Türkiye’de DEM Parti İmralı Heyeti Üyesi ve Meclis Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, Mezopotamya Ajansı’na verdiği röportajda, Ortadoğu’daki gelişmeler ve Abdullah Öcalan’ın barış sürecindeki rolüne dair dikkat çekici açıklamalarda bulundu.
Önder, İmralı’da Abdullah Öcalan ile gerçekleştirdikleri görüşmeye atıf yaparak, “Devleti yönetenler ve bölgedeki aktörler, geleceğin belirsizliğini ortadan kaldırmak için hamleler yapıyor. Bizim yer aldığımız süreç de bu çabaların bir parçası” ifadesini kullandı.
TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU’DAKİ NETLİK ARAYIŞI
Önder, Türkiye’nin yanı sıra ABD, İsrail, İran ve Suriye gibi bölgesel ve uluslararası güçlerin de pozisyonlarını netleştiremediğini söyledi. Buna karşın, “Öcalan’ın duruşunun net olduğunu, onun barış ve bir arada yaşamı önceleyen bir siyasi çizgi izlediğini” öne sürdü. Önder, “Belirsizliklerin ortasında net olan tek kişi Öcalan’dır” diyerek, Kürt sorununun çözümüne yönelik önerilerin bu netlik temelinde değerlendirildiğini dile getirdi.
Sırrı Süreyya Önder süreç içindeki belirsizliklere dair, “Bu belirsizlik sürecin samimi olup olmadığıyla ilgili değil, konjonktürle ilgili. Yani sadece bizler değil, devleti yönetenler de, Ortadoğu’daki aktörler de aslında geleceğin belirsizliğini bertaraf etmek üzere çeşitli hamleler yapıyor. Bizim dahil olduğumuz bu süreç de, belirsizliği bertaraf edecek zemine ulaşma çabalarının sadece bir tanesi” dedi.
‘DEVLET KÜRTLERLE BARIŞARAK ORTADOĞU’DA TEMEL BİR AKTÖR HALİNE GELEBİLİR’
Süreçle ilgili açıklamalarında Önder, devletin şu anda iki seçenek arasında sıkıştığını belirtti: “Ya Kürtlerle barışarak Ortadoğu’da temel bir aktör haline gelmek ya da sert bir çatışma yolunu seçmek.” Ancak devletin bu konuda henüz net bir karar vermediğini söyledi.
Barış ihtimalinin toplumda “temkinli iyimserlik” olarak tanımlandığını ifade eden Önder, bu dönemin toplumsal ferasetle algılanması gerektiğini vurguladı. “Barış, bu topraklarda yaşayan herkesin ortak ideali olmalıdır” diyen Önder, toplumun barış için daha fazla çaba göstermesi gerektiğini savundu.
Öcalan’ın “demokratik konfederalizm” teorisinin, Kürtlerin hem özgürlüğünü hem de güvenliğini öncelediğini iddia eden Önder, bu teorinin hayata geçirilmesi için uygun bir zamanda olunduğunu söyledi. “Barış, çözümün ilk ve en önemli adımıdır” diyen Önder, devletin netlik kazandığı noktada esas sürecin başlayacağını ifade etti.
Rojava’daki gelişmeler, kayyım politikaları ve artan operasyonların toplumdaki iyimserliği baltaladığını belirten Önder, buna rağmen sürecin ilerletilmesi gerektiğini vurguladı. “Negatif gelişmelere rağmen, toplum olarak bu süreci sonuca ulaştırmak bizim ortak sorumluluğumuz” dedi.
Sırrı Süreyya Önder’in açıklamaları, Ortadoğu’daki belirsizliklerin ortadan kaldırılmasına yönelik ulusal ve bölgesel çabaların yanı sıra, Kürt sorununun demokratik çözümüne dair yeni bir umut penceresi açıyor. Abdullah Öcalan’ın önerileri, barış ve bir arada yaşam perspektifiyle sürecin temel taşlarından biri olarak değerlendiriliyor.
TÜRK: ‘TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU’DA DEMOKRASİYİ İHRAÇ EDECEK BİR NOKTAYA GELMESİNİ İSTİYORUZ’
Ahmet Türk de geçtiğimiz günlerde DEM Parti İmralı Heyeti ile cezaevindeki Selahattin Demirtaş ziyareti sonrasında yaptığı açıklamalarda Türkiye’ni Ortadoğu’daki rolüne değinmişti.
Türk, “Bizim çabamız barış için. İnanıyorum ki Türk’ün Kürt’e, Kürt’ün de Türk’e ihtiyacı var. Biz barışı sağlayarak Türkiye’nin daha güçlü olmasını, Türkiye’nin Ortadoğu’da demokrasiyi ihraç edecek bir noktaya gelmesini istiyoruz” dedi. “Amaçlarının halkların kardeşliği olduğunu” söyleyen Ahmet Türk, cezaevindeki Selahattin Demirtaş ve Selçuk Mızraklı’nın her koşulda ve her şartta sürecin arkasında olacaklarını söylediklerini belirtti.