Kıbrıs Cumhuriyeti “Kıbrıs halkının” veya iki toplumun ayrı ayrı veya ortak iradesiyle kurulmadı. Türkiye ve Yunanistan arasında yapılan Zürih anlaşmasıyla kuruldu ve Zürih anlaşmasının ilkeleri Kıbrıs Anayasasında değiştirilemeyen temel maddeler olarak yer aldı.
Kıbrıs Türk ve Rum toplumlarının temsilcileri, Türkiye ile Yunanistan arasında Zürih’te varılan anlaşmayı imzalamak üzere Londra’da bir araya geldiler ve anlaşmayı önceden onaylayan Birleşik Krallık, Yunanistan ve Türkiye ile birlikte imzacı oldular.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşu hem Türkiye, hem de Kıbrıslı Türkler açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Nitekim, o dönemde Adnan Menderes’in Kıbrıs Danışmanı olarak görev yapan Prof. Nihat Erim bu konuda şöyle diyor:
“O günkü şartlar altında elde edilen netice büyüktü. Kıbrıs’tan biz Lozan Antlaşması ile hukuken elimizi çekmiştik. Kıbrıs’tan biz 1878’de fiilen ayağımızı çekmiştik. Tekrar Londra ve Zürich Antlaşmalarıyla Kıbrıs üzerinde Türkiye’nin söz sahibi olması büyük bir neticeydi. Kıbrıslı Türklerin Haklarının kağıt üzerinde, nazari olarak da tanınmış olması keza büyük bir neticeydi. (…) Dünyada nüfus oranı böyle olan bir ülkede (%80 Kıbrıslı Rum, %20 Kıbrıslı Türk kast ediliyor), Kıbrıslı Türklere sağlanan haklara benzer hakların sağlandığı bir ikinci yer göstermek güçtür. (…) Kıbrıs’ta Zürich ve Londra anlaşmalarıyla, Kıbrıs Anayasasıyla elde edilen haklar bence çok değerliydi.”
Durum gerçekten böyle olmakla birlikte, Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Cumhuriyeti’nde ne kadar eşit olduğuna bakmakta yarar vardır. Belki, o zaman, Federal Kıbrıs’taki olası kazanımların kıymetini daha iyi anlarız…
Yasama
Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların ayrı ayrı 3’te 2’i çoğunluğu olmadan anayasa değiştirilemez. Yani, Yasama erkinin bu boyutunda Kıbrıslı Türklerin ayrı ve eşit toplum olduğunu söyleyebiliriz. Lakin, şunu da belirtelim ki, Zürih’te kayıt altına alınan ve anayasaya Temel Maddeler olarak giren 27 madde iki toplumun ortak kararıyla bile değiştirilemez!
Anayasanın değiştirilmesi konusunda olduğu gibi, Temsilciler Meclisi’nde ayrı çoğunluk aranan üç konu daha vardır: Vergi/gümrük Yasası, Seçim Yasası, Belediyeler Yasası…
Bu konularda Kıbrıslı Türklerin ayrı çoğunluğu olmadan değişiklik yapılamaz!
Fakat diğer bütün konularda basit çoğunlukla karar alınır. Temsilciler Meclisi’nde 35 Rum, 15 Türk vekilin bulunduğunu hesaba katarsak, Kıbrıslı Rumların bir çok konuda kendi başlarına karar alabildikleri açıktır.
Yani, Yasama erkinde, anayasa değişikliği hariç, Kıbrıslı Türkler sadece üç konuda toplum olarak eşittiler.
Yargı
Yargıda tam eşitlik söz konusudur. Yüksek Anayasa Mahkemesinde biri Türk, biri Rum, biri de tarafsız sayılan bir yabancı hakim görev yapar. Ayrıca, Kıbrıslı Türklerin kendi aralarındaki davalara Kıbrıslı Türk hakimler, karma davalara da karma hakimler bakar.
Yürütme
Devletlerin üç erkinden en önemlisi sayılan Yürütme erkine gelince durum şöyledir: Bakanlar Kurulunda yer alan 10 bakandan 7’si Rum, 3’ü Türk’tür. Kararlar mutlak çoğunlukla alınır. Yani, ayrı çoğunluk söz konusu olmadığı gibi, bugün dile getirilen en az bir Kıbrıslı Türk bakanın “evet” demesi gerekmez.
Sadece savunma, güvenlik ve dış politika konularında Kıbrıslı Türkler tarafından seçilen Cumhurbaşkanı Muavininin ve Kıbrıslı Rumlar tarafından seçilen Cumhurbaşkanı’nın veto hakkı vardır.
Ayrıca, Temsilciler Meclisi kararlarını geri gönderme hakkına sahiptirler. Fakat Temsilciler Meclisi kararında ısrar ederse, Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Muavini söz konusu kararları ilan etmekle mükelleftirler. Bazı durumlarda Yüksek Anayasa Mahkemesine başvurma hakları vardır.
Çok açıktır ki, Kıbrıslı Türklerin yürütme erkindeki eşitliği sınırlı bir eşitliktir.
Cemaat Meclisleri
Bu noktada, iki toplumun ayrı ayrı seçtiği Cemaat Meclislerinin yetkilerinden söz edelim. Cemaat Meclisi Üyelerini ve başkanlarını toplumlar ayrı ayrı seçerler. Yani, bir tür otonomi söz konusudur. Fakat Cemaat Meclislerinin yetkileri sınırlıdır. Din işleri, eğitim, kültür ve kişi hakları (medeni haklar) gibi konularda yetkilidir. Bu konular çerçevesinde oluşturulacak kurumları desteklemek için toplumun üyelerinden vergi toplama hakkına da sahiptir.
Cemaat Meclislerinin kararları ile devletin erkleri arasında yetki karmaşası söz konusu olursa, konu Yüksek Anayasa Mahkemesine götürülür.
Kısacası, Kıbrıslı Türkler Kıbrıs Cumhuriyeti’nde toplum olarak sadece belli konularda eşittir.
Federal Kıbrıs’ta Siyasi Eşitlik
Kıbrıs Türk toplumunun Kıbrıs Cumhuriyeti’nde var olan haklarının ilerisine geçmesi, bu hakları esaslı biçimde aşıp federal bir devlette siyasal açıdan eşit toplum olarak konumlandırılması, 1974’ten sonra gündeme geldi.
Adadaki güçler dengesini değiştiren 74-Savaşından sonra Türk tarafının gündeme getirdiği “iki-bölgeli, iki-toplumlu, siyasi eşitliğe dayanan federasyon” fikri Kıbrıs Rum tarafından prensip olarak kabul edildi. Siyasi eşitliğe dayalı coğrafi federasyon önerisi uluslararası toplum tarafından da kabul gördü ve BM kararlarına girdi.
Buna göre, Kıbrıslı Türkler toprak ayarlamasından sonra nihai şeklini alacak olan bölgede İç Egemenlik icara edip o bölgeyi yönetecekler, ayrıca, federal devletin bütün karar organlarına adayı etkin biçimde katılacaklar. Yani, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde yürütme, yargı ve yasama organlarında sahip oldukları haklarının çok ötesinde haklara sahip olacaklar. Federal Devletin uluslararası ilişkilerini (Dış Egemenlik) Kıbrıslı Rumlarla tam bir eşitlik içinde birlikte yönlendirecekler.
Bunlar yabana atılacak kazanımlar değildir!
“Egemen eşitlik” talep edenler şunu anlamalıdırlar ki, bu konuda ısrar etmek, Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki kazanımlarıyla Federal Kıbrıs’taki potansiyel hayati kazanımlarını heba etmek anlamına gelir.
Çünkü, 1960’ın güçler dengesi Kıbrıslı Türklere azınlık konumuna düşmekten kurtulup sınırlı siyasi eşitlik bahşetti, 1974’te değişen güçler dengesi de federal bir devlette siyasi eşit toplum olma imkanını bahşetti ama bundan ötesi yoktur!
