdığımız bir araç’ diye düşünürken kendi yapmış olduğu çalışmalardan ve üç boyutlu işlerden öyle örnekler gösterdi ki, gerçekten bu malzemenin çok yönlü kullanabileceğini ve çok dinamik işlerin yaratılabileceğini hepimiz gördük.
Kıbrıs Kâğıt Sanatçıları Derneği kuruluşu nasıl gelişti ve nasıl bir süreç izledi? Ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Derneğimiz eğer kurulmuşsa ve aktif olarak da çalışmalarını devam ediyorsa bunun en büyük kahramanları İnci Kansu, İsmet Tatar ve Emel Samioğlu’dur. En başta da İnci Kansu’nun çalışmalarıdır. Çünkü hepimizi kağıt sanatına aşık eden kişi İnci Kansu oldu. Ben daha Hacettepe’de birinci sınıftım sanırım. İnci Hoca Hacettepe Güzel Sanatlar Fakültesi’nde bir panele davet edildi ve kağıt sanatını anlattı. Sonrasında bir workshop düzenledi. Ben daha İnci Kansu kimdir bilmezken Kıbrıs’tan bir sanatçı geldi ve ‘kağıt mı, kağıt nedir ki? Üzerine yazı yazdığımız bir araç’ diye düşünürken kendi yapmış olduğu çalışmalardan ve üç boyutlu işlerden öyle örnekler gösterdi ki, gerçekten bu malzemenin çok yönlü kullanabileceğini ve çok dinamik işlerin yaratılabileceğini hepimiz gördük. Dolayısı ile derneğimizin ilk başlangıcı onların önerileri ve teşviki ile ve bizlere workshoplar düzenleyerek kağıt sanatını sevdirmeye başlamaları ile oldu. Aynı zamanda derneğimizden önce onların zaten dünyanın bildiği tanıdığı uluslararası IAPMA (The International Association of Hand Papermakers and Paper Artists) adlı bir kağıt sanatçıları derneğine üyelikleri vardı. Bu derneğin Uzak Doğu’da, Avrupa’da, birçok yerde etkinliklerine katıldılar. Daha sonra dediler ki niye biz de ulusal alanda bunu yapmayalım ve niye kağıt sanatını sevdirmeyelim. Bunun üzerine İnci Hanım’ın, İsmet Hanım’ın ve Emel Hanım’ın teşviki ile birkaç kişi toplandık ve 2015 yılında derneği kurduk. Ben de kurucu üyelerden biriyim. Derneğin ilk başkanı İnci Hanımdır. Çok güzel sergiler, workshoplar yaptık, yurt dışından kağıt sanatçılarını davet ettik. İnci Hanım, İsmet Hanım ve Emel Hanım sürekli dünyadaki sanatçılarla bir araya geldikleri için networkleri çok genişti ve yabancı sanatçıları davet etmeye başladılar. Workshoplar düzenledik ve workshoplar düzenledikçe bizler iş üretmeye başladık. Herkesin sanatsal yönelimi ile birlikte birbirinden farklı ama malzemesi ortak olan işler ortaya çıktı ve ortak sergiler düzenlemeye başladık. Bu genç ruhlu kahramanların bizi yönlendirmeleri hiç bitmedi. Yine onların teşviki ile uluslararası derneğe üye olduk.
IAPMA’ya üyelik Türkiye üzerinden mi oluyor?
IAPMA’ya üyelik durumu biraz karışık. İnci Hanım, İsmet Hanım ve Emel Hanım’dan dolayı Kıbrıs’ın durumunu da biliyorlar. Onlar bayağı eski üye olduğu için her türlü durumu biliyorlar ve üye olan bir kişi Kuzey Kıbrıs’ın bir sanatçısı olarak üye oluyor.
Biz derneği kuracağımız zaman derneğimizin adını belirlerken Kuzey Kıbrıs Kağıt Sanatçıları Derneği mi olsun diye tartışıldı ve ben de ‘niye dışlıyoruz ki, orda dernek yok zaten ve eğer isterse Kıbrıslı Rum sanatçılar da gelip üye olabilsin’ diye önerdim.
Güney Kıbrıs’ta kağıt sanatçıları derneği var mı?
Güney Kıbrıs’ta kağıt sanatçıları vardır ama çok fazla değildir. Kağıt sanatçıları derneği yoktur. Hatta biz derneği kuracağımız zaman derneğimizin adını belirlerken Kuzey Kıbrıs Kağıt Sanatçıları Derneği mi olsun diye tartışıldı ve ben de ‘niye dışlıyoruz ki, orda dernek yok zaten ve eğer isterse Kıbrıslı Rum sanatçılar da gelip üye olabilsin’ diye önerdim.
Amatörüm diyerek başlayıp da muhteşem işler çıkarmaya başlayan arkadaşlar da var. O lokomotife katılıp da aslında içinde sessiz olan sesi dışa vuran arkadaşlar da var ki bunlar bizim için bir kazançtır.
Kıbrıs’ta kağıt sanatına ilgiyi nasıl görüyorsunuz?
EMAA’nın bütün aktif üyeleri aynı zamanda bizim de üyemiz. Bir ara tatlı tatlı kendi aramızda tartıştık da acaba dernekleri birleştirsek mi diye. Ama spesifik bir malzemesi olduğu için buna da şimdilik çok yanaşmıyoruz çünkü İnci Hanım’ın, İsmet Hanım’ın çok emeği var ve bu spesifik malzemenin hem üç boyutlu alanda hem iki boyutta biraz daha kendini tek başına ispatlaması gerektiğini düşünüyoruz. Kıbrıs’ta bu sanata ilgi çok çok iyi. Herkes bir kere ben heykelciyim kağıtla işim olmaz gibi düşüncelerden sıyrılmaya başladı. Bir de çok fazla şartları olan bir dernek değiliz. Sanatçı olma zorunluluğunuz yok sadece sanatsever olma zorunluluğunuz var. Bu da çok büyük bir dayatma değil sanırım. Çok prestijli sanatçılarımız var. Amatörüm diyerek başlayıp da muhteşem işler çıkarmaya başlayan arkadaşlar da var. O lokomotife katılıp da aslında içinde sessiz olan sesi dışa vuran arkadaşlar da var ki bunlar bizim için bir kazançtır.
Dernek olarak diğer derneklerle ortak projeler yapıyor musunuz? Diğer derneklerle ilişkileriniz ne düzeydedir?
Şu anda POST Araştırma Enstitüsü ile ortak bir AB projesi başvurusu yaptık. Onun dışında EMAA ile çok ciddi organik bir bağımız var. Projeler geldikçe ve senkron hareket edebileceğimizi düşündüğümüz her türlü çalışma durumumuz oldu. Mesela Queer Kıbrıs Derneği ile ‘Gay Pride Week’de online bir sergi düzenledik. Dolayısı ile ortam gerektirdiği sürece her türlü dernekle iş birliği içerisinde çalışıyoruz. Bence bizim dernekteki en pozitif şey herkesin son derece uyumlu olmasıdır.
Kağıdın içerisine çimento karıştırarak doğaya kolay karışabilen yine sanatçının elinden çıkabilen sanatsal dokunuşla ortaya çıkan köpek ve kedi mama kapları projesi var.
Dernek olarak bazı sosyal sorumluluk projelerine de imza atıyorsunuz. Bize onlardan da bahsedebilir misiniz?
En başta zaten geri dönüşüm kağıtlardan üretim yapıyor olmamızdan dolayı yaptığımız işin çevreci olduğunu düşünüyorum. Çevreye karşı sorumluluğumuzu en büyük pencerede yârine getiriyoruz. Nasıl daha çevreci olabiliriz düşüncesini sanat aracılığı ile vurgulamaya çalışıyoruz. Örneğin el yapımı kalem projemiz vardı. Bu projeyi çocuklarla, yetişkinlerle ve sanatçılarla birlikte gerçekleştirdik. Mesela bir workshop’u sadece dernek üyeleri ile yaptık ve her sanatçıdan en az iki işini kendi imzaları ile derneğimize bırakmalarını istedik. Daha sonra Rüstem’de bunun sergisini yaptık. Sergiden sonra da açık artırma usulü ile satışa sunduk ve gelirini de pandemide zarar gören aileler için yardım olarak Belediye’nin Paylaşım Mutfağı’na bağışladık. Bunun dışında İranlı üyelerimiz Omid Kalantar Motamedi, Roya Alagheband ve Mandana Mehmia’nın da desteği ile daha başka projelerimiz var. Örneğin kağıdın içerisine çimento karıştırarak doğaya kolay karışabilen yine sanatçının elinden çıkabilen sanatsal dokunuşla ortaya çıkan köpek ve kedi mama kapları projesi var. Henüz bunun workshopunu yapamadık. Bu tarz çevreci çalışmalara da yine sanatçıların dokunuşu ile daha estetik bir şekilde tasarlanmış objeler ile de derneğin görünürlüğünü artıracağız diye düşünüyorum.
Bence bir sanatçının işine dokunmak çok zor bir şey. Hem onun yaptığı işe saygılı kalarak onun başlattığı çizgi çerçevesinde ilerleyerek ama aynı zamanda kendiniz kalarak bunu yapmak zorundasınız.
Geçtiğimiz hafta Kıbrıs Kâğıt Sanatçıları Derneği (KKSD) ve Türkiye Kâğıt Sanatçıları Derneği (TKSD) iş birliğinde gerçekleştirmiş olduğunuz “Postal Artists Books” Sergisi fikri nasıl gelişti? Birlikte çalışacağınız kişileri nasıl buldunuz? Süreçlerinden bahsedebilir misiniz?
Bu fikir de yine bizim kahramanlarımız yaptığımız bir toplantıda bize IAPMA aracılığı ile dünya ‘Postal Artist Book’ projesine katıldıklarını bize söylediler. Pandemi sürecinde eşleştikleri sanatçılar ile bu ‘Artist Book’ları birbirlerine postaladıklarını ve çok muhteşem işler ortaya çıktığını söylediler ve bizim de bunu yapmamızı önerdiler. Aslında uluslararası olarak katıldıkları her bir sergiyi, konferansı vesairenin ulusal ölçeğini de burada yapmayı teklif ediyorlar. Onlar adalı ama dünyalıdırlar gerçekten. Nasıl olur nasıl hayata geçirebiliriz diye bu konu üzerine tartıştık ve yine bizim çok güzel çalıştığımız Türkiye Kağıt Sanatçıları Derneği, -ki onlarla da kardeş dernek olarak sayıyoruz kendimizi,- başkanı Hakan Pehlivan ile görüştük. Onlar da çok sıcak karşıladılar. Bu pandemi döneminde hem postalama hem iletişim daha kolay olacak diye düşünüp daha küçük ölçekli bir şey yapmayı düşündük. Onlar da kabul ettiler. İlk ayağında kura çektik ve bir Kıbrıslı sanatçı ve bir Türkiyeli sanatçı olarak eşleştirme yaptık. Her iki sanatçı da kendi ülkesinde, verilen ölçülerde ve belirlenen kurallar içerisinde kağıttan kitap tasarlamaya başladılar. Daha sonra tam bitmiş halde değil de bitmeye yakın olan kitapları taraflar birbirlerine postaladılar. Yarım bırakılan kitaplar karşı taraftaki sanatçı tarafından tamamlandı ve tümü Kıbrıs’ta toplandı. İkinci ayağında ise KAÜ’de devam etmekte olan sergiyi yaptık. Üçüncü ayağında da Eylül ayında bu işlerin Ankara’da sergilenmesi planlanmaktadır.
Burada şunu da eklemek istiyorum. Bence bir sanatçının işine dokunmak çok zor bir şey. Hem onun yaptığı işe saygılı kalarak onun başlattığı çizgi çerçevesinde ilerleyerek ama aynı zamanda kendiniz kalarak bunu yapmak zorundasınız. Çünkü her kitaba bir başka sanatçı da dokunacak. Bu çok kolay bir süreç değil ama çok başarılı bir şekilde sürdürüldü. Sanatçılar birbirlerine saygı ile yaklaştı.
Ben hep dördüncü ayağının da olmasını hayal ediyorum ve buradan da belki çağrı olur. Ekslibris dernekleri vardır ve tüm ekslibrisler sergilenmez ve küçük küçük çekmecelerde saklanır. Ben de diyorum ki biz de acaba her yıl bu ‘Postal Artist Book’ projesini yapsak ve sanatçıların tasarladığı bu kitapları şeffaf kutular içerisinde müzeleştirsek ne güzel olur. Çünkü gerçekten hikayesi olan, herkesin dokunuşu ile başka başka seslerin çıktığı muhteşem işler yapıldı. Sanki her sayfayı çevirdiğinizde veya kitabı elinize aldığınızda farklı bir dil veya farklı bir müzik veya farklı bir duygu içinden fışkırıyor gibi. Dolayısı ile dördüncü ayak da umarım birileri tarafından desteklenir ve hayat geçer. Bu bizim hayalimiz.
Hep derler ya ‘olumsuzdan olumlu bir şey çıkarmaya bakın’, bu pandemi sürecinin de bizi sürüklediği güzel bir şey olarak bakabiliriz buna.
Bu proje pandemi dönemi başlamış ve devam etmiş bir proje. Bunun size ne gibi olumlu veya olumsuz yansımaları oldu?
Bence bu projeyi yapma isteğimizin doğmasına pandemi yardım etti. Biz her yıl üye sergisi düzenlerdik fakat bu yıl böyle bir şey yapamadık. Ne yapabiliriz diye düşündük. İşte bak dünyada bu böyle yapılıyor dendi. Biz de bunu yapalım dedik. Sanatçılar bir araya gelemese en azından işleri onları bir araya getirsin. Dolayısı ile birbirimize işlerimizi yollayarak çalışma yapalım, bu şekilde iletişime geçelim ve daha sonra bunu sergileyelim diye konuştuk. Hep derler ya ‘olumsuzdan olumlu bir şey çıkarmaya bakın’, bu pandemi sürecinin de bizi sürüklediği güzel bir şey olarak bakabiliriz buna.
Projenin devamında Türkiye’deki dernekle ilişkinin devamı anlamında ileriye dönük projeler var mı?
Daha önce zaten hem Türkiye’de hem de burada karma sergilerimiz oldu. Ama bu tarzda bir proje ilk kez oldu ve umarım devam edecek.
Hiçbir zaman başka bir ülkenin sanatçısı da olmadım ve bunun içine doğduğumuz için bununla birlikte yoğrulmaya alıştık artık. Bu ülkenin zorluklarının aslında her anlamdaki zorlukları gibi sanata yansımaları da aynı şekilde oluyor.
Genel anlamda ülkemize dönecek olursak ülkemizde sanatçı olmanın ne gibi zorlukları vardır?
Mesela bir bienale katılmak istiyorsunuz. Ödeme şekli bile çok ciddi bir problem oluyor. Mesela sizden telefon numaranız isteniyor ve verilen seçenekler arasında sizin bölgenize ait bir seçenek yok. Özel iletişime geçmeyle başlıyorsunuz işe. Herşeyi daha uzun süreçte elde edebiliyoruz. Ama yine de ısrarcı davranıp da internetin sağladığı avantajlardan yararlanıp bu zorlukları aşmak gerekir. Hiçbir zaman başka bir ülkenin sanatçısı da olmadım ve bunun içine doğduğumuz için bununla birlikte yoğrulmaya alıştık artık. Bu ülkenin zorluklarının aslında her anlamdaki zorlukları gibi sanata yansımaları da aynı şekilde oluyor. Ama sanat daha hümanist bir yaklaşım olduğu için ırkçı ve ayrımcı düşüncelerin biraz daha yatıştığı bir alan olduğunu söyleyebiliriz. Yine hissedilir olduğu yerler var pek şüphesiz ama yine de birleştiriciliği ile hareket etmeye çalışıyoruz.
Şu anda ‘biz bunu yaşıyoruz ama sanatı ve sanatseverleri sıcak tutuyoruz’ gibi gösteriliyor ve böyle bir algı yaratılıyor. Ama kesinlikle başka bir zemine ihtiyacı var bence çünkü bu açılan bu online sergiler gerektiği gibi değil.
Pandeminin yaratmış olduğu bu yeni ortamın sanat ortamına yansımalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu yeni düzen sizce sanatta olumlu gelişmelere yol açabilir mi?
Bence şu anda bir geçiş dönemidir. Şu anda ‘biz bunu yaşıyoruz ama sanatı ve sanatseverleri sıcak tutuyoruz’ gibi gösteriliyor ve böyle bir algı yaratılıyor. Ama kesinlikle başka bir zemine ihtiyacı var bence çünkü bu açılan bu online sergiler gerektiği gibi değil. Kimi alanların kapısını açtı aslında, daha dijital olan dünyanın kapısını açtı belki. Birçok dijital platformda sergiler açılmaya başladı. Açıkçası ben de bu furyaya katıldım ama beni hiç de tatmin etmedi çünkü bu programcıların veya bu sanal galerilerin size verdiği alan kadar veya açı kadar hareket edebiliyorsunuz. Galerilere, müzelere gittiğimizde işlere dokunamıyoruz belki ama her açıdan istediğimiz gibi onu izleyebilme fırsatına sahibiz. Özellikle üç boyutlu işleri üçüncü boyutta göremiyoruz veya fotoğraf kalitesinde görüyoruz. O iş nasıl fotoğraflanmışsa hangi ışık altında o şekilde görebiliyoruz. Onun dışında detay alamıyoruz dolayısı ile beni tatmin etmiyor ve dünyayı da tatmin etmeyeceğini düşünüyorum. Ama şöyle bir olasılık da var. Bundan sonraki işler belki bu handikaplar düşünülerek tasarlanmaya başlayacak. Tamamen dijital platformda kendini gösterebilecek şekle dönüşecek belki de sanat eserleri de.