Bugün Kıbrıs

Kıbrıslı Türklerin yeni dönemi!..

Bu yeni dönemi tanımlamanın en iyi yolu, 2017 T.C. Başkanlık rejimine geçiş için yapılan referandum ve aynı dönemde Crans-Montana görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanması ile başlayan olaylar zincirine bakıp, bu olaylar zincirinin bizi nereye evirdiğini anlamaktan geçer.

 

Ve bütün bu gelişmelerin karşısında

Ve bütün bu ilk kezler haliyle yeni bir dönemin içinde olduğumuzun göstergeleri oluyor!… Bu yeni dönem yıllarca Türkiye hükümetlerinin Kıbrıslı Türk liderliklerle ve daha çok diplomasi marifeti ile yönettiği ve mümkün olduğunca BM parametreleri içinde kalmaya hassasiyet gösterilen Kıbrıs politikasının artık terkedilmesini getirdi. Türkiye’deki Başkanlık rejimiyle gelen otokratik yönetimin, Kıbrıs’ta yerel yönetimleri yok sayarak, Kıbrıs’ın kuzeyini direk Ankara’dan yöneten bir duruma gelindi.

Peki bunun sonuçlarına bakınca ne kazanıldı ne kaybedildi

Kıbrıslı Türklerin 1960 Cumhuriyetin kuruluşu ile oluşagelen ve süreç içinde siyasi eşitlik ve kurucu ortak vurgusu ile oluşturulmaya çalışılan KKTC olgusu ile somutlaştırılmaya çalışılan ulus devlet kimliği, son dönemde Türkiye’deki iktidarın ve yerel işbirlikçilerinin direk müdahalesi ile son bulmuştur. O kadar ki kurulduğu iddia edilen devletin ismi bile Türkiye’nin en yetkili isimleri tarafından her gün değişik şekilde anılarak devlet denilen kurumun resmiyeti ve ciddiyeti ortadan kaldırılmaktadır.

Peki Kıbrıslı Türklerden geriye ne kaldı? Resmi olmayan verilere göre (resmisi yok!) 130-150bin civarında seyreden Kıbrıslıların kendilerine has ve Türkiye insanıyla olduğu kadar Kıbrıslı Rumlarla da örtüşen kültürel yapıları hala ordadır ve evrilip gelişmeye devam etmektedir. Kendi iradesine sahip çıkma isteği çok güçlü olmasına rağmen bu toplum, iradesine yapılan müdahaleye karşı çıkamamaktadır. Kendisine sunulan ve üst tabakanın elde ettiği kamu ve ganimet kaynaklı maddi imkanlardan vazgeçmek pahasına bir örgütlü mücadeleyi göze alamayan bu toplum, Kıbrıslı Rum toplumuyla da onların isteksizlikleri nedeni ile ortaklaşamamaktadır.

Sonuç olarak Kıbrıslı Türklerin yeni dönemi, iradeye sahip çıkmak için örgütlü mücadele yerine, tüketim ve eğlenceyi yeğleyen ve kimsenin ciddiye almadığı bir KKTC oluşumu içinde, demokrasi varmış gibi yapıp, mümkün mertebe pay kapmak için birbirleriyle yarış etmekten öteye gidememektedir.  Bu karamsar gidişten çıkış yolları ne olabilir derseniz, o da bir sonraki yazımızın konusu olabilir derim!..

Exit mobile version