Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin davalara uzun yıllar boyunca katılan avukat Fethiye Çetin, T24’ten Cansu Çamlıbel’e konuştu.
Çetin, “Yola ‘bu işin takipçisi olacağız’ diye çıkan Erdoğan’a yolda ne oldu da bugün ‘FETÖ’cüler yaptı, ceza aldılar ve dosya kapandı’ gibi bir noktaya geldi sizce?” sorusuna verdiği yanıtta, 19 Ocak 2007’de Hrant Dink öldürüldükten sonra Erdoğan ile Rakel Dink’in arasında geçen diyaloğu aktardı.
Hrant Dink öldürüldüğünde evine ilk gidenlerden birinin dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu söyleyen Çetin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“SÜREÇ DİNK AİLESİNİN DIŞINDA YÖNETİLDİ”
“O ziyaret sırasında ‘Bizi aşan şeyler var’ gibi bir ifade kullanmıştı. O dönem evet iktidardaydılar ama henüz muktedir değildiler. Daha sonra ettiği laflar da var. ‘Sarı Gelin’in Ankara’nın dehlizlerinde kaybolmasına izin vermeyeceğim’ demişti mesela. Sonra yavaş yavaş muktedir olmaya başladılar. Ben bu süreçte kendi deneyimimden yola çıkarak şunları söyleyebilirim. Hrant öldürüldüğünde iki özel yetkili savcı atandı biliyorsunuz; Selim Berna Altay ve Fikret Seçen. Bu ikisi hemen bütün dosyaya şamil olmak üzere gizlilik kararı aldılar. Bu gizlilik kararından sonra hazırlık süresince biz dosyaya ulaşamadık. Hakikatin ortaya çıkması konusunda yakıcı bir çıkarı olan Dink ailesinin dışında yürütüldü bu süreç. İddianame ortaya çıkıp dava açıldıktan sonra gördük ki savcılar pek bir şey yapamamışlar.”
“BİRBİRİYLE KAVGALI GRUPLAR DİNK’İ KORUMAYA DEĞER BULMADI”
Fethiye Çetin’in Hrant Dink cinayetine ilişkin değerlendirmesi ise şöyle:
“Madem cinayet bir FETÖ kurgusu ve İstanbul Emniyeti’nin haberi yok, o zaman İstanbul Emniyeti neden yapması gerekenleri yapmıyor, tehditlere karşı önlem almıyor? Neden engellemiyorlar cinayeti? Ben bu cinayetin sadece bir cemaat operasyonu olduğuna dönük argümanı kabul etmiyorum. Bu bir bir algı operasyonu. Bana kalırsa Hrant Dink cinayeti bir ‘Özel Harp Aygıtı’ işiydi. Ve devlet içerisinde birbiriyle kavgalı gruplar da Hrant Dink’i korumaya değer bulmadılar ve bu şekilde sonuçlandı. Bizi şu anda bunun sadece cemaatin işi olduğuna inandırmaya çalışıyorlar çünkü rüzgâr buradan esiyor. Yarın nereden isteyeceğini bilemeyiz.”