Bugün Kıbrıs

Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman, Ankara ziyaretinin ardından bu akşam adaya döndü. Ercan Havaalanı’nda düzenlediği basın açıklamasında hem Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la yaptığı görüşmeyi hem de önümüzdeki dönemin diplomatik programını değerlendirdi. Erhürman, temasların merkezinde Kıbrıs sorunu bulunduğunu, Türkiye ile “yoğun istişare döneminin” başladığını söyledi.

ZİYARETİN ANA GÜNDEMİ: KIBRIS SORUNU VE İSTİŞARE SÜRECİ
Cumhurbaşkanı, Ankara temaslarının temel odağının Kıbrıs meselesi olduğunu belirtti ve bu sürecin seçim döneminde ilan ettikleri çizgiye uygun biçimde devam edeceğini vurguladı. Konuşmasının giriş bölümünde şunları söyledi:

“Tabii ana konu Kıbrıs sorunundaki son gelişmeler meselesiydi. Bu konuyla ilgili görüş alışverişinde bulunduk. Seçim döneminde de seçimden sonra da söylemiştik; Kıbrıs sorunuyla ilgili gelişmeler konusunda sürekli olarak Türkiye Cumhuriyeti yetkilileriyle istişare içerisinde olacağız. Bugün hem devlet geleneklerimiz çerçevesinde ilk ziyaretin Ankara’ya yapılması hem de bu istişare sürecinin başlangıcı olması açısından önemliydi. Bu istişarelerin yoğun bir biçimde devam edeceği noktasında hemfikiriz.”

HRİSTODULİDİS İLE GÖRÜŞME ÖNÜMÜZDEKİ HAFTA
Erhürman, önümüzdeki hafta Kıbrıslı Rum lider Nikos Hristodulidis ile görüşeceğini duyurdu. Bu görüşmenin kapsamı ve beklentilere dair detaylı bir değerlendirme yaptı:

“Çok büyük ihtimalle bir aksilik olmazsa gelecek haftanın ikinci yarısında Sayın Hristodulis’le bir görüşmemiz olacak. Gün itibarıyla daha netleşme yok ama ikinci yarısı diyeyim. Bu toplantı bir ilk buluşmadır; aşağı yukarı bir saat öngörülmektedir. Yani bir ilk karşılaşma ve sürece dair ilk görüş alışverişini gerçekleştirme olacaktır. Bu toplantıya ağır bir beklenti yüklemek istemem. Çünkü daha önce söylediğim gibi, bu işin kilit noktası siyasi eşitlik meselesidir. Siyasi eşitliğin kabul edilmediği noktada görüşülen şey bizim gözümüzde bir federasyon olmaktan çıkar. Dolayısıyla Sayın Hristodulidis’in bu dört maddeye —kimilerinin ön şart demekte ısrar ettiği ama bizim çözüm metodolojisi dediğimiz dört maddeye— nasıl yaklaşacağını zaman içinde göreceğiz.”

Erhürman, Kıbrıs’ın güneyinde seçimden sonra yaşanan yoğun tartışmalara da değindi:

“Maalesef seçimden sonra Güney’de basından takip ettiğimiz ilk tepkilerde bu dört maddeye ilişkin çok yoğun bir tartışma yaşandı. Maalesef dediğim kısım, tartışmaların bir bölümünde çarpıtmalar olmasıyladır. Yoksa tartışılması benim için maalesef değildir. Aksine tartışılmasını olumlu bulurum. Ama işin özünde ne olduğu bellidir ve bugün Sayın Erdoğan’ın konuşmasında da siyasi eşitlik konusunun olmazsa olmaz olduğunun belirtilmesi, müzakerelerdeki temel uzlaşmazlık noktasının orası olduğunu bir kez daha göstermiştir.”

5+1 FORMATI VE HOLGUİN GÖRÜŞMESİ
Erhürman, Ankara’da 5+1 formatı üzerine yapılan değerlendirmeyi de ayrıntılı şekilde aktardı:

“Daha önceden ilan edilmiş biliyorsunuz bir 5 artı 1 ihtimali vardı. Onunla ilgili Ankara’da bir değerlendirme şansı bulduk. Bizim baktığımız yerden elbette 5 artı 1 değerlidir ama arzu ederiz ki burada, Lefkoşa’da bazı sonuçlara ulaşıp da 5 artı 1’e geçelim. Zaten baştan yaklaşımımız oydu.”

5 Aralık’ta BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguín ile yapılacak görüşmeyi de hatırlattı.

EGEMENLİK HAKLARI VE ORTAK TUTUM
Cumhurbaşkanı, Ankara temaslarında Kıbrıslı Türklerin egemenlik haklarının yok sayılmasına dair ortak hassasiyetin altının çizildiğini söyledi:

“Kıbrıslı Türklerin bu adada egemenlik haklarının ihlal edilmesi, yokmuş gibi davranılması, görmezden gelinmesi noktasında elbette ortak rahatsızlığımız var. Hassasiyetlerimiz büyük ölçüde aynıdır. Kıbrıslı Türklerin iki eşit kurucu ortaktan biri olduğu gerçeği temel hassasiyet noktasıdır.”

MÜZAKERE METODOLOJİSİ VE DÖRT MADDE
Erhürman, Kıbrıs’ta ilerleyecek bir müzakere sürecinin hangi çerçevede ve metodolojiyle yürütülmesi gerektiğini şu sözlerle anlattı:

“Bizim ortaya koyduğumuz altı egemenlik hakkı alanı ve müzakerelere başlamak için gerekli olan dört madde zaten defalarca ilan edilmiştir. Kimilerinin ön şart dediği bu maddeler bize göre çözüm metodolojisinin unsurlarıdır. 2004’te ve 2017’de çözüm iradesinin kimlerde olduğu bütün dünya tarafından görüldü. Bizim derdimiz müzakere olsun diye müzakere etmek değil, çözüm olsun diye müzakere etmektir.”

İZOLASYONLAR: “BU BİZİM KADERİMİZ DEĞİLDİR”
Erhürman, Kıbrıslı Türklerin izolasyonlar nedeniyle ödediği bedelin kabul edilemez olduğunu kapsamlı bir şekilde vurguladı:

“Bu çözümsüzlük bizden kaynaklanmamıştır. Ama çözüm iradesini ortaya koyan Kıbrıslı Türklerin spor insanları, bilim insanları, iş insanları, sanat insanları bedel ödüyor. Bir yerlere gidememek, etkinliklere katılamamak şeklinde bedel ödüyor. Bu bizim kaderimiz değildir. Böyle bir kader yok bizim için. Dolayısıyla bunun ortadan kalkması için mücadele edeceğiz. İzolasyonların kaldırılması için mücadele etmenin birinci şartı çözüm iradenizin orada olmasıdır. Biz çözümü isteyen tarafız. Bizim irademize rağmen çözüme ulaşılamıyorsa, bunun bedelini bizim ödemememiz gerekir.”

N82 KONUSU DA GÜNDEME GELDİ
Erhürman, daha önce “10 günde gündeme getireceğim” dediği N/G 82 koduyla Türkiye’ye alınmayan Kıbrıslı Türkler sorununu da görüştüğünü belirtti:

“İlk on gün demiştim; o ilk görüşmeydi. İlk görüşme bugün gerçekleşti. Bugün de bunu gündeme getirdim. Bunun görüşmelerine devam edeceğiz. Sonuç aldıkça açıklama yapacağım.”

SÜREÇ BAŞLADI: “ÖNYARGILI SUÇLAMA OYUNLARINA GİRMEYİ DOĞRU BULMAM”
Cumhurbaşkanı, sürecin henüz başında olduklarını vurgulayarak temkinli ama kararlı bir duruş ortaya koydu:

“Daha yolun çok başındayız. Olumsuz bir mesaj vermek istemem. Önyargılı suçlama oyunlarına girmek doğru değildir. Biz iş yapmak üzere geldik. Hassas, dikkatli adımlar atarak ortamın verimliliğini korumaya çalışacağız. Bu bir ilk istişaredir, bir başlangıçtır ve çok daha yoğun bir şekilde devam edecektir.”

“KİMSE BİZİ GÖRMEZDEN GELEMEZ”
Erhürman açıklamasını şu güçlü ifadelerle tamamladı:

“Kıbrıs Türk halkı soğukkanlıdır, sabırlıdır ama aynı zamanda kararlıdır. Bu halk en zor koşullarda vardı, bugün vardır, yarın da var olacaktır. Kimse bizi görmezden gelemeyecek, yok sayamayacaktır. Dünyayla buluşmamızı kimse engelleyemeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin dün olduğu gibi bugün de koşulsuz yanımızda olacağını bilmek bizim en büyük güvencemizdir.”