Kıbrıs’ta bugün geldiğimiz noktada, ne süresiz bekleme lüksümüz kaldı ne de umutlarımızı tüketme hakkımız. Bu nedenle, Rum tarafının yıllardır tekrarladığı “hazırız” söylemini test etmenin aslında tek bir yolu var: O masaya hiç vakit kaybetmeden oturmak.
Eğer gerçekten her açıklamalarında federasyon ve siyasi eşitlik vurgusu yapıyorlarsa, eğer her beyanlarında “müzakerelere dönmeye hazırız” diyorlarsa, o halde bize düşen de bu beyanları ciddiye almak ve hemen süreci başlatmaktır.
Bu yüzden Tufan Erhürman’ın önerdiği dört maddenin ilk üçü, mevcut konjonktürde kabul edilebilir niteliktedir ve bence başlangıç için fazlasıyla yeterlidir. Bir müzakereyi yeniden başlatmak için mutlak mükemmeliyet aranmaz; önemli olan, sürecin kapısını aralayacak zeminin kurulmasıdır. Bugün o zemin mevcuttur.
Fakat bilmeliyiz ki bu süreç bir kez daha tıkanırsa, hem de tüm dünyanın gözleri önünde, o zaman ortaya çıkacak tablo çok daha keskin olacaktır. Kıbrıslı Türk liderin bundan sonra yapması gereken bellidir: Bu çıkmazı, Avrupa Birliği’nden Arap Birliği’ne, Türk Devletleri Teşkilatı’ndan Asya ülkelerine, Amerika’ya kadar her platforma taşıyarak anlatmak.
Uluslararası diplomasi, haklı olanın değil, kendini etkin şekilde anlatabilenin kazandığı bir oyundur. Erhürman gibi bir şahsiyetin sözünü dinlemeyecek bir başkent olduğunu da zannetmiyorum.
Bugün bizden beklenen, edilgenlik değil; inisiyatif alma iradesidir.
Şikayet ederek değil, bekleyerek hiç değil; tam saha pres yaparak, ayağa kalkarak, proaktif davranarak ilerleyebileceğimiz bir dönemden geçiyoruz. Sıra dışı bir zamanın içindeyiz ve bu zaman ancak sıra dışı adımlarla yönetilebilir.
Ezber bozmak mümkündür. Üstelik bunu en çok da Kıbrıslı Türkler yapabilir.
Çünkü biz krizlere alışığız; çünkü her krizde yeniden doğmayı öğrendik; çünkü herkes yorulduğunda yeniden başlamayı hep bildik.
Şimdi önerim şu:
Yalnızca dünyaya değil, önce Güney’e gidelim. Önce Kıbrıslı Rum toplumuna anlatalım. Onlara da bu yeni dilin, bu yeni dönemin ne demek olduğunu gösterelim. Federal çözüm isteyen Rumların baskı gücünü artırmanın yolu, onlarla doğrudan konuşmaktan geçer.
Baf inadını, Karpaz dirayetini birleştirebilirsek, bu ada yeniden nefes alır.
Ve belki de yıllardır çözümsüzlükle zehirlenen bu siyasi iklimi, halkların temasının temiz havasıyla değiştirebiliriz.
Kıbrıs’ta artık yeni bir dönem başlıyor.
Bu dönemin kaderi, kimin daha yüksek sesle konuştuğuyla değil, kimin daha cesur adım attığıyla belirlenecek.
Ve o cesur adımı atması gereken bugün Kıbrıslı Türklerdir.
