Büyük dönüşümün küçük halkasıyız ama…
Gelinen tarihsel kavşakta Liberal Demokrasinin yarattığı birçok sistemsel ve küresel sorun ortaya çıkmıştır… 1980’lerin başları ve 2000’li yılların sonları arasında zirveye çıkan serbest piyasa ekonomisi ile kapitalist sistemin en gelişmiş şekli olan Liberal Demokrasi’nin (Karl Marx’a göre Burjuva demokrasisinin) tarihsel miadı tartışılıyor. Yaratılan sorunların başında da gelir dağılımında yaşanan korkunç dengesizlikle birlikte sınıfsal, etnik, cinsiyet ve benzeri ayırımcılıkların yarattığı yabancılaşma ve öfke birikmesi gelmektedir. Bu durumun evrimsel iyileşmesi ışık hızıyla gelişen teknolojinin etkisiyle tıkanınca yeni sistemsel arayış ve kitlesel hareketlere neden olmaktadır… İnsanoğlu bu gibi durumlarda hep bir ideolojik arayış içine girip yaşananlara ve yapılanlara anlam vermeye çalışmıştır. Tarihte dinler ve siyasi ideolojilerin temelinde hep bu arayış olmuştur.
Farkındayız veya değiliz ama Endüstri devriminden bu yana yaşanan en büyük devrimin tam ortasındayız. Endüstri devrimini nasıl endüstrideki gelişmeler tetiklediyse bu devrimi de teknolojideki gelişmeler tetiklemektedir. Aslında yaşanan insanoğlunun materyalist ihtiyaçlarını karşılamakta olan üretim ilişkilerinin değişime uğramasıdır. İşte bunun için bu süreci de teknoloji devrimi olarak adlandırmak en uygun tanımlama olur. Burada ama esas sorulması gereken soru endüstri devriminin yarattığı kapitalist sistem ve dayandığı liberal demokratik siyasi düzenin yerine gelecek olan siyasi sistemdir.
Karl Marx bu sistemim örgütlenen işçi sınıfı (proletarya) öncülüğünde gelişecek sosyalizm olduğunu öne sürmüştür. Ancak kapitalizmin ilk dönmelerinde fabrikalarda yoğunlaşan, ezilen ve emekleri sömürülen işçi sınıfının örgütlü gücünün zayıfladığını görmekteyiz. Bunun yerine endüstrinin yerini teknolojiye bırakması ile, gelişmiş kapitalist ülkelerde işten çıkarılan veya iş bulamayan büyük bir kitle oluşmaktadır. Dahası gelişmemiş ülkelerde geleceği kendi yurtlarında göremeyen ve kurtuluşu göçte arayan büyük bir kitlesel hareketlenme meydana gelmiştir. Bu yeni toplumsal oluşumun adına da Ekonomist Guy Standing Prekarya (“Precariat”) demektedir. Bu sınıf esasen büyük bir belirsizlikle birlikte düzenli maaş alamamanın getirdiği güvensizlik nedeni ile devlet ve toplumla olan ilişkilerinde bir kopuş yaşamaktadır.
Bu kitleler ama kendilerine ait yeni bir ideolojik mücadele yaratmak yerine, hâkim çevrelerin kendi hegemonyalarını sürdürmek ve geçmişteki nostaljik üstünlüklerini çağrıştırmak için sarıldıkları, popülist, ırkçı ve gerici politikaların peşine de takılabilmektedirler. ABD’de yaşanan Trump vakası, Birleşik Krallığın Brexit sevdası, Avrupa Birliğindeki Macaristan vakası gibi sağ dinci otokrasiye kaymalarla birlikte Türkiye’deki din ağırlıklı Osmanlı saltanat özlemi hep bu gelişmelerin bir yansımasıdır. Tarih tekerrürden ibarettir söylemi gerçek midir yoksa bir söylemden öteye değil midir? Bilim bize toplumların da bütün canlı varlıklarda olduğu gibi bir doğuş, gelişme ve yok oluş yaşadığını anlatır. Bu döngünün süresi ve sağlıklılığı o toplumun kendini nasıl yönettiğine bağlıdır.
Kısacası toplumların geriye dönüş çabaları da özlemden öteye bir şey değildir bakıldığında. Küresel toplum yeni bir evreye girmiştir. Ulus devletlerin bu evrede yeri yoktur. Milliyetçiliği, ırkçılığı ve gericiliği ısrarla savunan toplum yöneticileri bu ısrarlarını otokratik yöntemlerle yerine getirmeye çalışacak ve buna baş eğen toplumlar da o yönetimler altında yok oluşa mahkûm olacaklardır. Bu girdaptan çıkış yolu eski anlayışla sadece bir zümreye hizmet eden Liberal Demokrasi mi? yoksa otokrasi mi? sorusunun yanıtında değildir. Yeni üretim ilişkilerine uygun yeni bir sistemi kurabilmek için teknolojiyi ve kaynakları geniş toplumların barışı, refahı ve özgürlükleri için kullanabilen… teknolojiyle birlikte çevre, insan hakları ve yönetimde direkt toplumsal katılımı kurumsallaştırabilen toplumlar, yeni dönemin lokomotifi olacaktır hiç şüphesiz. Evet büyük bir dönüşümün küçük bir parçasıyız aslında ama kendi toplumsal yönetim seçimimizdir varlığımızı belirleyecek olan eninde sonunda!…