Video Röportaj: Tanınmayan ülkenin sanatçılarının fikri mülkiyetlerini koruması zor

Tanınmamış bir ülkede sanatçı olmanın zorluklarına ek olarak, sanatçılarımızın yaratımları olan sanat eserlerini koruma adına haklarını nasıl savunacaklarını, sanatçı hakları üzerine çalışmalar yapan ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Sanatçı Hakları dersi veren, aynı zamanda İstanbul Barosu Kültür Sanat Kurulu üyesi Av. Mehmet Şah Çelik ile telif hakları üzerine konuştuk.

Kıbrıs’ın Kuzeyi söz konusu olduğu zaman uluslararası arenada bir ülkenin tanınmayan yarısı olmanın getirdiği ağırlığı her alanda olduğu gibi sanatta da hissediyoruz. Sanatçılarımız kendilerini var edebilme adına genelde kendi girişimleri ile çaba harcarken ülkemizde günümüze uyarlanmış bir telif hakkı yasasının olmayışının yanında haklarından da haberdar olmayışları sebebiyle farkında bile olmadan hak ihlallerine uğruyorlar. Tüm bunların yanında dünyamız teknoloji ve internet sayesinde her gün küçülmeye devam ederken, sanatçıların dijital ortamda eserleri söz konusu olduğunda hak ihlalleri daha da bariz şekilde gündeme gelmektedir.

Tanınmamış bir ülkede sanatçı olmanın zorluklarına ek olarak, sanatçılarımızın yaratımları olan sanat eserlerini koruma adına haklarını nasıl savunacaklarını, sanatçı hakları üzerine çalışmalar yapan ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Sanatçı Hakları dersi veren, aynı zamanda İstanbul Barosu Kültür Sanat Kurulu üyesi Av. Mehmet Şah Çelik ile telif hakları üzerine konuştuk.

 

Hocam öncelikle bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

İstanbul Barosu Kültür Sanat Kurulu’nda çalışıyorum. Tiyatro yapıyorum. Aynı zamanda yönetmenim. Birçok bildiğimiz sanatçının ve menajerlerinin avukatlığını yapıyorum. Sanatçı haklarıyla hem oyuncu olmam nezdinde hem de üniversitede bu yönde bir çalışmam olması sebebiyle ilgiliyim. Bunun yanında Bilgi Üniversitesi’nde Fikri Mülkiyet alanında yüksek lisans yaptım. Onun akabinde Yıldız Teknik Üniversitesi’nde sanatçı haklarını anlatıyorum. Ulusal bir gazetede Hukuk ve Sanat köşesi yazıyorum. Bir dönem de hukuk ve sanat üzerine bir televizyon programı yaptım. Yani benim işim hem hukuk hem sanat aslında.

Sanatçı hakkı deyince ne anlıyoruz?

Öncelikle sanatçı kimdir. Sanatçı bir eseri meydana getiren kişiye diyoruz. Bir fikri ortaya atan, özgün bir şey yaratana biz sanatçı diyoruz. Bir ressam, sinema oyuncusu, müzisyene biz sanatçı diyoruz. Sanatçıların iki türlü hakları vardır; maddi ve manevi haklar. Maddi haklar eserle sıkı sıkıya bağlıdır. Bunları devredebilirsiniz. Örneğin siz bir müzik yaptınız, bir söz yazarı yazarlığı yaptınız bunu başka bir sanatçıya devredebilirsiniz.

Bir de bir manevi haklarımız var ki bunlar hiçbir şekilde devredilemez. Maddi haklar ne kadar korunur; mesela siz bir şarkı yazdınız, bunun mali haklarını yani parasal haklarını ve orda elde edilecek geliri 2 yıllığına başka bir sanatçı devredebilirsiniz. 2 yılın sonunda bu haklar tekrar size dönüyor. Bazen mali haklar ne zamana kadar korunur diye soruyorlar. Eseri yaratanın ölümüne kadar ve öldükten sonra da 70 yıla kadar bir koruması var.

70 yılın sonunda dileyen bu sanatçının eserlerini kullanabilir. Örneğin siz bir söz yazdınız, 2030 yılında vefat ettiniz, 2100’e kadar mali haklarınız yani parasal haklarınız korunuyor. 2100 geçtikten sonra yani 70 yıl geçtikten sonra dileyen sizin bu parçanızı söyleyebilir, artık anonim hale gelebilir. Herkes bu parçayı istediği şekilde hiçbir ücret ödemeden yayınlayabilir. Peki bu mali haklar nelerdir? Eserin çoğaltılması, yayılması, temsil edilmesi mali haklardır.

Bir de manevi haklarımız var. Bir eseri piyasaya sunmak, bir eserin adını belirlemek, eserin adında değişiklik yapılmasının yasaklanması mali haklardır. Sanatçı vefat ettikten sonra 1000 yıl da geçse siz sanatçının manevi haklarına dokunamazsınız. Yani siz bir sanatçının yapmış olduğu bir eserin adını değiştiremezsiniz. Örneğin Van Gogh’un yapmış olduğu bir eserini satın aldınız artık bu resim benimdir, Van Gogh’un ismini silip kendi adımı yazayım derseniz olmaz.

Bu o sanatçının manevi haklarıdır, öldükten sonra da korunur. Sanat eseri piyasada olduğun sürece de korunur. Tabii bu maddi ve manevi haklar çok fazla bilinmiyor maalesef ve bundan dolayı da çok fazla ihlaller oluyor. Mesela bir sanatçı bir eseri meydana getiriyor, mali hakları devrediyor, manevi haklar da devrettiğini düşünüyor. Bu noktada sıkıntılar var. Örneğin eseri alan eserde istediği gibi değişiklik yapmaya, eserin ismini değiştirmeye kalkıyor. Bunun sonucunda hukuk ve ceza davaları açılıyor ve bu ciddi anlamda sıkıntı yaratabiliyor.


Sanatçının hakları korunuyor dediniz. Peki bu hakları koruyan kim? Eserin mali haklarını satın alan mı yoksa yasal vasileri mi bu hakları koruyor?

Mali hakları örneğin 200 yıllığına devrettiniz. Dolayısı ile devrettiğiniz kişi kimse 200 yıl bundan gelir elde eder. Ama tabii ki biz hep vefatı alıyoruz ve vefattan 70 yıl sonra devredilmiş olsa da artık geçersiz olur. Şöyle bir örnek vereyim. Bana devir ettiniz, ben 2100’e kadar mali hakları kullanacağımı söylüyorum. Örneğin eserin basılmasını yayılmasını çoğaltılmasını ben sizden satın aldım. Siz 2030’da vefat ettiniz dolayısı ile ben zaten 2100’e kadar devraldığım için bu mali haklar bende. Ama diyelim ki siz mali haklarınızı 2035’e kadar devrettiniz ve sanatçı 2030’da vefat etti. Ben devraldığım için 5 yıl daha ben kullanıyorum. Devir hakkı bittikten sonra hak yasal mirasçılarına geçiyor. Mirasçıları bunu 70 yıl boyunca koruyabilir. Eğer süreli bir devir söz konusu değilse 70 yıl boyunca yasal mirasçıları buradan gelir elde eder.

Hocam Kıbrıs’ta okuduğunuz için bilgili olabileceğinizi düşünerek bir soru sormak istiyorum. Kuzey Kıbrıs’ın tanınmayan bir ülke olduğunu göz önüne alacak olursak Kıbrıs özelinde sanatçılar haklarını nasıl koruyabilir?

Biliyorsunuz uluslararası sanat sözleşmeleri var. WIPO gibi uluslararası kurumlar var. Bu gibi sanatçıların haklarının korunduğu kurumsal yerler var. Bu şekilde de telif hakları çalışılıyor. Türkiye’nin telif üzerinde yaklaşık 8 uluslararası sözleşmede imzası var. Kıbrıs’ın maalesef böyle bir sözleşmesi yok ve tanınmadığı için bu gibi sözleşmelere taraf olma durumu söz konusu değil. Dolayısıyla bir problem çıktığı zaman biz bunu kıyas yoluyla uyguluyoruz.

Bildiğim kadarıyla Kıbrıs’ta Fikri Sınai haklar mahkemesi yok. Bunu hiç duymadım. Özellikle fikri mülkiyeti koruyacak bir mahkeme yok. Bu konulara genel mahkemeler bakıyor. Türkiye’de Fikri Sınai mahkemeleri var ama Türkiye’de de her yerde yok sadece büyük illerde var. Özelde eğer küçük illerde yoksa buna Asliye Hukuk Mahkemesi bakıyor. Dolayısıyla bunu Kıbrıs’a uyguladığımızda, Kıbrıs’ta bu tarz mahkemelerin olmaması bile büyük bir eksiklikken, Kıbrıs’ın uluslararası anlamda tanımlanmış olması, uluslararası çapta eser yaratan sanatçıların fikri mülkiyetinin korunmasında bazen güçlük oluyor.

Büyük bir kısmı Türkiye üzerinden koruma elde ediyor. Türkiye’ye geliyor, Türkiye’de kayıtlarını yapıyor, çifte vatandaşlık başvurusu yapıyor veya siz de bilirsiniz İngiltere’de yaşayan birçok Kıbrıslı yurttaşımız var, onlar İngiltere üzerinden bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Oradan vatandaşlık alıp orada eserlerini bir şekilde koruma altına almaya çalışıyorlar. Ama özelde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde mevcut olan bir sanatçı sadece Kuzey Kıbrıs sanatçısı olarak maalesef uluslararası piyasada tanınması, haklarının korunması söz konusu değil ve bu da üzücü tabii ki. Yani ya Türkiye’den bir vatandaşlık üzerinden yürüyor ya da İngiltere ya da başka bir Avrupa ülkesi üzerinden yürüyor.

Bu büyük bir eksiklik. Ben bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne dava açılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü ben Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sanatçısı olarak tanımak istiyorum piyasada. Ben Türkiye üzerinden de gitmek istemiyorum, İngiltere üzerinden de gitmek istemiyorum. Ben kendi coğrafyamda tanınmak istiyorum. Sanatçı topluma bağlıdır, toplumla yaşar, toplumu sever, kendi toplumunu sanatı ile yansıtır. Kıbrıs’ta çok güzel sanatçılarımız var. Lefkoşa’da falan ben çok sanat galerileri gezdim, inanılmaz sanatçılar var. Maalesef çoğu çok fazla tanınmıyor, reklam edilmiyor, bilinmiyor. Bir şekilde şanslı olanlar Türkiye’ye gelip bir iki bağlantı kurup bir şeyler yapmaya çalışıyorlar ya da İngiltere’de. Bu da acı verici. Telifin bu noktada eksikliği var. Türkiye’de birçok eksiklik varken, uluslararası anlamda tanınmayan Kuzey Kıbrıs için ben çok üzülüyorum. Çok eksiklik var ve bunun da bir şekilde giderilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Siyasi düşünmemek lazım. Sanat evrenseldir evreni kapsar. Bir sanatçının yaratmış olduğu eser dünyaya aittir. Bir ülkeye ait değildir. Dolayısıyla ülkeler arasındaki problemi sanata ve sanatçıya yansıtmak bana göre hoş bir durum değildir. Çünkü sanatçı evrenseldir, evrensel düşünür, yarattığı eser tüm dünyaya hitap etmesi gerekiyor. Siyasi birtakım argümanları ileriye sürüp bu insanları görmemezlikten gelmemeniz gerekiyor. Bu anlamda da çalışmaların yapılması taraftarıyım. Ben orada da Kıbrıs’taki üniversitelerle uluslararası bir takım çalışmalar yapmak istiyorum ki ben oranın bir öğrencisiyim, oraya bir bağım ve bir bağlantım var ve her şeyden önce vefam var. Özellikle ben eğer bu alanda çalışıyorsam buradaki sanatçılara bir katkım olsun istiyorum. Bu konuda ne yapılabilir? Bir araya gelinir, konferanslar yapılabilir, uluslararası çapta çalışmalar yapılabilir. Biz buradayız dememiz lazım. Biz sanatçıyız. Bizi siyasi hiçbir emele bağlamayın. Siyasi görüşlerimiz bizi ilgilendirmiyor. Çünkü sanatçılar her zaman muhaliftir bu arada. Muhalif derken topluma, insana, iyiye ve güzele… İyi ve güzeli hedeflediği için bu noktada sanatçıyı öyle görmek lazım. Toplumun aynasıdır aslında. O noktada hep beraber, yani sen yapacaksın ben yapacağım diğer arkadaşlar yapacak, bu hakların korunması gerekiyor. Ben tanınıp tanınmama konusuna çok takılmıyorum ama bir sanatçının yapmış olduğu ürünün dünya çapında tanınmaması dünyanın ayıbıdır, sanatçının değil. Öldükten sonra çok güzel eserler bıraktı, şöyleydi böyleydi demeyelim de yaşarken onlara değer verelim, onları sevelim sahiplenelim.

Kıbrıs’ta gerçekten kendini kişisel çabalarıyla dünyada var etmiş, dünyaya açılabilen sanatçılarımız var. O açıdan baktığımızda özellikle teknoloji ve internet aracılığıyla çok küçülmüş olan dünyamızda özellikle fotoğraf video gibi dijital anlamda paylaşımı da çok kolaylaşan sanat eserleri üreten kişilerin haklarının da çok kolay ihlal edilmesi durumu ile karşı karşıya kalabiliyoruz. Bu sanatçılar haklarını korumak için ne yapabilir?

Şöyle bir örnek vereyim. Uluslararası çapta tanınan bir sanatçı olması önemli değil. Yerel bir sanatçı da olabilir. Örneğin Kıbrıs’ta Mağusa’da yaşayan bir fotoğrafçımız Glapsides bir fotoğrafını çekiyor ve bunu kendi ortamında paylaşıyor, sonra örneğin Rihanna bu resmi kendi klibinde kullanıyor. Şimdi bu uluslararası da olsa bir ihlaldir. Sanatçıdan telif hakları alınması gerekiyor. Böyle bir durumda biz WIPO’ya, fikri mülkiyetin korunduğu bölüme başvuruyoruz, ki bu noktada o ülkenin tanınmışlığı falan bizi ilgilendirmiyor ve diyoruz ki bu sanatçı bu eseri bu zamanda üretti, burada yayınladı sonra siz burada hak ihlal ettiniz. İhtar gönderip ücret istiyoruz.

Şimdi bu ne kadar bu işe yarar, bu işe yarar. En kötü ihtimalle sanatçının imajını zedeleriz, kara propaganda dediğimiz şey. Bu Türkiye’de de oldu. Bir kaç seçimde Türkiye’ye ait olmayan parçalar alındı, seçim şarkıları olarak dinletildi, sonra yabancı bir ülkeden bir iki sanatçı bu parçalar bizim deyince telif haklarını aldılar. Bu tarz konularda sosyal medyayı kullanarak baskı yapabilirsiniz, uluslararası telif haklarını koruyan kurumları harekete geçirebilirsiniz. Bu noktada ülkenin tanınmışlığı veya tanınmamışlığı önemli değildir. Bu yolları denemek lazım. Oraya başvurup bu eser bana aittir, burada hak ihlal edildi, benim çektiğim tarih şu tarih dersiniz. Bunu ispatladığınız sürece her şekilde telif hakları alırsınız.

Özellikle dijital sanatla ilgili çok soru gelmeye başladı çünkü bizim kanunumuzda da düzenlenmedi aslında. Havada kalmış bir konu. Ben kıyas yolu ile uygulanması gerektiğini düşünüyorum. Yani eğer kanunda bir boşluk varsa biz bu boşluğu mevcut kanunlarla diyoruz ki eğer bu örnekte bu yapılıyorsa bu örnekte de bunu yapmamız lazım. Sanatçının yaptığı bir resmi nasıl koruyorsak, dijital anlamda da yapmış olduğu bir sanat eserini de mevcut bir resim gibi korumamız gerekiyor. Kıyas yolu ile bu şekilde yapabiliriz. Dijital sanatın iyi korunması gerekiyor bence.

Günümüzde dijital sanat çok fazla ön plana çıkacak. Artık herkes internetin başında. Dünya küçük bir yer ve herkes orada paylaşım yapıyor. Eline kamerayı alan, burada sanat eseri tartışması ayrı bir konu, bir şey üretip paylaşıyor ve bu paylaşım herkese açık. Burada hak ihlalleri çok fazla, sanatçı hakları ihlal ediliyor ya da sanat ürettiğini düşünen insanların da hakları korunmuyor ya da kişisel haklar ihlal ediliyor.

Örneğin Türkiye’de bir sunucunun arkadaşları dans ederken videosunu çekip paylaştılar. Kadını işten kovdular. Telif konusunda özellikleri çok fazla dikkat etmiyoruz ama bu tarz problemler gün geçtikçe artacaktır. O anlamda bu konuya özellikle eğilmek lazım çünkü kişinin haklarını ne kadar çok korursak o kadar çok eser üretir. Şöyle bir örnek vereyim. Mesela 2004-2005 olması lazım. O zaman CD’ler vardı. CD’leri çok fazla korumadılar.

Birden CD korsanlığı ortaya çıktı. CD 10 lirayken 1 liraya düştü. Sanatçı CD üretiyor, film üretiyor ama satış korsan oluyor. Dolayısıyla bir süre sonra sana sanatçılar bir şey üretmeme başladı çünkü üretiyoruz gelir elde edemiyoruz, dolayısıyla niye öğretelim diyorlar. Tüm sanat dallarını da böyle algılamak lazım. Bu haklarını iyi korumazsak bir süre sonra üretmeyecekler, yapmayacaklar. Buradan gelir elde eden birçok sanatçımız var. Bu sebeple dijital anlamda gelir elde eden sanatçımızın o anlamda bu haklarının, sınırların iyi çizilmesi, korunması gerekiyor diye düşünüyorum.

Benim aklıma gelen bir başka soru oldu şimdi. Örneğin bir video üretiyoruz ve videonun içeriği tamamıyla sanatçıya ait. Fakat diyelim ki Michael Jackson’ın bir parçasını backgroundda kullanmak istiyor ve videonun sonunda da bu şarkı bu sanatçıya ait diye yazıyor. Bu durumda o video sanatçısının yaptığı hak ihlali oluyor mu?

Şimdi burada şuna bakıyoruz. Bazı sanatçılar diyor ki benim parçamı atıf yaparak, isteyerek ki biz bunu atıf diyoruz, kullanabilirsin. Yani adımı kaynağını belirttiğin sürece benim için problem yok diyor. Orada da izine bakmak lazım. Bazısı da diyor ki benim parçamı hiçbir şekilde bana telif ücreti ödemeksizin kullanamazsın. Zaten siz kullandığınızda YouTube’da falan uyarı veriyor ve telifte sorun var diyor. Çoğunda kaynak belirttiğinde problem çıkmıyor. Yani kaynak belirtmek de şart. Kaynak belirttiğinizde yüzde doksanında problem çıkmıyor. Ama kimisi diyor ki kaynak belirtsen dahi benden izin al çünkü sen parçamı çok kötü bir yere koymuş olabilirsin, yani benim istemediğim şekilde kullanabilirsin.

Mesela bir cinayette kullanmışsındır ya da bir porno filminde kullanmışsındır. Benim parçamın bu şekilde anılmasını sanatçı olarak istemiyorum diyebilir. Bu sanatçının hakları. Benim amacım dışında kullanmışsın diyebilir. O anlamda çoğu benden izin iste diyor. Bu ücret anlamında değil. Benim haberim olsun nerde kullanacağını bileyim okeyleşelim. Ama örneğin biz burada konuşuyoruz, bazen parça ismi söylüyoruz, sanatçı ismi söylüyoruz, marka söylüyoruz… Bu bilgilendirme olduğu için orada sıkıntı yok. Derslerde bunları kullanabiliriz ama bir gelir elde edilecekse diyelim ki bir film çekeceksek burada mutlaka yazılı izin almamız şart. Çünkü burada bir gelir elde ediyoruz. Gelir elde edilecek işlemlerde sanatçıdan izin alınması gerekiyor.

Peki burada dedik ki bir sanatçının bir eseri kullanılacaksa haber verilmesi ve telif ödemesi lazım. Peki bu işlem nasıl olur. Önce uyarılır mı, nasıl bir yol izlenmesi lazım? Aslında burada iki sorum var. Birincisi bir sanat eserini alıp ticari amaçla kullandı o zaman nasıl bir yol izlenir? Bir de ticari amaçla kullanılmıyorsa ve kazanç yoksa her zaman kullanılabilir mi?

Birincisi şöyle; bir turizm şirketi bir sanatçının eserini, Glapsides’in resmini aldı, sanatçının haberi yok, buradan gelir elde ediyor, sanatçı bunu öğrendiğinde bunun iki seçimlik hakkı vardır. İhtar gönderir bu resmi indir kullanmanı istemiyorum der. Bu onun hakkı. İkincisi; maddi manevi tazminat davası açabilir. Sen buradan ne kadar gelir elde ettin? Reklam tanıtım için ne kadar para kazandın? Ben bu paranın tamamını istiyorum diyebilir, hakkıdır. Bunu tespiti mahkeme yoluyla yapılır. Tazminat talep etme hakkı var. Üçüncüsü; ceza suç duyurusunda bulunabilir. Çünkü bu hırsızlıktır. Siz sanatçının resmini izni olmaksızın alıyorsunuz kendi sitenizde paylaşıyorsunuz, onun emeğini çalıyorsunuz bir yerde. Sanatçı gidip Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunabilir. Benim burada eserim benim iznim olmaksızın kullanıldı diyebilir. Bu eserini bu şekilde kullananlar hakkında suç duyurusunda bulunabilir.

Birinci konu bu şekilde. Sanatçının hukuk davası, maddi manevi tazminat davası hakkı var, ceza davası açma hakkı var, dava açmayıp direkt ihtar gönderip kaldırmasını isteyip kaldırmazsan bu davaları da açabilirim deme hakkı da var. Bu tamamen sanatçıya ait bir şey. Onun inisiyatifinde bir şey çünkü şikayete bağlı bu durumlar.

Diğer hususa gelince diyelim ki bu sanatçının resmi alındı. Biz Doğu Akdeniz’de Turizm bölümü öğrencileriyiz. Hoca getirdi resmi koydu. Arkadaşlar fotoğraf çekerken böyle fotoğraflar çekmeniz lazım, ülkeyi böyle tanıtmanız lazım dedi. Bu eğitim içerikli olduğu için hiçbir şekilde sanatçı burada benim fotoğrafımı kullanamazsınız diyemez. Telif eğitimi ayrı bir kenara koyuyor. Fikri mülkiyette diyor ki eğitim amaçlı olarak sanatçının tüm ürünleri kullanılabilir.

Çünkü eğitim esastır, öğrenciler kullanabilir, hocalar kullanabilir. Çünkü burada bir ticari amaç yok, amaç eğitmek ve öğretmek. Otel örneğini verdik mesela. Otel bir ticari işletmedir. Ticari bir amacı olmasa bile, sanatçının izni olmaksızın yayınlansa ve para elde etmese bile sanatçın haklarını ihlal etmiştir. Dolayısıyla aynı şey yine geçerlidir. Maddi manevi tazminat talep edebilir, suç duyurusunda bulunabilir. Bu maddi manevi tazminat şu demek değildir.

Örneğin orada sanatçı diyebilir ki ben bu fotoğrafı çok özel birine çektim. Ben bunun piyasa yayılmasını istemiyorum. Siz bizi ifşa ettiniz, benim aşkımı ifşa ettiniz diyebilir ya da başka bir gerekçe üretebilir. Benim maneviyatımdı, ben bunu hiçbir şekilde paylaşmayacaktım diyebilir. Dolayısıyla ticari amaç olup olmaması önemli değil sanatçının muvafakatnamesi, yani izni olmaksızın kullanılan eserlerde sanatçının maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı vardır. Sadece istisnası eğitim öğretim.

Peki hocam, aynı örnekten başladığımız için onun üzerinden gideyim. Diyelim ki herhangi bir turizm acentesi Mağusa’ya turlar düzenliyor alıp Glapsides fotoğrafını koydu fakat sanatçının ismini de yazdı bu fotoğrafı bu sanatçı çekmiştir diye. Sanatçının yine de şikayet etme hakkı var mı? Biraz da video örneğindeki sorunun cevabı ile aynı olacak gibi ama şu anda aklıma fotoğraf üzerinden bu örnek geldi.


Sanatçı ismini atfetmen ceza anlamında sıkıntı olmaz yani ceza davası başına gelmez ama sonuçta sen bu sanatçının fotoğrafını kullanıyorsun ve senin amacın burada bir para elde etmek. Sanatçının da bu fotoğrafı çekerken amacı para elde etmek. Sen adama telif ödemiyorsun. Amaç sanatçının sarf etmiş olduğu eklemeye para vermek. Diyelim ki ben seni alıp oyuncu olarak götürüyorum dizide 5-6 saat çalıştırıyorum, günlerce çalışıyorsun altına da ismini yazıyorum. Bir zahmet ismini yazayım.

İsmini yazmış olmam senin haklarını almış olduğum anlamına gelmez. Telif hakları yazılı izne tabidir. Yazılı olarak ondan almış olman lazım. Mesela oyuncularda bu çok fazla oluyor Türkiye’de. Gidip oynuyor dizide ve diyor ki abi tamam mı tamam, tamam mı tamam. Sonra dizi patlıyor gidiyor. Muvafakatname yapılmamış. Dönüyor sanatçı dava açıyor, diyor ki benim iznim yok.

Hakim çağırıyor yapımcıyı, soruyor bu oyuncunun izni nerede, bana belge getir. Biz anlaştık sözleştik konuştuk. Hakim der ki sen basiretli bir iş adamı gibi, akıllı ve makul, mantıklı davranıp bu izni yazılı olarak almak zorundasın. Ben nereden bileyim çünkü adam inkar ediyor. Bunların yazılı olmak zorunluluğu var. Sanatçının ismini sadece sanat eserinde belirtmemiz yeterli değil. Sanatçıdan yazılı izin almak zorundayız.

Konu çok geniş bir konu ve çok da bilinen bir konu değil aslında. Çok ihlal edilen bir konu. Ama tabii ki az önce senin de söylediğin gibi dünya artık küçüldü. Dijital dünya oldu. Herkes her şeye ulaşabiliyor. Herkes her şeye ulaşabildiği gibi herkes her şeyi de tüketiyor. Senin iznini almaksızın alıyor fotoğrafını kullanıyor, yazını kullanıyor, parçanı kullanıyor. Dolayısıyla bilinçli ya da bilinçsizce ki çoğu bilinçsizce kullanıyor ve çok fazla hak ihlalleri var. Bu hak ihlallerinin önüne geçilebilmesi için de insanları bilinçlendirmemiz lazım. Bizim toplumumuzda genelde ceza kesildiği zaman, para ödendiğinde suçmuş diyorlar ama öncesinde toplumu biraz aydınlatmamız lazım.

Telif budur, haklar böyledir, bu şekilde kullanılması gerekiyor… Emin olun birçok hukukçu bile telifle ilgili çok eksik. Eksikliğini anlıyorum çünkü bu eksiklik bizim eğitim sistemimizde. Mesela ben Kıbrıs mezunuyum ve Fikri Mülkiyet seçmeli bir ders. Bu dersi üstünkörü gördük yani sanat eseri nedir, ne değildir, sanatçı kimdir şeklinde görmedik. Biraz benim ilgi alanım bu noktada olduğu için ben bu konuda çalıştım. Ben şunu gördüm; biraz daha toplumu uyarmamız lazım, markalaşmamız lazım, telifleri, telif haklarını iyi korumamız lazım, sanatçılarımızı korumamız lazım. Uluslararası çapta sanatçı üretebilmemiz için onların haklarını bir şekilde korumamız, onlara destek olmamız gerekiyor. Bu da telifle, bu da kanunla yasayla olur.

Bu herkes için geçerli. Bugün bir iş adamı kanunla korunmadığı sürece yatırım yapmaz ülkemize. Hakları muallak olduğu zaman, ben bu yatırımı yapsam başıma bir iş gelir mi gelmez mi tereddüte düştüğü an yatırım yapmaz. Sanatçılar da böyledir. Uluslararası alanda sanatçı üretebilmemiz için bunları maddi ve manevi olarak desteklememiz lazım, haklarını iyi korumamız lazım.

DAUSEN

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi