Suriye’de IŞİD’den kaçarak Şanlıurfa’ya yerleşen Abdi, “Yeni makineleri kullanmayı öğrendim. Kursumdan sonra bir mobilya imalatçısında çalışacağım,” diyor.
Fakat Abdi’nin bu hedefi ve kendi imalathanesini açma hayali, yaklaşık 3,5 milyon Suriyelinin çoğunu hâlâ “geçici koruma” altındaki “misafir” olarak gören Türkiye için siyasi sorun teşkil ediyor.
Suriyeli mülteciler, göçmen karşıtlığını körükleyen ekonomik krizin ortasında gerçekleştirilen seçimlerin önemli bir konusu haline gelmişti.
Ancak çok az sayıda yetkili birçok Suriyelinin muhtemelen kalıcı olacağını açıkça kabul etse de, Türkiye, Avrupa Birliği’nin yardımıyla sessiz sedasız meslek edindirme yoluyla entegrasyon programları oluşturuyor.
Şanlıurfa’nın Karaköprü ilçesi Belediye Başkanı Metin Baydilli, “İstihdam, yerel halk ile Suriyeliler arasındaki uyumun sağlanmasında kilit rol oynuyor,” ifadelerini kullandı.
Son yıllarda Türkiyeliler ve Suriyeliler arasında şiddet içeren olaylar ciddi oranda arttı. Bu ortam nedeniyle daha fazla Suriyeli’nin Avrupa’ya gitmeye çalışmasından endişelenen Avrupa Birliği mali desteği artırdı.
AB ve Türkiye’nin 2016 yılında imzaladığı tarihi anlaşma kapsamında, Brüksel 2011’den bu yana okullar, sağlık hizmetleri ve Abdi’nin mobilya yapımı kursu gibi eğitim programları için verdiği desteği yaklaşık 10 milyar euroya çıkardı.
Avrupa Birliği’nin Türkiye Büyükelçisi Nikolaus Meyer-Landrut geçen ay Şanlıurfa’ya yaptığı ziyarette, “‘Entegrasyon’ kelimesi Türk yetkililer tarafından kullanılmıyor. Ancak gerçekte, geri dönüş umutları siyasi nedenlerle canlı tutulsa da entegrasyon için çok şey yapılıyor,” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin Suriye gibi yerlerdeki zorluklardan kaçan milyonların yuvası haline gelmesinden gurur duyuyor. Ancak anketler Türklerin ezici çoğunluğunun Suriyelilerin geri dönmesini tercih ettiğini gösteriyor.
Mayıs ayındaki seçimlere giderken Erdoğan, Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’den gelen göçmenler için yüz binlerce konut inşa etme planlarını duyurdu.
27 ülkeden oluşan AB, mülteci ve göçmenlerle nasıl başa çıkılacağı konusunda bölünmüş durumdayken, Türkiye’nin mali destek karşılığında Suriyelilere ev sahipliği yapma konusundaki istekliliğinin devam etmesi Brüksel için özellikle önemli.
Şanlıurfa’nın tarıma dayalı ekonomisi yeni gelenlerle baş etmekte zorlanıyor. Yüzde 15 düzeyindeki yerel işsizlik oranı, yüzde 9,2 olan resmi ulusal ortalamanın oldukça üzerinde.
Suriyelilerin iş gücü sıkıntısı çeken tekstil sektörünün lokomotifi haline geldiği komşu sanayi kenti Gaziantep’te ise durum oldukça farklı.
Yetkililere göre Şanlıurfa’da yalnızca 17 bin 557 Suriyeli kayıtlı iş sahibi. Geriye kalanlar yasa dışı olarak çalışıyor ve genellikle düşük ücretlerle çalıştırılıyor, bu da yerel işgücü piyasasını olumsuz etkiliyor.
Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın 2021 tarihli raporu, Türkiye’deki Suriyelilerin yüzde 48’inin kaçak çalıştığını ve yüzde 41’inin eksik maaş aldığını gösterdi.
AB DESTEKLİ EK SINIFLAR
Şu anda 800 bin Suriyeli çocuğa eğitim veren Türkiye’deki devlet okullarındaki tablo ise daha iyi durumda.
11 yaşındaki Bünyamin Abdullah, AB fonlarıyla desteklenen özel bir sınıfta Türkçe öğreniyor. Abdullah “Annem Türkçe konuşmuyor. Alışverişe gittiğinde ona yardım ediyorum,” diyor.
Avrupa’nın desteğiyle açılan ek sınıflar, okulların kalabalık olmasından dolayı Suriyeli çocukları suçlayan velilerin öfkesini dindiriyor.
Ancak Şanlıurfa sokaklarında Suriyeliler ile şehrin Türk, Kürt ve Arap sakinleri arasında görünmez ayrım çizgileri var.
“Rakka ya da Şam diye adlandırılan mahalleler var. Torunumun okulundaki 27 öğrenciden sadece üçü Türk, geri kalanı Suriyeli,” diyen oto alım satımı yapan Mustafa Aslan “Kültürleri bizimkinden çok farklı. Onları burada istemiyoruz,” ifadelerini kullanıyor.
Euronews Türkçe