Bugün Kıbrıs

BİRLİKTE YAŞAMAK İRADESİ

Bugün Kıbrıs

Kuzeyden UBP, CTP, DP ve HP ile güneyden DISI, AKEL, DEPA ve VOLT temsilcileri, İsviçre’nin başkenti Bern’de buluştu. Kıbrıslı siyasiler, İsviçre’nin 26 kantonlu, çok kültürlü federal sistemini yakından inceleyerek, çözüm arayışlarına yeni bir perspektif kazandırmayı hedefliyor. Bu buluşma, Kıbrıs sorununa dair kalıcı çözümler geliştirmek amacıyla gerçekleştirilen önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

İsviçre’nin doğrudan demokrasiye dayalı başarılı federal yapısı, Kıbrıs Diyalog Forumu tarafından düzenlenen ve İsviçre Dışişleri Bakanlığı ile AB desteğiyle gerçekleşen toplantıda masaya yatırıldı. İki toplumun temsilcileri, İsviçre’nin farklı dil ve kültürleri bir arada barış içinde yaşatan deneyiminden esinlenerek, Kıbrıs için kalıcı barış ve istikrarın yollarını arıyor.

DAYANIŞMA RUHU VE KAPSAYICILIK
CTP Genel Sekreteri Asım Akansoy, “İsviçre modelinin en temel hiyerarşisi dayanışma ruhu üzerine kurulu” diyerek, bu modelin Kıbrıs için bir örnek teşkil etmesi gerektiğini vurguladı. İsviçre’nin kapsayıcı yapısının, toplumsal bütünleşmeyi sağladığını, “ben” yerine “biz” anlayışının, İsviçre’de siyaseti şekillendirdiğini belirtti.

Akansoy şunları aktardı:
“İsviçre’nin siyasi sistemini incelemek üzere başkent Bern’de bulunuyoruz. Şu ana kadar oldukça yoğun bir çalışma programı çerçevesinde, İsviçre Konfederasyonu’nun tarihsel, hukuksal ve siyasal bağlamlarını ele aldık. Sistemin sürdürülebilir ve işlevsel dinamiklerini, sosyal ve etnik faktörlerin bu dinamikler üzerindeki etkilerini inceledik. Ayrıca, köklü bir geçmişe sahip olan Konfederasyon’un neden bir Federasyona evrildiği konusunda çok yönlü bilgilendirme almanın yanı sıra, bu dönüşümü sorgulama imkânı da bulduk.

Kıbrıs sorununda, gerek teorik gerekse uygulama düzeyinde oldukça deneyimli ve bilgili bir ekiple birlikte olmak, çalışmanın verimliliğini önemli ölçüde artırıyor. İsviçre modelinin temel niteliklerinin başında “dayanışma ruhu” geliyor. Birlikte hareket etmenin oluşturduğu “sinerji”, toplumsal bütünleşmenin temelini oluşturuyor. Kapsayıcı ve kolektif bir yapı içinde, tüm toplumsal kesimlere ve bireylere açık doğrudan demokratik kanalların etkin şekilde işlediğini gözlemledik. Almanca, Fransızca ve İtalyanca konuşan toplulukların farklı kantonlardaki yaşam standartlarının, ortak çalışma ve uzlaşma kültürü ile şekillendiği dikkat çekici bir unsur. Federal Anayasa’nın belirlediği çerçevenin dışında kalan yetkiler kantonlar tarafından kullanılıyor ve her kantonun kendi yürütme ve yasama erkleri bulunuyor olması pek çok Federal yapıda olduğu gibi öne çıkıyor.

Toplumun tüm kesimlerinin görüşlerinin dikkate alındığı, yasal düzenlemelerin ve uygulamaların bu çerçevede hayata geçirildiği bir koordinasyon ve uzlaşı mekanizması, gerçekten etkileyici sonuçlar ortaya çıkarıyor. Her bir konuda müzakere ve tartışma ihtiyacı, kısmi zaman kaybı yaratsa da dışlayıcı değil, birlikte var olma iradesi zaman sıkıntısının önüne geçiyor. Siyasetin ağırlıklı olarak yarı profesyonel olarak kurgulanmış olması, üzerinde durulması gereken önemli bir konu. Siyasetçilerin, bireysel çıkarları ön plana çıkarmak yerine kolektif faydaya odaklanması, “ben” yerine “biz” anlayışını benimsemeleri ise özellikle dikkat çekici ve öğretici bir durum. Bakanların kendilerini bireysel bir figür olarak değil, daha çok kabinenin bir üyesi olarak ifade etmeleri, siyasetin işleyişine ve içeriğine dair önemli bir özellik yaratıyor. Bu sistem, siyasi erk ile toplumsal kesimlerin ve bireylerin bütünleşmesini sağlayarak demokrasinin bir yaşam biçimi olarak benimsenmesine katkıda bulunuyor.

Kıbrıs Diyalog Forumu’nun davetlisi olarak, İsviçre Dışişleri Bakanlığı ve Avrupa Birliği’nin katkılarıyla gerçekleşen bu ziyaretin, Kıbrıslı siyasetçilerin adanın birleşmesi konusundaki kazanımları yeniden değerlendirmeleri ve farklı toplumsal beklentileri sorgulamaları açısından oldukça verimli olduğunu söyleyebilirim.“

FARKLILIKLARA RAĞMEN BİRLİKTELİK
Eski müzakereci Özdil Nami, Bern’de yapılan toplantılardan en çok etkilenen noktanın, farklılıklara rağmen İsviçre’nin kantonlarının bir arada yaşama iradesini gösterdiğini belirtti. Nami, “Birlikte yaşamak iradesine sahip olmak, sorunların çözümünde en önemli faktördür” dedi.

Nami şöyle konuştu:
“Kıbrıs müzakereleri sürecinde İsviçre modeli yakından incelendi. Özellikle federasyonlarda merkezi hükümetin yetkilerinin kısıtlı tutulması ve anayasada merkeze verilmeyen yetkilerin tam otorite ile kurucu devletler tarafından kullanılması prensibi doğrudan İsviçre modelinden alındı. Kurucu devletlerin kendi yetki alanlarında uluslararası anlaşma yapabilmesi ve bunla ilgili düzenlemeler de İsviçre’den esinlenerek düzenlenen konular arasında.

Burada yaptığımız temaslarda beni en çok etkileyen konu din, dil, kültür coğrafya açısından son derece farklılıkları olmasına rağmen İsviçre’yi oluşturan 26 kantonun bu denli başarılı şekilde aynı çatı altında yaşayabilmesini görmek oldu. Bunun altında yatan ana sebebi ise konuştuğumuz tüm yetkililer bize “birlikte yaşamak iradesine sahip olmak“ olarak tanımladılar. Yani önemli olan şey istek ve irade. Bu olduktan sonra ortaya çıkan sorunlar çözülüyor.“

SİYASİ EŞİTLİK VE GÜVENLİK
CTP Dış İlişkiler Sekreteri Fikri Toros, siyasi eşitlik ve güvenlik kaygılarının giderilmesi gerektiğini belirterek, Kıbrıs’ın federal bir yapı ile güvenli bir geleceğe adım atabileceğini ifade etti. Toros, “Federal ortaklığa dair korkuların giderilmesi, toplumlar için çok önemli bir adım olacaktır” dedi.

Toros şunları aktardı:
“Aynı ülkeye dair aidiyet duygusu taşıyan, farklı din ve dile sahip olan iki toplumdan, fakat 61 yıldan bu yana devam eden siyasi sorun nedeniyle birbirinden ayrı kalan Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum toplumları, müstakbel federasyonda siyasi eşitliğe ve güvenliğe dair endişeler taşımaktadır. Bu doğaldır ve anlaşılırdır. İsviçre örneğinin başlıca karakteristikleri olan federalizm ruhu, doğrudan demokrasi, eş zamanlı siyasi irade ve nüfusu sayısal olarak küçük olan kantonların birtakım güçlü koruma mekanizmaları ve kantonlar arası ortak menfaatler odağında, kalıcı barışın ve güvenin hakim olduğu bir siyasi sistemin mükemmel düzeyde işlevselliğine tanık olduk. Kıbrıs’ımızın, İsviçre sisteminin önde gelen bu karakteristiklerinden ilham alması fevkalade yararlı olacaktır. İsviçre’de olduğu gibi Kıbrıs’ta da, Federal Devlet’in belirleyeceği ve vereceği sınırlar içerisinde oluşturucu devletler yetkilerini egemence kullanabilmelidir.

Federal ortaklığa dair korku ve endişelerin ortadan kaldırılmasına ve böylelikle eşzamanlı siyasi ve toplumsal iradenin oluşmasına yönelik adımlar öncelenmelidir. Sinerji ve dayanışma içeren Federasyonun sunduğu kazanımlar toplumlara objektif olarak anlatılmalıdır. Federal Devleti oluşturacak olan devletlerin yetkileri azami düzeyde olmalı ve bölgesel yönetimlerinde otonomileri güçlendirilmelidir. Ayrıca, Federal Devletin belirleyeceği sınırlar içinde ve alanlarda olmak kaydıyla, oluşturucu devletler uluslararası anlaşmalar yapabilmelidirler. Oluşturucu devletler arasında sosyal alanlar ve AB müktesebatına ilişkin var olan farkın kapatılması ve uyumlaştırılmaları hedefiyle, birtakım mekanizmalar, geçiş süreçleri, derogasyonlar ve yapısal fonlar öncelenmeli, geliştirilmeli ve uygulanmalıdır.“

ZAYIF OLANA KAYNAK AKTARIMI
DP Dış İlişkiler Sorumlusu Salih Çeliker ise İsviçre’nin 800 yıllık birlikteliği ve köklü federasyon deneyiminden ve zayıf olana dönük kaynak aktarım mekanizmalarından öğrenilecek çok şey olduğunu ifade etti. Siyasi eşitlik vurgusu yapan Çeliker, tartışmasız bir uzlaşma ve karşılıklı saygının gerekliliğini önemle vurguladı.

Çeliker şöyle konuştu:

“Bu çalışma seyahati, dünyadaki çeşitli alternatifleri yakından görüp inceleme olanağı sağlaması açısından çok yararlı olmaktadır. Burada elde edilen bilgi ve tecrübeler ve bunlardan çıkarılan sonuçlar yaşamımıza olumlu olarak yansıtılmalıdır.
İsviçre sistemi ile Kıbrıs sorununun çözümü direkt olarak aynı değildir. Buradan elde edilen yaşanmışlıklar, bizde de uygulanmalıdır diye bir iddia olamaz. Ama burada bizler için, yaşadığımız sürece katkı koyacak bilgiler, bizim için yönlendirici olacaktır.

Bu seyahatte benim için çok önemli bir tesbit şudur. İsviçre’de 800 yıllık bir birliktelik ve 200 yıllık bir federasyon deneyimi var. Bu deneyimin kökleşmesi ve halka olumlu yansıması, tarafların, William Tel gibi, zenginden fakire kaynak aktarmaları ve zayıf tarafın sürekli desteklenmesi ile gelişmektedir.

Bizde ise şu an gücü elinde bulunduran tarafın, diğer tarafı daha da köşeye sıkıştırma politikası ile İsviçre federasyonu örneğine tam ters düşmektedir. Bu konuda daha çeşitli tesbitlerimi bu seyahat sonrası detaylı olarak paylaşacağım.
Bu tecrübeden elde ettiğim en önemli bilgilerden biri de, çok fazla halkoylaması ve çok sık referandumlar ile Direkt Demokrasi uygulamasıdır.

Kıbrıs’ta hemen uygulayabileceğimiz yöntemlerden bazıları ise devamlı müzakere ve karşılıklı saygı ile karşı tarafın duygu ve düşüncelerine saygı duyarak, karşı tarafın varlığını, egemenliğini ve hassasiyetlerini kabul edip, anlayarak eşit ve dengeli bir şekilde hepimizin yaşam hakkına saygı duymak ve varlığını sürdürmesine en azından razı olması gerekliliğidir.“

Exit mobile version