Dünya, türbülansın ortasında nükleer bir savaşın gölgesinde sallanıyor. Ukrayna’nın ABD menşeli füzeleri Rusya’ya karşı kullanması, Moskova’nın nükleer doktrininde değişiklik yapmasına neden oldu. Avrupa, vatandaşlarına “savaşta hayatta kalma” kılavuzları dağıtarak, nükleer saldırı anında hangi ilaçların ve maskelerin bulundurulması gerektiğini anlatıyor.
ABD’nin yeni seçilen başkanı, bu savaşı bir günde bitirme vaadinde bulunmuştu. Ancak yemin ederek göreve başlamasına iki buçuk ay kala, Biden yönetimindeki dünya daha da karmaşık bir hal alıyor. Herkes bu süreyi kendi çıkarını maksimize etmek için kullanıyor, kartlar yeniden dağıtılıyor.
Küresel kamuoyu barış ve huzur beklerken, emperyalist güçlerin hesaplarının kısa vadeli olmadığını biliyoruz. Trump’ın göreve gelmesiyle Ukrayna-Rusya, İsrail-Filistin, Suriye, Türk-Yunan-Kıbrıs gibi kritik konularda yeni anlaşmalar ve çözümler beklemek şaşırtıcı olmayacak.
Bu kasvetli günlerde, Kıbrıslı Rum lider Nikos Hristodulidis’in ABD’ye olan aşkı derin endişeler uyandırıyor. Güzel adamız, insanlığa karşı suç işleyen demir yığınlarıyla kuşatılmış durumda. Açık denizler ve gökyüzü, düşmana karşı tatbikatlarla dolup taşıyor. Dünya liderleri, silah tüccarlarının ağızlarına bakarak ülkelerini bir şirket gibi yönetiyor. Hristodulidis’in ABD’nin ileri müttefiki olma çabası, Kıbrıs’ı daha büyük risklere sürüklüyor. Rum lidere tavsiyem, uzaktaki Amerika’ya bakmak yerine, yüz yıldır ABD’nin ‘müttefiki’ olan Türkiye’nin durumunu incelemesi!
Kıbrıslılar bu kasırgada savruluyor. Toplumların, tehlikeyi fark ederek kendi çözümlerini üretmesi gerekiyor. Aksi takdirde, “Büyük Birader”in önüne koyduğu çözümlere mecbur kalabiliriz. En kötü çözüm bile çözümsüzlükten iyidir derken, umudun tükendiği bir noktada yeni bir statüko ile karşılaşabiliriz.
Bu kaosun ortasında, barışa bir adım daha atmak, geleceğimizi şekillendirecek en güçlü önerme olabilir.