Bugün Kıbrıs

FALYALI’NIN ‘ASLAN’ SAVCISI

Halil Falyalı’nın hayalet gibi yaşadığı bu karanlık evrende, perde arkasında dönen yasa dışı ilişkiler zinciri her bölümde biraz daha netleşiyor. Kilit isim konuşuyor: Falyalı’nın eski finans müdürü Cemil Önal.

Hollanda’da konuşan Cemil Önal, yalnızca yasa dışı bahis organizasyonlarının yapısını değil, bu yapının nasıl siyasi ve yargı bağlantılarıyla korunduğunu adım adım ortaya seriyor. İddialar, yalnızca kumarhanelerle sınırlı değil; savcılara verilen rüşvetlerden, Kıbrıs’tan İstanbul’a uzanan döviz ve kara para akışına; AKP’ye yakın isimlerin işin neresinde durduğuna kadar pek çok ismi ve detayı içeriyor.

Adana’da örgüt lideri olarak aranan bir ismin, 100 bin dolarlık bir ödeme karşılığı tutuksuz yargılanması… 5 milyon dolarlık bir dava temizliği… Türkiye’den bavullarla getirilen paraların “pandemi yardımı” adı altında sisteme sokulması… Cemil Önal’ın anlatımı, yasa dışı bahis dünyasının sadece sanal bir oyun değil, fiziksel olarak elle tutulur, organize ve siyasi koruma altındaki bir sistem olduğunu gözler önüne seriyor.

Bu röportajda yalnızca yasa dışı bahis değil, Türkiye’deki yargının ve siyasetin de nasıl bir mekanizma içinde bu sistemle iç içe geçtiği, Falyalı’nın “devlet içinde devlet” gibi nasıl hareket ettiği çarpıcı bir şekilde gün yüzüne çıkıyor.

2014 ile 2021 yılları arasında Halil Falyalı’nın finans müdürlüğünü yapan Cemil Önal anlatıyor:

“Falyalı’nın üçüncü adamı AKP’li Ömer Çelik’in yakını, 10 Temmuz 2020 tarihli iddianamede yer alan Fatih Nevzat Aysu’ydu. Larsen Teknoloji’de üçüncü en yetkili kişiydi. Görevi, para transferleri, nakit akışı ve VİP müşterilerden elden alınan ödemelerle ilgilenmekti. Bu işlemleri yürütebilmek için Adana merkezli ‘AK Grup’ adlı bir yapısı vardı. Adana’daki bir davada, bu yapıyla bağlantılı olarak AKP Gençlik Kolları’ndan iki isim daha yer alıyordu.

2020’de bu gruba yönelik bir operasyon yapıldı. Halil Falyalı’nın talimatıyla Adana Cumhuriyet Savcısı Yavuz Pehlivan’a ulaştık. Biz ona kendi aramızda ‘Aslan’ diyorduk. Tuttuğunu koparan, her işi halleden biri olarak biliniyordu. Kendisiyle temas kurduk. ‘Evet,’ dedi, ‘Fatih Nevzat Aysu şu an örgüt lideri olarak aranıyor ama sorun değil. Bana 100 bin doları önden gönderin, ben bu işi tutuksuz yargılamaya çeviririm.’ Yani, AKP’li isimlerin akrabalarını bile kurtarmak için bizden rüşvet talep ediyorlardı. Açıkça ‘Paran varsa ödeyeceksin’ diyorlardı.

2021’de Türkiye’deydim. 100 bin dolarlık ödemeyi ben yaptım. İstanbul Havalimanı’na geldik. Yavuz’un şebekesi sistemden Fatih Aysu’nun arama kaydını düşürdü. Polis müdahale etmedi. Havalimanından birlikte çıktık, güzel bir yemek yedik. Ertesi gün de Aysu’yu Adana’ya ifade vermeye gönderdik. Savcı ifadesini aldı, ardından serbest bıraktı.

Birkaç hafta sonra Fatih beni aradı, ‘Mahkeme tebligatım gelmiş’ dedi. Ben de Yavuz’u aradım. ‘Biz seninle böyle mi anlaştık?’ dedim. O da, ‘Abi biz hakkımızı aldık ama hakimden dolayı gitmesi gerekiyor. Sadece ifade versin, davanın sonunda ben temizleyeceğim’ dedi. Yavuz’la yaptığımız tüm görüşmeleri sürekli kayıt altına alıyordum çünkü rüşvet istemekten hiç çekinmiyordu.

Yine de bu dosyayı tamamen kapatabilmek için bir 50 bin dolar daha ödemek zorunda kaldık. Alt kademedeki iki kişi birkaç ay ceza aldı. Ancak örgütü kurup yöneten Fatih Aysu, savcıya verdiğimiz para sayesinde kurtuldu. Aynı zamanda, kamuoyunda ‘Cübbeli Ahmet Hoca’ olarak bilinen kişinin dosyası da Savcı Yavuz Pehlivan’a verilmişti. O dosyayı da zamanında kapatmıştı.”

İşte o ses kaydı:

VEYSEL ŞAHİN – HALİL FALYALI DOSTLUĞU
Veysel Şahin, Türkiye’den kaçıp Kıbrıs’a geldiğinde Halil Falyalı ile tanıştı. Falyalı, yasa dışı bahis işine Veysel Şahin sayesinde adım attı. Hatta Şahin’in Kıbrıs’ta Ulusal Birlik Partisi (UBP) tarafından koruma altına alınmasını da Falyalı sağladı. Bugün bile oteller, kumarhaneler satın alıyorlar.

Girne’deki Magic Touch Tower’ın altında bir dövizci vardı. 2019 yılının sonuna kadar aktif olan bu mekanın mülkiyeti Veysel Şahin’e ait İvera Group’a aitti. 2015’ten 2019’a kadar Kıbrıs’a gelen Tolga Alparslan, Veysel Şahin, Hüsnü Falyalı ve Halil Falyalı’nın paraları burada aklanırdı. O dönemlerde para banka havalesiyle gönderilirdi. Bu sistemden dolayı 2016 sonunda hakkımda ‘organize suç örgütü kurmak, yönetmek ve yasa dışı paranın aklanması’ suçlamasıyla bir dava açıldı. O dava kapsamında bu hesaplar da ele geçirildi.

Sistem nasıl işliyordu? O zamanlar banka transferleri kullanılırdı çünkü komisyon çok düşüktü. Komisyon bu işte önemliydi. Örneğin bizim ofiste 100’e yakın banka hesabı toplayan gençler vardı. Bunlardan biri Yılmaz Almaz’dı. 2020’de ATM’lerden para çekerken yakalandı, üç ay Kıbrıs’ta cezaevinde yattıktan sonra çıktı. Larsen Teknoloji’nin kadrolu ve sigortalı çalışanıydı. Polis onu yakalayınca Halil Falyalı hemen resmi olarak işine son verdi. Geriye dönük üç ay öncesinden çalışma izni de iptal edildi, bize dokunmasın diye. Bu operasyonu yaparken de Mali Şube’deki polis adamımız bize yardım etmişti.

2019’da dövizcinin kapanmasıyla parayı Kıbrıs’a getirmek zorlaştı. Yılmaz Almaz’ı Türkiye’ye gönderip paravan banka hesapları bulmasını sağladık. 50 bin TL’lik limiti aşmadan, MASAK incelemesine takılmadan, bu bireysel hesaplarda toplanan paralar şahıslar adına açılmış şirket hesaplarına aktarılırdı. Bu sistemin sponsoru tamamen Falyalı Grubu’ydu.

Şirketler için vergi levhası ayarlanır, küçük bir dükkan tutulurdu. Vergiciler geldiğinde karşılarında kurulmuş basit bir iş yeri bulurdu. 50 bin TL’lik limitlerle şirket hesaplarına düzenli para aktarınca kimse sorgulamazdı. İşin o noktasında Veysel Şahin’in dövizcisi devreye girerdi. Türkiye’de ise İstanbul’daki Mergen Döviz kullanılırdı. Türkiye’de biriken para, Mergen Döviz’in banka hesabına gönderilirdi. O yüzde 2,5 komisyonunu alırdı. Ardından parayı muadil banka kullanarak Kıbrıs’taki dövizciye ait yerel bir bankaya aktarırdı. Yerel banka da yüzde 1 komisyonunu alır, hiçbir soru sormazdı.

Böylece para Kıbrıs’a geçmiş olurdu. Bu sistemi döndürebilmek için hem Türkiye hem de Kıbrıs’taki banka şube müdürlerine rüşvet verilirdi. Ancak sistem çok büyüyüp ciddi kazanç sağlanınca, iki banka arasındaki anlaşma bozuldu ve para transferi durdu. Bu noktadan sonra sistem kripto paralara ya da ‘paparacı’ dediğimiz yönteme döndü.

Türkiye’den binlerce banka kartı getirttik. Hepsinin şifresi aynıydı. Yılmaz, Girne’den başlayarak Lefkoşa ve Mağusa’ya kadar ATM’lerden 10 bin 10 bin para çekerdi. Akşam ofise döndüğünde çantasında 2-3 milyon TL olurdu.

TOLGA ALPASLAN DETAYI
Tolga Alpaslan aslında bir futbol yorumcusuydu. Yıl tam net değil ama 2018-2019 arasında, dövizcinin kapanmasının ardından onun da yasa dışı bahis davası vardı. Türkiye’de Veysel Şahin’le birlikte yargılandığı dava buydu. Aynı dosyada Halil ve Hüsnü Falyalı da yer alıyordu ancak devletle ilişkilerimiz o kadar iyiydi ki, verdiğimiz büyük rüşvetlerle dosyadan adımız silindi.
O dönem Tolga Alpaslan, GrandBet’in sahibiydi. Kıbrıs’ta bir Kıbrıslı ortakla şirket kurmuştu ve ona da kar ortaklığı, yüzdelik veriyordu. GrandBet’in altyapısı Betco üzerinden, yani Ermenistan’dan geliyordu. Tolga, GrandBet’i satmak istedi. Rahmetli Halil Falyalı teklifi kabul etti. 10 milyon dolar ödedik ve kazancın yüzde 20’si için anlaştık. Ancak sonrasında GrandBet, potansiyeline ulaşamadı çünkü başına bu işten anlamayan bir aile üyesi getirildi.

Alpaslan’ın Kıbrıs’ta kurduğu şirket:

LARSEN TEKNOLOJİ’DE 800 ÇALIŞAN
Halil Falyalı her ay düzenli olarak devlete gelir vergisi bildirirdi, ama kimse çıkıp sormazdı: Sadece Güzelyurt ve Mağusa’da iki şubesi olan Larsen Teknoloji, nasıl olur da 800 kişiyi çalıştırırdı? Üstelik bunların 400’ü resmi, 400’ü de gayriresmiydi. Kıbrıs’ta yerli halka oyun oynatmak yasak. Gelir gösterilmemesine rağmen bu insanların sosyal sigortaları ve ihtiyat sandığı yatırılıyordu. Hiç kimse bunu sorgulamazdı çünkü yetkililer rüşvet alıyordu.

Falyalı, vergi meselesini de ustaca çözmüştü. “Ben sabit vergi veriyorum” derdi. Aslında verilen sabit vergi değildi, ‘imtiyaz vergisi’ydi. Bu vergi, devletin değil bahis müşterilerinin alacaklarını güvence altına almak için yatırılırdı. Yani bu da bir tür göz boyamaydı. Casinoların ödediği vergi de gerçek anlamda çok düşüktü.

Biz Larsen Teknoloji adına BetCYP’yi aldık. Amacımız, yasa dışı bahis yapanların evlerinden değil, ofis ortamında daha güvenli şekilde çalışmasını sağlamaktı. Bu sistem sayesinde Türkiye pazarında daha fazla büyüdük. Falyalı bu işte yalnız değildi. Bu operasyon AKP iktidarının bilgisi ve onayı olmadan yürüyemezdi. Çünkü yayın Türkiye’ye yapılıyor, merkez Kıbrıs’taydı. Patronumun yüksek düzeydeki ilişkileri sayesinde bu izin alınmıştı. Kazandığımız her paradan devlet yetkililerine rüşvet verilirdi. 2016’da sadece beş ayda Larsen Teknoloji üzerinden 140 milyon dolar para çevirmiştik.

PANDEMİDEKİ YARDIMLAR BİR PR ÇALIŞMASIYDI
Pandemi döneminde, Hüsnü Falyalı’nın fikriyle büyük bir halkla ilişkiler operasyonu başlattık. Covid-19 nedeniyle yapılan yardımlar aslında tamamen bir PR çalışmasıydı. Girne Belediyesi üzerinden binlerce kişiye yardım yapıldı ama bizim cebimizden beş kuruş çıkmadı.


O dönemde devlet, işyerlerine ve çalışanlara maaş desteği sağlıyordu. Biz de tüm personelimize bu destekleri aldırdık. Maaşları devletten bedavaya getirdik. Sonra bu paraların bir kısmını yardım gibi gösterip halkın gönlünü kazandık.
Türkiye’den uçakla getirilen Covid test kitlerinin de başka bir amacı vardı. O dönemde kapanmalar nedeniyle Türkiye’de çok para birikmişti. Parayı almak için böyle bir plan yapıldı. Kitlerle, ilaçlarla birlikte bavullarla nakit parayı da adaya soktuk. Kimsenin ruhu bile duymadan bu paralar Kıbrıs’a getirildi.“

Exit mobile version