Kuzey’de kalan Kıbrıslı Rumlara ait taşınmaz malların satışına aracılık ettiği iddiasıyla yargılanan 40 yaşındaki Ukraynalı Denys Pohodin’in, Kıbrıs Rum Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davası dün yeniden görüldü. Politis gazetesi, Pohodin’in aynı suçtan yargılanan İsrailli iş insanı Simon Mistriel Aykut’la aynı savunma çizgisini benimsediğini ve Aykut’la aynı avukat tarafından temsil edildiğini aktardı.

MAHKEMENİN YETKİSİNE İTİRAZ: “KIBRIS CUMHURİYETİ KANUNLARI KUZEY’DE UYGULANAMAZ”
Duruşmada Pohodin’in avukatı Nikoleta Haralambidu, daha önce Aykut’un hukuk ekibi adına sunulan argümanlara benzer şekilde, mahkemenin bu davaya bakma yetkisi bulunmadığı gerekçesiyle itirazda bulundu. Avukat, savunmasında, “Kuzey’de Kıbrıs Cumhuriyeti kanunlarının fiilen uygulanmadığını” ve bu nedenle Kıbrıs Cumhuriyeti mahkemelerinin, Kuzey’deki fiili durumla ilgili yargı yetkisi kullanamayacağını ileri sürdü.

Haralambidu, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin otoritesi altında bulunan ve bulunmayan bölgelerde iki ayrı yasanın, iki ayrı mahkemenin ve iki ayrı yargı yetkisinin uygulanması yasal güvensizlik yaratır ve insan hakları ihlalidir” ifadelerini kullandı.

“SİYASİ EGEMENLİK DEĞİL, HUKUKİ UYGULANABİLİRLİK SORGULANIYOR”
Savunmada, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin adanın tümünde egemen olduğu yönündeki siyasi iddianın sorgulanmadığı, itirazın yalnızca fiilen uygulanabilirlik temelinde yapıldığı vurgulandı. Avukat, bu durumun hukuki çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.

MAHKEME ÖNCEKİ BENZER İTİRAZI REDDETMİŞTİ
Gazete, daha önce Simon Mistriel Aykut adına sunulan benzer bir itirazın mahkeme tarafından oy birliğiyle reddedildiğini hatırlattı. Bu durum, Pohodin için de mahkemenin benzer bir yönde karar verebileceği yorumlarına yol açtı.

SAVCILIK EK SÜRE İSTEDİ, DURUŞMA 27 HAZİRAN’A ERTELENDİ
Savcı Anna Mattheu, savunma tarafından sunulan yetki itirazını incelemek üzere mahkemeden süre talep etti. Dava, 27 Haziran 2025 tarihine ertelendi.

Kıbrıs’ın kuzeyindeki taşınmaz malların uluslararası hukuk bağlamında giderek daha fazla tartışma konusu haline geldiği bu süreçte, gasp, aracı şirketler ve mülkiyet transferlerine dair açılan davaların yalnızca bireysel değil, siyasi ve diplomatik yansımalarının da olacağı değerlendiriliyor.