Bugün Kıbrıs
Ne antisemitizm ne ırkçılık: Toprak alımları, gettolar, diplomatik kriz…
55 BİN İNSAN ÖLDÜRÜLDÜ
İsrail’in Gazze’de 55 bini aşkın insanın ölümüne yol açan saldırıları dünya genelinde protestolara neden olurken, İsrailli sivillerin savaşın etkilerinden kaçtığı ülkelerde yeni tartışmalar baş gösteriyor. Bunlardan biri de Kıbrıs. Adadaki siyonist örgüt Chabad’ın hem kuzey hem de güneyde faaliyetlerini artırması, İsraillilerin yoğun şekilde toprak satın alması ve bazı bölgelerde kapalı yerleşimler kurulması tepkiyle karşılanıyor.
AKEL: “ÜLKEMİZ ELİMİZDEN ALINIYOR”
Güney Kıbrıs’ın ana muhalefet partisi AKEL’in Genel Sekreteri Stefanos Stefanu, 20 Haziran’daki parti kongresinde sert konuştu. “İsrailliler Kıbrıs’ta kontrolsüzce toprak alıyor, dini okullar açılıyor, gettolar kuruluyor. Bu, ülkemiz için altıncı büyük tehlikedir. İsrail bizi işgal ediyor” diyen Stefanu’nun bu çıkışı, adanın dört bir yanında geniş yankı buldu.
POLİTİS: 15 BİN İSRAİLLİ GÖÇ ETTİ
Güney Kıbrıs’ın önde gelen gazetelerinden Politis, kapsamlı bir haberle bu yayılmaya dikkat çekti. Haberde, özellikle İran savaşı sonrası Kıbrıs’a göç eden İsrailli sayısının 15 bine ulaştığı, Chabad grubunun organize bir şekilde hareket ettiği vurgulandı, tehlikelere dikkat çekildi.
İSRAİL BÜYÜKELÇİSİ: ÇİZGİ AŞILDI
Tartışmaların büyümesi üzerine İsrail’in Kıbrıs Büyükelçisi Oren Anolik yazılı açıklama yayımladı. Açıklamasında “Diplomatlar iç siyasete karışmaz, ancak bir topluluk hedef alındığında sessizlik yanlış anlaşılır” ifadelerine yer verdi.
Anolik, “Siyonist planlar, satın almalar ve gettolar” hakkında dolaşan haberleri “takıntılı ve uydurma” olarak nitelendirdi.
İsrail’in Kıbrıs Büyükelçisi Oren Anolik, Kıbrıs’taki kamuoyunda son dönemde ortaya çıkan “alışılmadık antisemitik söylemler” nedeniyle derin endişe duyduğunu belirterek, bu tür ifadelerin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin demokratik temellerini tehdit ettiğini söyledi.
Dün yayımlanan yazılı açıklamasında Anolik, geçmişin “karanlık örüntülerini” canlandıran söylemlerin tekrar gündeme geldiğini ifade etti. Topluca suçlama, komplo teorileri ve etnik günah keçisi yaratma eğilimlerinin yeniden ortaya çıktığına dikkat çeken büyükelçi, bunların Avrupa’yı en karanlık dönemine sürükleyen tarihsel antisemitizmi hatırlattığını vurguladı.
Anolik, normal şartlarda diplomatların iç siyasi tartışmalara müdahale etmekten kaçındığını ancak bazı anlarda sessizliğin “yanlış anlaşılabileceğini ve hatta kötüye kullanılabileceğini” ifade etti. “Bir çizgi aşıldığında, bir topluluk hedef alındığında, ortak değerler tehdit altına girdiğinde konuşmalıyız” dedi.
Büyükelçi, özellikle “Siyonist planlar, satın almalar ve gettolar” hakkında yayılan “takıntılı ve uydurma” hikâyelere dikkat çekerek bunları nefret söylemi olarak tanımladı. Gerçekliğin çarpıtılarak bir dini ya da etnik grubun hedef alınmasının toplumsal uyum ve demokratik istikrar açısından ciddi tehdit oluşturduğunu belirtti.
Anolik, antisemitizmle mücadelenin “siyasi uyanıklık ve ahlaki sorumluluk” gerektirdiğini vurguladı ve antisemitizmin her şeklinin, bahaneler ya da dipnotlar olmadan açık bir şekilde reddedilmesi çağrısında bulundu: “Antisemitizmin, ne şekilde olursa olsun kamu hayatında yeri yoktur.”
Açıklamasının sonunda İsrail ile Kıbrıs arasındaki ilişkileri “ortak demokratik değerlere, karşılıklı saygıya ve halklar arası güçlenen bağlara dayanan derin ve kalıcı bir dostluk” olarak nitelendiren Anolik, bu ilişkinin farklı fikirlerden değil, nefret ve önyargıdan zarar göreceğini ifade etti.
Büyükelçi, Kıbrıs toplumunda bu söylemlere karşı ses çıkaran kişi ve kurumlara teşekkür ederek, tüm kamu aktörlerini “antisemitizme, korku söylemine ve kolektif karalamaya karşı açık, net ve tereddütsüz bir tutum almaya” davet etti.
DERİN TEHLİKE
Bir yanda Kıbrıs’ın toprak bütünlüğünün tehdit altında olduğunu düşünenler, diğer yanda ise nefret söylemine karşı çıkanlar var. Ancak ortadaki gerçek şu: Kıbrıs’ta İsrail kaynaklı nüfus, para ve ideolojik yayılma, hem fiziksel hem de politik bir dönüşüm yaratıyor. Ve bu dönüşüm sessiz, fakat çok derin bir şekilde ilerliyor.