AKP’nin atamasıyla Başbakanlık koltuğuna oturan Ünal Üstel, UBP’nin atamadan sonra yaptığı ilk seçimli kurultayında yüzde 65 oyla başkan seçilerek bu atamayı seçimle meşrulaştırmış oldu. Ancak bu sonuç, sadece Üstel’in başkanlığını değil, Kıbrıs’ın kuzeyinde mafya ve rant düzeninin devamını da onayladı.
Sivil toplumun tek başına boğuşmak zorunda olduğu eğitim sorunları, sağlık krizi, trafikteki kaos ve insan ticareti gibi temel meseleler gündemde yer bulamazken, ‘kesintisiz istikrar’ söylemleri alkışlarla karşılandı.
Okulların açılmasının ertelenme kararının ardından birçok eylem yapılsa da hükümete göre bir sorun yoktu. Bakanlar Kurulu kararında sebep olarak öğretmen atamalarının tamamlanamaması gösterildi. Kamuoyuna ise kurultay hesapları olarak yansıdı. Kurultay hesapları tamamlandığına göre, artık okulların açılmasına bir engel kalmadı.
Atanmışlıktan seçilmişliğe terfi ettirilen Üstel, artık verdiği sözleri yerine getirip, öğretmen atamalarını gönül rahatlığıyla yapabilir. Sadece öğretmen atamalarını değil, daha birçok vaadini gerçekleştirebilir.
Ne de olsa arkasında Kıbrıs Türk siyasetinin en büyük partisinin gücü var artık. Bakalım, görelim…
HÜKÜMET ORTAKLARI MUTLU
Öğretim yılının açılamadığı hafta öğretmen sendikalarının ve sivil toplumun eylemleriyle geçti. Kimse tınmadı. Hükümet kanadında kurultay hazırlıkları son hız devam etti. Öyle ki hükümet ortakları Üstel’in zaferine kendileri kazanmış gibi sevindiler, kutlama için sıraya girdiler.
Öğretim yılının gecikmesi ve toplumdaki tepkilere rağmen, hükümetin dikkati bu alana çekilemedi. Eğitimdeki sorunlar ise dayanışma söylemleriyle örtülmeye çalışıldı.
Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu geciktirilmiş açılışını bugün yapacak olan öğretim yılı için dün bir açıklama yaptı. Çavuşoğlu’nun açıklamasındaki dayanışma vurgusu tepki çekti.
Hükümetin okulların altyapılarını yenileme kapasitesinin yerel yönetimlerden daha zayıf olduğu bir ortamda, yapılan dayanışma çağrısı toplumdan daha fazla kaynak talep etmek olarak yorumlandı. Okullarda toplanan kayıt ücretlerinin, üniforma ve kitaplardan alınan komisyonların ‘ihtiyaç’ olduğu algısı yaratıldı.
Ancak, ağustos ayının sonunda serbest bırakılan ve başka dairelerden aktarılan temsil ve ağırlama giderleri, devletin kaynaklarının hangi alanlara ayrıldığına dair soru işaretleri yarattı. Örneğin Spor Dairesinden bir milyon liralık kaynak Başbakanlık Temsil ve Ağırlama Giderlerine aktarıldı. Bu kaynağın nereye harcandığını bilen yok!
Merkezi yönetim kaynakları başka alanlara yönlendirirken, yerel yönetimler ise eğitimi birinci sıraya koymaya devam etti.
Neyse ki belediye başkanlarının eğitime bakış açısı hükümetle aynı değil. Eğitime ayıracak bütçeleri olduğunu gösterdiler; okul yaptılar, ek derslikler inşa ettiler. ‘Okullar bir hafta geç açılsa ne olacak’ zihniyetinde olmadıkları için eğitimi öncelik haline getirip, okullara katkı yapmaktan geri durmadılar.
İçinden geçtiğimiz kaotik dönemde, toplumun sosyal yapısını korumak ve bu yapıya yatırım yapmak belediyelere düştü. Bunu bir fırsat olarak değerlendirip, yerel yönetimleri güçlendirmek Kıbrıslı Türkler için yaşamsal olabilir.