Bugün Kıbrıs

Federasyon karşıtı Rumlar, iki devletli çözüm için ne düşünüyor?

Kıbrıs Rum tarafı Türk liderliğini sürekli “iki devlet istemekle” suçluyor. Oysa perde arkasında hem Atina’da hem de Lefkoşa’da etkili çevreler iki devleti koz olarak kullanıyor. Enerji hatları, İsrail faktörü ve Atina’daki akademisyen lobisi… Kızılyürek’e göre tüm bu unsurlar, Rum siyasetinde federasyon yerine kalıcı bölünmeyi öne çıkarıyor.

ÜÇLÜ JEOPOLİTİK İŞBİRLİĞİ
Bugün Kıbrıs’a konuşan Avrupa Parlamentosu eski milletvekili ve akademisyen Niyazi Kızılyürek, 2016’dan itibaren Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail arasında güçlenen üçlü jeopolitik işbirliğinin federal çözüm ihtimalini zayıflattığını, bunun Türkiye’yi dışlamaya ve Kıbrıslı Türkleri federal devletten uzak tutmaya dayalı bir anlayış olduğunu belirtti.

ATİNA’DAKİ LOBİLER
Kızılyürek’e göre, Yunanistan’da eski bakan yardımcıları Yannis Valinakis ve Angelos Sirigos yıllardır iki devlet fikrini savunuyor. Her iki isim de Kıbrıs Rum Dışişleri Bakanlığı’na danışmanlık yapmış kişiler. Kızılyürek, bu çevrelerin federal çözüm yerine kalıcı bölünme için lobi yaptığını vurguladı. Sirigos’un 2016’da ise Türkiye’nin kuzeyi ilhak etmesi halinde “Rumların gerçeği göreceğini” söylediğini anımsattı.

SUÇLAMA OYUNUNDA KOZ
Kızılyürek, “Rum siyaset erbabı Türk tarafını iki-devletli çözüm istemekle suçluyor. Her fırsatta Türk tarafının çözüm istemediğini vurguluyorlar. Bunun ikiyüzlü bir yaklaşım olduğu ortadadır. ‘Kıbrıslı Türkler kuzeyde kalsın, devletin ortağı olmasın’ şiarını benimseyen siyaset erbabının iki-devletli çözüm formülünden bir şikayeti yoktur. Bunu, suçlama oyununda bir koz olarak kullanıyorlar” dedi.

STRATEJİ Mİ SAPLANTI MI?
Kızılyürek, Türk tarafının sürekli iki devlet vurgusunun Atina ve Lefkoşa’daki federasyon karşıtlarının işine yaradığını, bunun bir strateji mi yoksa saplantı mı olduğunun tartışmalı olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Niyazi Kızılyürek Bugün Kıbrıs‘ın sorularını yanıtladı…

– Hocam, iki devletli çözüm formülü genelde Kıbrıs Türk liderliği ve Ankara ile anılıyor. Peki Rum tarafında bu konuda hiç tartışma yok mu?

Genellikle gözden kaçırılıyor ama aslında var. Kıbrıs Rum tarafında federasyon karşıtı çevreler iki devletli çözümü kendi “favori modeli” olarak görüyorlar. Benzer şekilde Atina’da da etkili bazı kesimler bu fikri savunuyor. Dahası, İsrail’in de enerji ve jeostratejik nedenlerle iki devletli çözümden yana olduğu anlaşılıyor.

– Atina’daki bu iki devlet lobisini biraz açar mısınız?

Yunanistan’da, eski dışişleri bakan yardımcısı akademisyen Yannis Valinakis ile eski eğitim bakan yardımcısı Angelos Sirigos uzun süredir bu fikri dile getiriyor. İkisi de Kıbrıs Rum Dışişleri Bakanlığı’na danışmanlık yapmış isimler. Bu çevreler Annan Planı gibi Kıbrıslı Türklerle güç ve egemenlik paylaşımına dayalı modelleri reddediyorlar. Sirigos örneğin 2014’te verdiği bir röportajda, “AB çatısı altında iki devlet” formülünü Annan tipi bir çözüme tercih edeceğini söyledi. Ayrıca toprak iadesi, mülkiyet haklarının tanınması, serbest yerleşim ve enerji kaynaklarının ayrı ayrı değerlendirilmesi gibi koşulları sıraladı.

– Sirigos’un daha da ileri giden açıklamaları da olmuştu değil mi?

Evet. 2016’da yaptığı bir konuşmada, Kıbrıslı Türkleri muhatap almadıklarını, asıl muhatabın “adayı işgal eden Türkiye” olduğunu söyledi. Hatta Türkiye’nin kuzeyi ilhak etmesi halinde Rum toplumunun bu gerçeği daha iyi anlayacağını belirtti. Bu da aslında “keşke ilhak olsa” demeye getiren bir yaklaşım.

– Rum liderliği içinde de bu yönde eğilimler görüldü mü? Örneğin Anastasiadis döneminde…

Kesinlikle. Hem 2017 Crans Montana sürecinde hem de 2018’de New York’ta dönemin TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Anastasiadis’in iki devlet formülünü konuştuğuna dair ciddi deliller var. Eski hükümet sözcüsü Prodromos Prodromo, Anastasiadis’in yabancı devlet adamlarına bu fikri açıp onların görüşlerini yokladığını açıkladı. Ama bu sadece “nabız yoklama” değildi; Anastasiadis, yakın çalışma arkadaşları Kasoulidis ve Averof’a da iki devletli çözümden bahsetti. Kasoulidis ona “Bir daha asla böyle bir şey söyleme” diye tepki gösterdi. Eski Başpiskopos Hrisostomos da Anastasiadis’in bu fikri birçok kez dile getirdiğini doğruladı.

– Enerji politikalarının bu tabloda nasıl bir rolü var?

Crans Montana’dan sonra Anastasiadis sürekli enerji konusunu gündeme getirdi. Federal Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türklere “en az bir olumlu oy” verilmesini kabul etmedi. Çünkü böyle olursa Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail arasında planlanan enerji hattının Kıbrıslı Türkler tarafından engelleneceğini düşündü. 2018’de yaptığı bir açıklamada da Türkiye’nin Kıbrıslı Türklerin çıkarlarını korumak isterse bunu “yasa dışı oluşumun münhasır ekonomik bölgesi” içinde yapması gerektiğini söyledi. Bu, aslında adanın MEB’ini kuzey ve güney diye ayırmayı savunmaktı.

– İsrail faktörünü nasıl değerlendirmek gerekir?

2016’dan itibaren Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail arasında kurulan üçlü jeopolitik işbirliği federal çözüm perspektifine tamamen aykırıydı. Bu hat Türkiye’yi enerji kaynaklarından dışlamak üzerine kuruldu. Bunun doğal sonucu da Kıbrıslı Türkleri federal devletten dışlamak oldu. Federal çözüm karşıtı çevreler, Atina–Lefkoşa–Tel Aviv eksenini güçlendirerek kalıcı bölünmeyi ya da iki devleti fiilen teşvik ettiler.

– Peki Rum tarafı Türk tarafını hep “iki devletten yana” olmakla suçluyor. Bu çelişkiyi nasıl açıklıyorsunuz?

Bu apaçık bir ikiyüzlülük. Kıbrıslı Türklerin devletin ortağı olmasını istemeyen Rum siyaset erbabı, aslında iki devlet formülünden şikayetçi değil. Ama bunu suçlama oyununun bir parçası olarak kullanıyorlar. Öte yandan Türk tarafının da sürekli “iki devlet” söylemine sarılması, Atina ve Lefkoşa’daki federasyon karşıtlarının ruhunu okşuyor mu, yoksa gerçekten anlamlı bir politika mı, bu ciddi bir tartışma konusu.

Exit mobile version