Bugün Kıbrıs / Emine Yüksel
Yenierenköy’de okuldan dönerken geçirdikleri kazada ağır bir travma yaşayan öğrenciler, yaşadıklarını ve taleplerini yine Bugün Kıbrıs’la paylaştı. Daha önce de defalarca uyarılmasına rağmen dikkate alınmayan otobüs arızasının sonunda gelen kazada yaralanan öğrenciler, yaşadıkları acının tesadüf değil, ihmaller zincirinin sonucu olduğunu vurguladı.
Öğrenciler, yalnızca fiziksel yaraların değil, derin bir güvensizlik duygusunun da içlerinde büyüdüğünü ifade ederek, yetkililere açık çağrıda bulundu: “Sadece geçmiş olsun demeyin. Hesap sorun, sorumluları ortaya çıkarın. Çünkü bu ülkenin çocukları ‘tesadüfen’ yaşamamalı.”
TALEPLER NET: HESAP VERİLSİN, GEREKEN YAPILSIN
Kazadan sağ kurtulan öğrenciler, otobüs kazasında yaşanan ihmalin tüm boyutlarıyla ortaya çıkarılmasını, sorumlu kamu görevlilerinin ve ihmali bulunanların hesap vermesini istedi. Denetimlerin göstermelik değil, gerçek ve şeffaf bir şekilde yapılmasını talep eden öğrenciler, daha önce öğretmenlere ve okul yönetimine yapılan şikayetlerin neden dikkate alınmadığının da sorgulanmasını talep etti. Yetkililerin çocukların güvenliği konusunda özür dilemesini ve samimi bir şekilde sorumluluk üstlenmesini isteyen öğrenciler, çocukların can güvenliğinin torpille değil, adalet ve eşitlik temelinde korunması gerektiğini vurguladı. Hiçbir çocuğun bir daha bu acıyı yaşamaması için köklü ve kalıcı önlemlerin derhal hayata geçirilmesini talep ettiler.
Kazadan sağ kurtulan öğrenciler, taleplerini ve yaşadıkları travmayı kendi kaleme aldıkları duygusal ve çarpıcı mesajlarla paylaştı. Öğrencilerin yazdığı mesajlarda yalnızca yaşanan olayın değil, sonrasındaki ilgisizliğin ve sessizliğin de yarattığı derin hayal kırıklığı açıkça görüldü:
“BU KAN BENİM KOLUMDAN AKTI, BU GÖZYAŞI BENİM GÖZÜMDEN DÖKÜLDÜ”
“Bu kan benim kolumdan aktı. Bu gözyaşı benim gözümden döküldü.
Bu hâle bir okul otobüsünde, eve dönmeye çalışırken geldim.
Biz çocuklar, her gün o otobüslere canımızı emanet ediyoruz.
Ama o gün o otobüs bizi eve değil, neredeyse mezara götürüyordu.”
“5 dakika önce güldüğümüz, sohbet ettiğimiz arkadaşlarımızla, okuldan eve dönerken hayatımız bir anda altüst oldu. Biz bir okul otobüsündeydik. Sadece evimize, ailemize ulaşmak istiyorduk. Ama o yolculuk bir kâbusa dönüştü.
Sürekli ‘denetim yapıyoruz’, ‘her şey kontrol altında’ diyenler… Sizin çocuğunuz hiç bir kaza anında sizi arayıp, ‘Baba, kaza yaptık, çok canım yanıyor’ dedi mi?
Annesi olarak, evladına yemek hazırlarken bir anda otobüsünün devrildiği haberini aldınız mı? Hiç öyle bir telefon aldınız mı, kalbiniz yerinden fırlayarak?
Biz bugün canımızı zor kurtardık. Camlar patladı, bedenler kan içinde kaldı. Kolum cama saplandı, canım yandı, arkadaşlarımın çığlıkları kulağımdan gitmiyor.
Peki, soruyorum size; sizin çocuklarınız olmadığı için mi bu kadar rahatsınız? Bu can sizin canınız olmadığı için mi bu kadar sessizsiniz?
Biz sadece çocuklarız. Evine sağ salim ulaşmak isteyen, hayal kuran, arkadaşlarını seven çocuklar… Bize ve ailemize bunu yaşatmaya hangi vicdan, hangi makam, hangi sorumluluk hakkına sahip?
Hayatımız bu kadar mı ucuz? Otobüsün yanına gelip birkaç kelimeyle ‘geçmiş olsun’ deyip, iki satır haberle geçiştirilecek bir şey mi yaşadığımız?
Biz bugün şans eseri hayattayız. Ama ya öyle olmasaydı? Birkaç santim daha farklı olsaydı o cam parçası, bizden biri şimdi yaşamıyor olsaydı?
Söyleyin bize, buna ‘şükredin’ mi demeliyiz? Dua mı etmeliyiz ki sadece yaralandık diye?
Biz sizden sadece ‘geçmiş olsun’ dileği değil, hesap sorulmasını, sorumluların ortaya çıkarılmasını, bir daha hiçbir çocuğun böyle bir acı yaşamamasını istiyoruz.
Çünkü biz bugün ölmediysek, bu sadece tesadüftü.
Ve bu ülkenin çocukları tesadüflere emanet edilmemeli.”
“ÖĞRETMENLER GÖZ ARDI ETTİ”
— E.S.:
“Buradan tek suçluyu Bakanlık olarak lanse eden sayın öğretmenlerime sesleniyorum:
Bu otobüsün fren arızasının ilki değildi.
Öğrenciler defalarca size durumu izah etti, göz ardı ettiniz, umursamadınız.
Kimse sütten çıkmış ak kaşığı oynamasın.
Kantin açılışına nasıl davetiye yolluyorsanız Sayın Bakanımıza aynı özveriyi şimdi de bekliyoruz.”
“YA HASTANEDE, YA MEZARLIKTA”
“Sayın Bakanımız da bu çocukları ya hastanede, ya mezarlıkta ziyaret ediyor.
Kantin açılışında, 19 Mayıs’ta demeçler savuruyor.
Umarım bu konu hakkında da aynı hassasiyet gösterilir.”
“YAŞADIĞIMIZ SADECE KAZA DEĞİLDİ, DEVLETİN SESSİZLİĞİ TRAVMAMIZI BÜYÜTTÜ”
“Şu an bu satırları, sadece bir öğrenci olarak değil; canı hiçe sayılmış bir genç olarak yazıyorum.
Geçtiğimiz gün bir trafik kazası geçirdik. Sıradan bir kaza değildi bu. Otobüs devrildi. Yaralılarımız oldu.
Cam kırıklarının içinde, kanlar içinde kalan arkadaşlarımızı kendi ellerimizle dışarı çıkardık.
Ama bu satırları olay anını anlatmak için değil, olaydan sonra yaşadığımız utanç verici sessizliği haykırmak için yazıyorum.
Kazadan sonra devletin, Bakanlığın, ‘yetkililerin’ tavrı tek kelimeyle vicdansızlık.
Biz ölüyorduk. Biz hayatımızın travmasını yaşadık.
Ama karşımıza dikilen tek şey, fotoğraf çektirmek isteyen yetkililer oldu.
Ne bir açıklama yapıldı, ne bir özür, ne bir sorumluluk alındı.
Yalnızca göz boyayan birkaç görüntü ve ardından derin bir sessizlik.
Dün hükümetin yaptığı yayında tek kelimeyle bizden bahsedilmedi.
Hizmette üçüncü yıl diye ekranlara çıkanlar, gençlerin yaşadığı bu büyük kırılmayı konuşmaya gerek bile duymadı.
Çünkü biz, seçim zamanı hatırlanacak kadar değerli; ama acı çekerken yok sayılacak kadar görünmeziz.
Ve bu sessizlik bir ihmalin, bir vurdumduymazlığın, bir vicdan eksikliğinin çığlığıdır.
Bu olayda hiçbir siyasi taraf yok. Sadece gençler var.
Canı yanmış, korkmuş, kırılmış ama dimdik ayakta durmaya çalışan öğrenciler var.
Ve biz sadece şunu soruyoruz:
Bizim canımız bu kadar mı ucuz?
Bu sessizlik, bu umursamazlık, bu görmezden gelme neyin göstergesi?
Biz eğlenmeye değil, okul için yola çıktık.
Biz canımızı kaybetmeye değil, bilgi kazanmaya çalışıyorduk.
Ve siz bizim can güvenliğimizi sağlayamadınız.
Sonra da bizim yaşadığımız bu travmayı iki günlük tatille geçiştirmeye kalktınız.
Bu halk unutur belki, ama biz unutmayacağız.
Çünkü bu kaza bize bir şey öğretti:
Bazen devrilen sadece bir otobüs değil, insanların devlete olan inancıdır.”
“BİZ BU UMURSAMAZLIĞIN SONU OLACAĞIZ”
“Patlayan o otobüsün freni değil, patlayan sizin ekşimiş, çürümüş düzeniniz.
Patlayan, bizi görmezden gelen, bir çakıl taşı kadar değer vermeyenlere karşı öfkemiz.
İnsana değer, bölgelere ve sosyoekonomik düzeye göre veriliyor.
Artık kantarın topuzu kaçtı.
Biz herkes bizi görene, duyana, bilene kadar susmayacağız.
Göz açmanın vakti geldi de geçti.
Bu ülkedeki ‘kalan sağlar bizimdir’ argümanını çürütecek nesil biziz.
Bazı değerlerin farkına yitirmeden varılması gerek.
Empatik yaklaşmanızı önemle rica ediyorum.
Bugün o otobüsün içinde sizin evlatlarınız da olabilirdi.
Tüm herkesi solipsizme karşı durmaya davet ediyorum.
Kör taklidi yapanların gözleri, sağır taklidi yapanların kulakları olacağız.
Biz bu umursamazlığın sonu olacağız.”
“BİR ÇOCUĞUN HAYATI BİR TENEKEDEN DAHA DEĞERLİ OLMALI”
“Bu ülkede bir çocuğun hayatı, bir teneke yığını olan otobüs kadar değersiz işte.
Çünkü burada yaşamak, otobüs sahibinin iktidar torpiline bağlı.
Zorluklarla büyütülmüş, geleceğini kovalayan çocukların hayatı, T rantı sayesinde tehlikeye girebiliyor.
İktidar yandaşlığından, cep doldurma ve bütün çocuklarını bir yerlerde istihdam ettirmekten başka mahareti olmayanlar, geleceği olanları harcıyor.
Bu ülke, gençlerine hayatı yaşatamıyor maalesef.”