“Kıbrıslılar dikkat! Ağzınıza çalınmak istenen bal sizi zehirlemesin…”

ANKA Haber Ajansı'ndan gazeteci Naif Kaçmaz, Bugün Kıbrıs'a gönderdiği yazıda Kıbrıslılara seslendi.

Kıbrıs halkının yaşam şeklini ve anlayışını az çok bilirim. Bana göre yaşamayı, hayatı seven daha rasyonalist bir bakış açısına sahiptirler. Yani bir şey neyse aslında odur Kıbrıslılar için. Karmaşık ve zorlaştırılmış hayat tarzını da hiç sevmediklerini bilirim. Bu anlayış iş, eğitim ve siyasal hayatta da böyledir.

Bu bağlamdan hareketle son dönemde Kıbrıs’a sirayet ettirilmeye, bir yöntemle etki altına almaya çalışılarak adaya ihraç edilmek istenen siyaset ve dinin birleşmesinden meydana gelen “Siyasal İslam” anlayışından bahsetmek istiyorum.

Kıbrıslılar dindara, inana da inanmayana da saygılıdır. Kendi inancını yaşayana ve yaşam şekillerine de müdahale etmez. Bu anlayış devlet işlerinde de toplumsal sosyal hayatta da böyledir.

Yani Kıbrıslıların “Laik” yaşam anlayışını oldukça benimsediği kanaatindeyim.

Bu anlamıyla toplum karşılıklı hak ve özgürlüklere, hukuksal kurallara ve uygulamalara riayet etmede de iyi bir pozisyondadır.

Tabii dinden arınmış şekilde Kıbrıslıların siyaset anlayışı, kendi içerisinde ne kadar doğru, ne kadar dürüst, tutarlı veya tam tersi sahte, yalancı ve hileli olduğu da tartışabilinir. Zaten siyasetin mücadelesi de budur. Halka kendi düşüncesini, fikirlerini anlatarak aslında kendi amaçlarının daha doğru olduğu ve yapılması gerekenin de kendi düşünceleri etrafında olduğu savunularak taraftar kazanma mücadelesi değil midir?

Dini bütün birisi sahtekarlık yapabilir mi? İbadetine bağlı, Allah’a karşı sorumlu, dini ile vicdanını ortaya koyarak bir hayat felsefesi savunanlar, yurttaşları kandırıp onları yönetim altına alıp saltanat sürebilir mi? Sorularının cevabı “bunda ne var ki diyenlere” iyi bir cevaptır.

Açıklayalım; Din ile beşerin fikri çerçevede yapılan hatanın toplumda açtığı yaraların tahribatı arasında şiddet bakımından çok ciddi farkları vardır. Bir insan yaptığı hatanın hesabını hukuk ve kamu vicdanı önünde vererek bir yaptırıma maruz kalır ve toplum bir nebze olsun bu durumu tolare edebilir. Ancak din ile yaklaşan insanın vicdanında en kutsal yere sahip Allah’ın hükümlerine dayanan kurallarla hareket eden kişilerin hataları daha tahribatı yüksek oluyor. Toplum bir kimlik bunalımı yaşar, şahsiyeti incinir, doğruluk dürüstlük ve erdemlilik gibi kavramlar değerini yitirmeye başlar ve toplumsal bir yozlaşma kendini gösterir.

Düşünün bir kişi veya kesim aslında uyuşturucu kaçakçısı, silah kaçakçısı, kadın satıcısı, suç şebekesi, tecavüzcü, yalancı, hilekar ama dini siyaset aracı yapıp dindar görünümlü ise ona ceza yok. İşte bu durum toplumsal bir yıkım, bir bitiştir artık. O yüzden değerli Kıbrıslı kardeşim sen sen ol dini kaide ile sana siyasallaşmış bir İslam anlayışı ile yaklaşmak isteyenlerden uzak dur. Böylelikle hem din zedelenmemiş hem de kontrolü ve değerinin yükseltilmesi bizim elimizde olan demokrasi, hukuk ve insan hakları da yücelmiş olur.

Kısacası anlatılmak istenen şudur: “Din Kuralları, dini hükümlerin eğilip bükülerek iktidarına alet edilmesi dini nutuklarla oy devşirilmesi, Kısaca Siyasal İslam hem İslam’ın bozulması, aslından uzaklaştırılması, yozlaştırılması hem de siyasetin dokusunun bozulmasıdır. Herkese ait olması gereken bir değerin, en önemli sosyal değerin, dinin bir grup veya kesime aitmiş gibi gösterilmesidir. Dinin sahibi sadece kendileriymiş gibi siyaset yapmalarıdır. Bu da kutuplaşmaya, ayrışmaya hoşgörüsüzlüğe, tahammülsüzlüğe, yasakçılığa ve hayat tarzına müdahaleye yol açar.”

Peki bu “Siyasal İslam” nasıl başlar, nasıl devam eder ve hangi noktaya varır, biraz ondan da bahsedeyim. Yönetimi ele aldıklarında önce ağzınıza bir parmak bal çalınır, tadı damağınızda yayıldıkça hoşunuza gider mutlu olursunuz. İşte her şey böyle başlar.

O bir parmak balın tabii ki bir bedeli de olacaktır.

Şöyle izah edeyim; hak etmemiş, liyakatsiz bir kişiye koltuk unvan verilmiş siyasal İslamcı iktidarın veya yöneticisi ile bağlantılı kişiler ihya edilerek, ülkenizdeki tüm siyasal çıkarlar ve ekonomik kaynaklar onlara hizmet eder hale gelir. Ağzınızdaki balın tadı geçtiğinde ise “atı alan Üsküdar’ı geçmiştir” artık. Sen artık “bir terörist, hain ve din düşmanısındır.”

Son söz olarak; dikkat edin o bir parmak bal sizi zehirlemesin.

DAUSEN

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi