Bugün Kıbrıs
Arif Hasan Tahsin Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Şener Elcil, Kıbrıs’taki mülkiyet sorunlarına dikkat çekti. Elcil, 1974’ten sonra Türkiye’nin adanın kuzeyinde uluslararası hukuka aykırı olarak kurduğu mülkiyet rejiminin, adaletsiz bir ganimet düzeni yarattığını belirtti. Elcil, bu durumun siyasi rant arayışlarına ve kara para aklama operasyonlarına zemin hazırladığını vurguladı. Kıbrıs Rum tarafının tepkisiyle soruşturmalar ve tutuklamalar gündeme gelirken, Elcil bu çarpık düzenin uluslararası yargı önünde hesap vermesi gerektiğini ifade etti.
Açıklama şöyle:
“1958 yılında başlayan toplumlararası çatışmalarla birlikte, taşınmaz mallarla ilgili sorunlar doğmaya başlamış, 1963 te toplumların ayrışması ile artarak devam etmiş, 1974 yılında ise iki toplumun Türkiye tarafından fiziki olarak ayrılması ile doruk noktasına çıkmıştır.
Mülkiyet hakkı en temel insan haklarından biridir. Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumlar’ın mülkiyet hakları ve mülklerin kullanımından doğan haklarının tazmin edilmesine yönelik, uluslararası hukuk içinde çözüm arama yerine, 1974 yılından sonra Türkiye’nin adanın kuzeyinde yarattığı rejim, çıkardığı yasalarla “kapanın elinde kalır” anlayışına dayalı düzenlemeleri hayata geçirmiştir.
1924’te Lozan Antlaşması’na bağlı, Türkiye ve Yunanistan arasında yapılan nüfus mübadelesinde bile kişilerin mülkiyet hakları korunmuş ve tazmin edilmeleri yoluna gidilmiştir. Elli yıl aradan sonra, 1974 yılında Kıbrıs’ın kuzeyinde, Türkiye’nin uluslararası hukuğa aykırı yarattığı sistem nedeniyle, mülkiyet konusu kişileri karşı karşıya getiren bir sorun yumağı haline gelmiştir.
1974 yılından sonra, ganimet diye el konulan toprak ve mülklerin %54’ü Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olmayan Türkiye’den getirilen insanlara tapulanmıştır.Annan Planı çerçevesinde, yaşanan siyasi gelişmeler ve sonrasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin onayı ile kurulan Mal Tazmin Komisyonu’nun kurulması, ganimet olarak dağıtılan Rum mülklerinin ticari anlamda satışını teşvik etmiştir. Türkiye yetkilileri ve kuzeydeki işbirlikçi makamların teşvik ve cesaretlendirilmesi ile patlayan inşaat furyası, kara para aklama operasyonları ile birleşince korkunç bir yağma ortaya çıkmıştır. Buna tepki olarak malın gerçek sahiplerinin izni olmadığı gerekçesi ile Kıbrıs Rum tarafının başlattığı soruşturma ve tutuklamalar gündemi oluşturmaktadır.
Türkiye’nin adamızın kuzeyinde yarattığı, uluslararası hukuğa aykırı mülkiyet rejiminden faydalanan çevreler, ganimeti koruma kaygusuyla savaş çığırtkanlığına soyunmuşlar, Türkiye yetkilileri ve adanın kuzeyindeki işbirlikçi makamlarsa sorumluluktan kaçarak, olayı siyasi ranta dönüştürmeye uğraşmaktadırlar.
Adanın kuzeyindeki siyasi rejimin, verdiği sahte belgelerle aldatılan ve mülkün gerçek sahipleriyle karşı karşıya getirilip, hakkında tutuklama emri olanlar, olayı doğru değerlendirmelidirler. Bu dolandırıcılığın gerçek sorumlusu İTEM yasasını geçirip, uluslararası hukuğa aykırı başkasının mülkünü başkasına tapulama sahtekarlığını yapanlarla, bu yasanın geçmesi emrini veren Türkiye yetkilileridir. Bu çerçevede kuzeydeki rejimin sahte uygulamalarının mağduru olanlar bu işin gerçek sorumlularını uluslararası yargı önüne çıkarmalıdırlar.”