Bugün 20 Temmuz. Kıbrıs’ın tarihine “Barış Harekatı” olarak geçen, ama her iki toplumun da derin yaralar aldığı o günün üzerinden tam 51 yıl geçti. Ne kazanan vardı, ne gerçek bir barış…
Kıbrıs’ın iki yakasında da sabah, sessiz başladı. 20 Temmuz 1974’te başlayan Türk askeri harekatının yıldönümü, her yıl olduğu gibi bugün de anmalarla, ama asıl olarak derin bir sessizlikle hatırlanıyor. Yarım asırdan fazla zaman geçti; ama 51 yıl önce yaşananlar hala iki halkın belleğinde canlı, hala yarım kalan hayatlar, kaybolan insanlar, yıkılan köyler, bölünen şehirler…
BİR DARBE İLE BAŞLAYAN FELAKET
1963 yılında başlayan olaylar, 15 Temmuz 1974 sabahı çığrından çıktı. Yunanistan’daki askeri cunta, adada Enosis hayalini gerçekleştirmek üzere düğmeye bastı. Nikos Sampson’un liderliğinde gerçekleşen darbe, Kıbrıs Cumhurbaşkanı III. Makarios’u hedef aldı. Makarios canını zor kurtarıp İngiliz üsleri üzerinden Londra’ya kaçarken, Kıbrıs bir kez daha uçurumun eşiğine geldi.
TÜRKİYE’NİN MÜDAHALESİ: BARIŞ MI, BÖLÜNME Mİ?
Türkiye, garantörlük hakkını kullanarak 20 Temmuz 1974 sabahı adaya çıktı. Kıbrıslı Türklerin güvenliğini sağlamak için yapılan müdahale, kısa sürede topyekün bir savaşa dönüştü. Köyler bombalandı, insanlar yerinden edildi, can kayıpları yaşandı. Sadece Kıbrıslı Türkler değil, Kıbrıslı Rumlar da öldü, kayboldu, evlerini terk etti. On binlerce insan mülteci oldu.
KAZANAN KİMDİ?
Bugün sorulması gereken soru bu: Bu savaşta kim kazandı?
Kıbrıslı Türkler, evlerinden edildikleri 1960’ların ardından bir güvenlik duygusuna sahip oldular ama aynı zamanda dünyanın tanımadığı bir yapının içine hapsoldular. Kıbrıslı Rumlar, Enosis rüyası uğruna kendi demokrasilerini kaybettiler ve adanın kuzeyini fiilen yitirdiler.
Geride ise yalnızca kayıplar kaldı: gömülemeyen ölüler, bulunamayan kayıplar, ayrı düşen aileler, dikenli teller ve geçilemeyen sınırlar…
İKİ TARAF DA YARA ALDI
Kıbrıslı Türkler Mehmetçik’in gelişini kurtuluş olarak gördü, Kıbrıslı Rumlar ise işgal olarak. Ancak acılar ortak: Muratağa, Sandallar ve Atlılar’da katledilen Kıbrıslı Türk siviller kadar, Aşağı Dikomo, Palekitre ve Ayios Pavlos’ta kaybolan, öldürülen Kıbrıslı Rum sivillerin de hikayesi bu adaya aittir.
51 YIL SONRA HALA AYNI YERDEYİZ
Bugün, barış için değil, bir statükonun yıldönümünü yaşıyoruz. Hala birleşemeyen bir ada, hala çözülemeyen bir sorun, hala dikenli tellerin gölgesinde yaşayan insanlar var.
Kıbrıs’ta ne barış tam anlamıyla geldi, ne de savaş tam anlamıyla bitti.
UNUTMADAN, UNUTTURMADAN: ORTAK ACILARDAN ORTAK GELECEĞE
20 Temmuz, yalnızca bir askeri harekatın yıldönümü değil; aynı zamanda bu adanın insanlarına pahalıya mal olan milliyetçiliğin, dış müdahalelerin ve şiddetin de yıldönümüdür.
Belki bugün, bu acıları anarken bir kez daha hatırlamalıyız: barış, sadece kendi halkının değil, ötekinin de acısını tanımakla mümkün olabilir. Kazananın olmadığı bu savaşın tek gerçek dersi budur.
NOT:
Bu yıl Lefkoşa’da, her iki toplumdan kayıplar anısına düzenlenen ortak etkinlikte şu slogan öne çıktı:
“Barış için geçmişi unutma, düşmanlık için geçmişi kullanma.”