Bugün Kıbrıs Kültür-Sanat Editörü Tijen Erol
Türkiye’nin ikinci en büyük uluslararası film festivali olan 7. Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali, Kadın Yönetmenler Derneği tarafından #OLMAZLARAİNAT hastagı ile 26 Şubat-2 Mart 2024 tarihleri arasında yapıldı. 27 ülkeden 77 filmin gösterildiği, 31 filmin dünya prömiyerini, 37 filminse Türkiye prömiyerini gerçekleştirdiği 7. Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali direktörü Gülten Taranç ile kendi sinema yolculuğu yanında festivalin bir film haftası olarak başlayıp Türkiye’nin ikinci en büyük film festivaline dönüşme hikayesini ve festivalin başarılarını konuştuk.
Öncelikle biraz sizi tanıyalım. Kadın Yönetmenler Derneği başkanı olarak Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali’nin direktörüsünüz. Bunun dışında bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
1990 İzmir doğumluyum. Lisansımı Dokuz Eylül Üniversitesi Sinema, Televizyon ve Yönetmenlik Bölümü’nde tamamladım. Yüksek Lisansımı Marmara Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümü’nde tamamladım. Öğrencilik dönemimde Türkiye’deki kadınların sorunlarını anlatan yaklaşık on tane kısa film yaptım. Bunlar arasında obez kadınlarla ilgili ‘Obizonlar’, domestik kadınlarla ilgili ‘Dönüşüm’ ve işçi kadınlarla ilgili ‘Konsensus’ en çok dikkat çeken kısa filmlerim oldu. Yüksek lisansımı yaparken de ilk uzun metraj filmim olan ‘Yağmurlarda Yıkansam’ı çektim. Kendi imkanlarımla banka kredisi alarak yaptığım bir filimdi. Çünkü sektöre ilk girdiğimde ‘sen bu işi yapamazsın şişmansın’ dediler ve bu film bu sebeple inat bir filmdi. Bu filmin dağıtımı da bana kaldı. Bundan sonraki süreçte yönetmen arkadaşlarımdan ‘acaba bizim filmlerimizi de sen mi dağıtsan’ diye teklifler gelmeye başladı ve 2018 yılında hafta olarak başladığımız Kadın Yönetmenler Haftası, ilerleyen süreçte Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivaline dönüştü.
Bir festival yapmak gerçekten çok zaman ve emek isteyen bir şey. Büyük bir sorumlulukla düzenlediğiniz Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali her yıl gelişerek ilerliyor. Bir müzisyen ve ayni zamanda bir yönetmensiniz. Bu yoğunluğun içerisinde kendi filminizi yapmaya ve müziğinizle ilgilenmeye fırsatınız oluyor mu?
Her yıl bir ya da iki single çıkarıyorum. Müzikle ilgili tabi ki çok fazla yol alamıyorum. Bu konuda festival maddi ve manevi biraz ayağımı bağlıyor. İkinci uzun metraj projem ‘Salyangozlar’ın da senaryo aşamasını tamamladım. Oyuncu ve teknik ekibi oluşturuyorum. Aynı zamanda bütçe arıyorum. Bu yıl çekmeyi planlıyorum. Böyle bir haber de vermiş olayım buradan. Ama tabi ki zor. Özel hayatımdan ve kişisel kariyerimden çok fazla ödün vermek durumunda kalıyorum.
Mesela ben rapordan ikinci çıkmayı beklemiyordum. Öyle bir şeyden de bilgim yoktu ve görünce şok oldum. Tahmin ediyordum büyük bir şey olduğunu ama böyle bir beklentim olmadan bana raporun bilgisi geldi.
2023 yılında Türkiye’de düzenlenen festivaller raporuna göre, uluslararası ve ulusal yarışmalar, film gösterimleri sayısı ile Türkiye’nin uluslararası ikinci büyük film festivali olmayı başardınız ve bu festivalin bu yıl 7.sini gerçekleştirdiniz. İlk yıla dönersek, festival fikri nasıl gelişti?
Özellikle film dağıtım problemleri yüzünden başladık. O yüzden de çok samimiyetle yürüdü. Festival dışında da dağıtım süreçleriyle ilgili destek isteyen arkadaşlara da desteğimiz oluyor. Yıl içerisinde de bizi arayan, filmi ile ilgili destek isteyen arkadaşlarımız oluyor özellikle dağıtım süreçleriyle ilgili. Ben dağıtımcı değilim ama yurtdışındaki kardeş festivallerimizle bağlantı kurup oralarla iş birliği yaptırabiliyoruz yönetmen arkadaşlarımızı. Bu işin bu kısmı zaten tamamen gönüllü oluyor. Bu konuyla ilgili herhangi bir maddi kaygımız yok. Bu fikrin gelişmesi aslında bir yönden de İzmir’den olmamla kaynaklı da olabilir. İzmir’de bana dediler ki sen düğün mü çekeceksin. İzmir’de sektör yok. Bu vesile ile buraya bu sektör bir haftalığına geliyor. Kendi iletişim ağımı da diğer arkadaşların iletişim ağını da bu yolla oluşturuyoruz. Burası bir özerk bölge. İzmir’de oluşu bu festivali özerk yaptı. İstanbul piyasası buraya misafir olarak geliyor ve biz de bu konuda seçenekli davranabiliyoruz. Sadece belli bir kesime hitap etmeyen bir izleyicimiz var. Sadece belli lobilere dahil kişiler değil herkes geliyor. Başvurup filmi seçilen herkesi biz burada ağırlıyoruz. O noktada da burada filmler konuşuyor aslında. Başladığımız dönemde festival olup olmayacağımız bile belli değildi. Biz üçüncü yılda festival olduk. Sonra dördüncü yılda pandemiyle birlikte uluslararası festival olduk. Dedik ki zaten uluslararası festivaller var ve film gösterimi yapıyorlar. Biz ulusal filmleri uluslararası mecralara ulaştıralım. O nedenle de belli üniversite ve kuruluşlarla iş birliği protokolleri yaptık. Pandemide çevirimiçi olunca biz önce Türk filmlerini İngiltere’de gösterdik. Biz de Türkiye’den yabancı seçkileri izleyebildik. Balkanlarla ilgili bir programımız vardı orada. Sonra beşinci yıl başvurumuzu genişletmeyi başardık. Film freeway başvuru sitesinden çağrıya çıkınca bize dünyanın çeşitli ülkelerinden birçok başvuru geldi. Sanırım bizim başarımız şeyde. Mesela ben rapordan ikinci çıkmayı beklemiyordum. Öyle bir şeyden de bilgim yoktu ve görünce şok oldum. Tahmin ediyordum büyük bir şey olduğunu ama böyle bir beklentim olmadan bana raporun bilgisi geldi. Biz asla pes etmedik. Türkiye’nin çok zor bir döneminde festivali hep devam ettirdik. Başarımızı da buna bağlıyorum. Çünkü festivalin başarısı sürdürülebilir olmasından geliyor.
Bir süre tabi ki bir kadın organizasyonu olmamızdan kaynaklı destek bulmak çok zor oldu. İnsanlar onu hemen başka bir sınıfa atıyor.
Kadınlar olarak festival hazırlarken kadın olmaktan kaynaklı zorlular yaşadınız mı? Yaşadıysanız ne gibi zorluklar yaşadınız?
Zaten bir organizasyonun içinde kadın ibaresi geçtiğinde bunu çok kötüye kullananlar da var. Esas onlardan zarar görüyoruz. Türkiye’de yirmi iki çeşit feminist varmış. Ben bizi hiçbirine sığdıramıyorum düşünce tarzı olarak. Bir süre tabi ki bir kadın organizasyonu olmamızdan kaynaklı destek bulmak çok zor oldu. İnsanlar onu hemen başka bir sınıfa atıyor. Başka bir potaya gidiyorsunuz. Bu belli fonlarda da belki öne çıkıyordur ama onu öne çıkarmaya yönelik de bir çabamız olmadı. Kadın olmamızın en çok zorluğunu tarihlerden yaşadık. Bu festivali 8 Mart haftasında yapmak zorundayız ki basına konu olalım ve destekçilerden 8 Mart etkinliği olarak destek bulalım. Fakat mart ayında festivaller özelinde henüz hiçbir etkinlik daha başlamamış oluyor. Türkiye’de düzenlenen sıralamada ilk olunca da destekler anlamında daha dosyalara bakılmamış oluyor. Bütçeler henüz çıkmamış oluyor. Özellikle tarihten dolayı kadın olarak bu anlamda zorluk yaşıyoruz.
Bu kardeş festivallerle karşılıklı jüri ve film değişimleri gibi takaslar yapıyoruz. Maddi bir bağlantımız yok bu festivallerle. Böylece ulusal filmleri uluslararası platforma ulaştırma konusunda bize destek oluyorlar.
Uluslararası kardeş festival destekçileriniz var. Bu desteği almanız gerçekten büyük bir başarıdır. Bu kardeş festivaller hangileridir? Bu başarıyı nasıl sağladınız?
Festivallere kendimizi tanıtan ve amacımızı anlatan mailler gönderdik. Oralardan olumlu dönüşler oldu. Bugüne kadar on ikiye yakın kardeş festivalimiz oldu. Her yıl değişiyor bunlar. Elles Tournent diye bir Belçika festivali, Marsilya’da düzenlenen Akdeniz Kadın Filmleri Festivali ve Portekiz’de düzenlenen Porto Femme bu yıl üç kardeş festivalimizdi. Bu kardeş festivallerle karşılıklı jüri ve film değişimleri gibi takaslar yapıyoruz. Maddi bir bağlantımız yok bu festivallerle. Böylece ulusal filmleri uluslararası platforma ulaştırma konusunda bize destek oluyorlar. Ayrıca aramızda başvuru ücretlerinin bedava kodlarını takas ediyoruz. Bu kodları yönetmenlerimize veriyoruz. Özellikle de ödül kazanan yönetmenlere. Bu gibi paylaşımlarla aramızda dayanışma sağlıyoruz.
Yozgat’tan, İngiltere’den buraya atölye katılımcıları geldi. Çok keyifli geçtiğine inanıyorum. Üç tane de film projesi gelişti bu atölyelerden. Bakalım bu projeler çekilirse biz de onları gösteririz önümüzdeki yıllarda.
Kadın Yönetmenler Derneği olarak İzmir Kültür Fonu Döngüsel Kültür Proje Uygulama Yarışması kapsamında “İzmir’den Karakter Yaratmak Atölyeleri” ile 3.lük Ödülü’nü, Proje Fikir Yarışmasında Mansiyon Ödülü’nü kazandınız. Bu atölyeler ve proje fikir yarışması ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Biz Aysim Türkmen ile başlamıştık bu atölyelere. Aysim Türkmen ‘Kentten Karakter Yaratmak Atölyesi’ yapıyordu bizim festivalimiz kapsamında. Daha sonrasında biz bunu İzmir Kültür Fonu Döngüsel Kültür Proje Uygulama Yarışmasına proje olarak sunduk. Bu projeyi altı gün boyunca festival süresince kapsamlı bir şekilde İzmirlilerle buluşturduk. Yozgat’tan, İngiltere’den buraya atölye katılımcıları geldi. Çok keyifli geçtiğine inanıyorum. Üç tane de film projesi gelişti bu atölyelerden. Bakalım bu projeler çekilirse biz de onları gösteririz önümüzdeki yıllarda.
Bu festivali de farklı şehirlere taşımayı artık düşünebiliriz. Bugüne kadar sadece İzmir’de bile çok zorlanıyorduk ama artık belli filmleri ve atölyeleri dolaştırabiliriz sanırım.
İzmir dışında festival yaptınız mi? İzmir Kadın Yönetmenler Festivali’ni farklı yerlerde de gerçekleştirmeyi düşünüyor musunuz?
Amasra’da şehir festivali var. Onun koordinatörlüğünü yaptım geçtiğimiz yıl. Ankara film festivalinde ulusal koordinatörlük yaptım yine geçtiğimiz yıl. Birçok festivalde de çeşitli görevlerde bulundum. Bu festivali de farklı şehirlere taşımayı artık düşünebiliriz. Bugüne kadar sadece İzmir’de bile çok zorlanıyorduk ama artık belli filmleri ve atölyeleri dolaştırabiliriz sanırım. Ama tabi ki bunun için de çok büyük bir işgücü ve bütçe gerekiyor.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Tüm izleyicilerimize ve destekçilerimize teşekkür ederiz. Çok keyifliydi. Size de teşekkür ederim.
Bugün Kıbrıs