Bugün Kıbrıs
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin geçtiğimiz Temmuz ayında Kıbrıs sorunuyla ilgili aldığı iki devletli çözüm kararı, Kıbrıslı Türk örgütlerin sert tepkisiyle karşılaştı. Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçiliği önünde yapılan basın açıklamasında, alınan kararın Kıbrıslı Türklerin iradesini yok saydığı, uluslararası hukuka ve anlaşmalara aykırı olduğu vurgulandı.
Örgütler, 1960 Garantörlük Anlaşması’na dikkat çekerek, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve anayasal düzenini koruma taahhüdünde bulunduğunu ancak bu taahhütlere uyulmadığını belirtti. Açıklamada, Kıbrıs’ın kuzeyinin asimilasyon ve entegrasyon politikalarıyla alt yönetim haline getirildiği ve Kıbrıslı Türklerin iradesinin elinden alınmaya çalışıldığı ifade edildi.
VAROLUŞ MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRÜYORUZ
Açıklamada, Kıbrıslı Türklerin siyasi eşit ortak olduğu vurgulanarak, egemenlik haklarından taviz vermelerinin söz konusu olmadığı belirtildi. 77-79 Doruk Anlaşmalarına ve Crans Montana’da uzlaşılan noktalara bağlı kalınarak görüşmelerin tekrar başlatılması ve Birleşik Federal Kıbrıs’la sonuçlandırılması talep edildi.
Örgütler, Kıbrıs’ın kuzeyindeki rüşvet, yolsuzluk, insan kaçakçılığı ve kara para aklama gibi sorunlara da dikkat çekerek, bu statükodan nemalanan üst düzey siyasiler, sermaye ve mafyanın adanın uluslararası hukukun dışında kalmasını sürdürme çabasında olduğunu belirttiler.
AÇIKLAMAUA İMZA KOYAN ÖRGÜTLER
Basın açıklamasına imza atan örgütler arasında BES, ÇAĞSEN, GÜÇSEN, KTOEÖS, Arif Hasan Tahsin Vakfı, Barış Derneği, Barış ve Demokrasi İnisiyatifi, Girne Düşünce Derneği, Sol Hareket, Yeşil Barış Hareketi, BKP ve YKP bulunuyor.
Bu çarpıcı açıklama, Kıbrıs sorununda Kıbrıslı Türklerin iradesine saygı gösterilmesi çağrısını bir kez daha gündeme taşıdı. Örgütler, barış mücadelesini kararlılıkla sürdüreceklerini belirttiler.
Ortak bildiri şöyle:
“Geçtiğimiz Temmuz ayında, TBMM genel kurulunda Kıbrıs sorunuyla ilgili bir tezkere onaylanmış ve bu tezkerede iki devletli çözüm kararı alınmıştır. Biz Kıbrıslı Türklerin iradesini yok sayan, uluslararası hukuku, anlaşmaları yok sayan bu tezkere ne geçerli ne de kabul edilebilirdir.
Türkiye, Yunanistan ve İngiltere 15 Ağustos 1960 tarihinde Garantörlük Anlaşmasına imza atmış, Kıbrıs Cumhuriyetinin bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve anayasal düzenini korumayı taahhüt etmişlerdir. Ancak bu taahhütte bulunan garantörler Enosis (başka bir devletle birleşme) veya Taksim’i (bölünme) de yasaklayan bu anlaşmaya uymamıştır. Yaşanan çatışmalar ve savaşlarla ada halkı çok acılar çekmiş, kan, gözyaşı dökmüş, kayıplar yaşamış, evinden, yerinden olmuştur.
Adamızın kuzeyi asimilasyon, entegrasyon politikalarıyla alt yönetim haline getirilmiştir. Varoluş mücadelesi veren biz Kıbrıslı Türklerin taşıma nüfusla, vatandaşlıklarla, müdahalelerle iradesi elinden alınmaya çalışılmaktadır. Rüşvet, yolsuzluk, yağma, talan, insan kaçakçılığı, kara para aklamalarla bataklığa çevrilen adamızın kuzeyindeki bu statükodan nemalanan üst düzey siyasiler, sermaye ve işbirliği içinde oldukları mafya, bu düzenin devamını sağlama, adanın kuzeyinin uluslararası hukukun dışında kalmasını sürdürme çabasındadır. Ayrılıkçı, hamasi söylem ve kararlar, BM Güvenlik Konseyi kararlarını tanımama ve mevcut statükonun devamını talep etmekten başka bir anlam taşımamaktadır.
Bir kez daha hatırlatmak isteriz;
Biz Kıbrıslı Türkler Kıbrıs Cumhuriyeti’nin siyasi eşit ortağıyız. Egemenlik hakkımızdan taviz vermemiz söz konusu değildir. Bu doğrultuda ortaya koyduğumuz İRADEMİZE SAYGI gösterilmesi gerekliliğinin bir kez daha altını çiziyoruz. 77-79 Doruk Anlaşmalarına, yıllardır sürdürülen görüşmelerde ve en son Crans Montana’da uzlaşılıp anlaşılan noktalara bağlı kalıp ilerletilerek, görüşmelerin tekrar başlatılmasını, Birleşik Federal Kıbrıs’la sonuçlandırılmasını ve adamıza barış gelmesini istiyor, bu yönde mücadele ediyoruz.”