Bugün Kıbrıs
Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi üyesi Cansu N. Nazlı, Haber Kıbrıs’ta Muazzez Gazihan’ın sunduğu Haber ve Ötesi programına katılarak kadına yönelik şiddet, şüpheli kadın ölümleri, gericilik, bütçe tercihleri ve toplumsal politikalara dair kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. Nazlı, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ne hazırlanılan günlerde gelen şüpheli kadın ölümü haberlerinin toplumda büyük bir üzüntü ve öfke yarattığını belirtti.
“ŞÜPHELİ KADIN ÖLÜMLERİ ARTARKEN POLİS ETKİN SORUŞTURMA YAPMIYOR”
Nazlı, şüpheli ölümlerin artarak devam etmesinin kabul edilemez olduğunu söyledi. Akile Nacisoy cinayetinin başlangıçta intihar gibi lanse edildiğini, ancak ailenin mücadelesiyle dosyanın yeniden açıldığını hatırlattı. “Yargılamada Ağır Ceza Mahkemesi polisin ciddi bir ihmali olduğunu tespit etti” diyen Nazlı, failin delilleri yok etmesine rağmen cinayetin şans eseri ortaya çıktığını vurguladı.
Nazlı, Ahsen Nur Kilitçioğlu ve Güldeniz gibi hâlâ aydınlatılmamış kadın ölümlerinin bu ihmaller zincirinin devamı olduğunu belirtti.
“SORUŞTURMA GİZLİLİĞİ BAHANE EDİLEREK AİLELERİN BİLGİ ALMASI ENGELLENİYOR”
Polisin şeffaf davranmadığını söyleyen Nazlı, “Ailelerin avukatlarına bile soruşturma memurunun kim olduğu söylenmiyor” dedi. AİHM kararlarını hatırlatarak, “Etkin soruşturma kadar aile yakınlarının bilgilendirilmesi de devletin sorumluluğudur” ifadelerini kullandı.
Tek cümlelik “soruşturma devam ediyor” yanıtlarıyla bilgi taleplerinin geçiştirildiğini, bu nedenle dosyaların yıllarca açık kaldığını söyledi.
Nazlı, kadınların öldürüldüğü birçok durumda şüphelilerin polis ya da asker olmasının ayrıca hassasiyet gerektirdiğini belirterek, kurumların töhmet altında kalmaması için soruşturmaların özerk ve şeffaf yürütülmesi gerektiğini söyledi. “Herkesin masumiyet karinesi vardır ama şüphe kalmaması için soruşturmalar etkin yapılmalıdır” dedi.
“25 KASIM’IN TEMASI GERİCİLİKLE MÜCADELE!”
Nazlı, bu yılki 25 Kasım yürüyüşünün temasını “Gericilikle Mücadele” olarak belirlediklerini açıkladı. Disiplin tüzüğüyle kız çocukları üzerinde baskı kurulması, ikinci İlahiyat Koleji’nin gündeme getirilmesi, yasa dışı tarikat yurtları gibi uygulamaların laiklik çizgisinin ihlal edildiğini gösterdiğini söyledi.
“Gericilik, kadının emeği ve bedeni üzerindeki baskıyı artırıyor; kadını kamusal yaşamdan koparmak istiyor” diyen Nazlı, kadına yönelik şiddetle mücadelenin aynı zamanda gerici dayatmalarla mücadeleyi de zorunlu kıldığını belirtti.
“SOSYAL HİZMETLERE BÜTÇE KISITLANIYOR, BU POLİTİK BİR TERCİHTİR”
Kadına yönelik şiddet vakalarında en büyük sorunun yasaların uygulanmaması olduğunu söyleyen Nazlı, her ilçede olması gereken Kadına Şiddetle Mücadele Birimlerinin kurulmadığını belirtti. Kadınların polis tarafından “ailenin adına zarar gelir”, “evin ihtiyaçları aksar” gibi telkinlerle geri gönderilmesini eleştirdi.
“Koruma emri ihlal edildiğinde bile kadınlar şikâyetten vazgeçiriliyor, bu kabul edilemez” diyen Nazlı, polisin merkezden uzaklaştıkça ihmal ve faille yakın ilişkiler nedeniyle daha az işlem yaptığını söyledi.
ALO 183 hattının vardiyalı sisteme geçememesi, Şiddet Önleme Merkezlerinin olmayışı ve Sosyal Hizmetler personelinin araç olmadan vakaya gitmek zorunda bırakılmasını ciddi eksiklikler olarak sıraladı.
Nazlı, “Din İşleri Dairesi ve Evkaf gibi kurumlara bütçenin ağzı açılırken sosyal hizmetlere ayrılan bütçenin kısılması politik bir tercihtir” dedi.
“KAMUSAL EĞİTİM, SAĞLIK, ULAŞIM VE BARINMA DA ŞİDDETLE MÜCADELENİN PARÇASIDIR”
Ekonomik koşulların kadınların hayatlarını yeniden kurmasını engellediğini belirten Nazlı, asgari ücretin insani yaşamı karşılamaktan uzak olduğunu söyledi. “Asgari ücret en düşük kamu maaşına eşitlenmelidir; bu da şiddetle mücadelenin bir parçasıdır” dedi.
Sosyal konut ihtiyacına, kira denetimine, ücretsiz kamusal eğitim ve kreşlere, kamusal toplu taşımacılığın geliştirilmesine dikkat çekerek, bunların tamamının kadına yönelik şiddetle mücadelenin bütüncül bir parçası olduğunu vurguladı.
“ERHÜRMAN’IN FEDERAL ÇÖZÜM ADIMLARININ VE İLAHİYAT KOLEJİ SÜRECİNİN TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ”
Nazlı, seçim sonuçlarını önceki yönetimin halkın sorunlarına kulak tıkamasının yansıması olarak değerlendirdi. Tufan Erhürman’ın seçilmesini olumlu bulduklarını söyledi. Ancak “Kıbrıs sorununun federal çözümü çerçevesindeki adımların takipçisi olacağız” dedi.
İlahiyat Koleji yasasının cumhurbaşkanı onay sürecine dikkat çekerek, laiklik vurgusunun toplumun kırmızı çizgisi olduğunu ve “yasanın Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesi gerektiğine inandıklarını” belirtti.
Bağımsızlık Yolu’nun erken seçim olsa da olmasa da asgari ücret, sağlık ve altyapı gibi günlük meselelerde toplumsal muhalefeti büyütmeye devam edeceğini söyledi.
