Gazeteci Abdullah Azizoğlu… Hala hayatta…
2000’li yılların başıydı. Star Kıbrıs’ta çalışıyorduk. Pek sevmezdi beni ama hayat bizi yan yana düşürmüştü bir kere. Hey gidi günler… Ben toy, hevesli, idealist gazeteci; o Anadolu Ajans’tan geçmiş tecrübeli gazeteci, KKTC vatandaşı olmuş, Kıbrıslı bir kadınla evlenmiş, çocukları olmuş, ‘ülkücü’ biri… Bir Türkler bir de öbür dünya var Abdullah Abi için.
O bir uçta ben bir uçtaydım yani ama yine de aynı çatı altında gazetecilik yapmayı başardık uzun yıllar. ‘Huysuz’ bir insan olduğu için her şeyi eleştirir, sürekli hata arardı bende. Bu yüzden sürekli dikkatli olmak zorundaydım. Ona laf vermemek için de daha çok çalıştım.
Haksızlığa dayanamadığımı iyi bilirdi. İktidara karşı attığım başlıkları övmez ama bazı başlıklarıma sevinir, “iyi gazetecilik yaptın, sizin solculara yaranmaya çalışmadın” derdi burun kıvırarak. Övgüsü bile sövgü gibiydi sağ olsun.
Aramızda birkaç kuşak vardı…
Bir gün ben yazdığım köşe yazısından dolayı o dönemin Volkan tayfası tarafından vatan haini, Rum ajanı filan ilan edildim. Günlerce fotoğrafımı basıp benim ajan olduğumu yazdılar. Ta ki beni işten attırana kadar…
Mesleğime, işime o kadar aşıktım ki büyük bir kavgaya girdim ama bana bu iftiraları atanlara karşı değil, çalıştığım yerde buna inanıp bana bu kazığı atanlara karşı… Bugün ne olursa olsun hala sevip saydığım diyebileceğim patrona karşı ‘hop’ dedim ve kendisini dava ettim. Yıllarca hatta hamileyken bile mahkemeye gidip geldim bu davanın peşinde. Bir köşe yazısı nedeniyle oluyordu her şey… Bir köşe yazısı nedeniyle ne idiği belirsiz şahıslar beni hedefe koyuyor ve meslek hayatım başlamadan bitiyordu…
Basın Yasası ve AİHM kararları da benim gibi düşünüyordu. Buna hakları yoktu! Editoryal bağımsızlık adına kendi çapımda bir mücadele başlatmıştım. Amacım patrona bir ‘ders’ vermekti. İşler o kadar ileri gitmişti ki Abdullah Azizoğlu’nu arayıp aleyhime tanık olmasını istediler. Ben Solcu o Ülkücü diye benim aleyhime konuşmasını istediler. Bu aslında onun için bulunmaz fırsattı çünkü çoğu zaman benden nefret ettiğini düşünürdüm. O ülkücü, Türkçü mahalledeki Abdullah Abi aleyhime tanıklık etmeyi reddetti! Bunu ne kendine ne bana yakıştırdı. Vicdanı galip gelmişti.
Abdullah Abi zaten hiçbir zaman düşmanım olmadı ama Ali Kişmir davası özelinde gazetecilerin karşısına dikilecek olanlara dostça bir uyarı olarak bu deneyimimi paylaşmak istedim.
Şerefli olun! Tarihe adınızın kazınacağını iyi bilin. Bugün var yarın yok insanların eteğine sığınıp bu halkın hafızasına kara bir leke olarak kazınmayın.
Gazeteci Ali Kişmir’in düşündükleri ve yazdıkları nedeniyle 10 yıl hapis istemiyle Ağır Ceza’da yargılamanıza izin vermeyeceğiz!
Dünyayı ayağa kaldıracağız ama izin vermeyeceğiz!!!