Devrimci İşçi Sendikaları (Dev-İş) tarafından Girne Belediyesi önünde düzenlenen Filistin’e destek eyleminde konuşan Başkan Koral Aşam, emperyalist ve kapitalist dünya düzenini reddederek, bu dünyada ezenin ve ezilenin olmadığı bir düzenin hayalini kurduklarını belirtti.
Hamas’ın 7 Ekim’deki eylemlerini eleştiren Aşam, uluslararası hukuka olan ihlallerine dikkat çekti. Ancak aynı zamanda İsrail’in onlarca yıldır süregelen uluslararası hukuk ihlallerine de dikkat çekerek, Filistin topraklarındaki işgal, abluka, yerleşim yerleri inşası ve apartheid uygulamalarına karşı tepkisini dile getirdi.
Aşam, uluslararası toplumun Filistin halkına yönelik saldırılara karşı neden “Filistin’in kendini savunma hakkı vardır” demediğine dair sorular sordu. İsrail’in savunma hakkına dair yapılan açıklamaların sivilleri ve sivil altyapıyı hedef almasına, kuşatma altındaki nüfusa temel ihtiyaç maddelerinin sağlanmasının engellenmesine ve soykırım anlamına geldiğine dikkat çekti.
Son olarak Koral Aşam, uluslararası toplumu Filistin halkını desteklemeye çağırdı. Kıbrıslı Türk emekçiler olarak sömürgeciliğin, zulmün ve çatışmanın ne olduğunu bildiklerini ifade eden Aşam, çatışma çözümünün ve barış inşasının önemine vurgu yaptı. Aşam, dünyanın tüm emekçilerini ve ilerici güçlerini, özgür, egemen ve bağımsız bir Filistin için destek vermeye çağırdı.
Aşam’ın konuşmasının tamamı şöyle:
“Değerli Girne Belediye emekçileri,
Bu gün Başta Amerika olmak üzere, emperyalist, kapitalist dünya devletlerinin kabul edilemez yayılmacı, insanlık değerlerini ayaklar altına alan, güçlünün güçsüze hükmettiği, yaşam hakkı tanımadığı yeni dünya düzenini reddetmek, insanlık onurunu ayaklar altına alan politikalarını kabul etmediğimizi ve asla etmeyeceğimizi, bu doğrultuda ezenin ve ezilenin olmadığı bir dünya düzenine ulaşmak için dün olduğu gibi bugün ve yarın da mücadele edeceğimizi tüm faşist egemenlere haykırmak için buradayız.Değerli kardeşlerim,
Çok açık konuşalım, Hamas 7 Ekim’de uluslararası hukuku ihlal etti. Hamas, masum sivilleri en duygusuz ve insanlık dışı yöntemlerle hedef aldı ve eylemleri dünyanın her yerindeki sağduyulu insanlar tarafından haklı olarak kınandı. Ancak aynı zamanda çok açık olmalıyız ki İsrail uluslararası hukuku ihlal etti. Sadece 7 Ekim’den bu yana her gün değil, onlarca yıldır neredeyse her gün. İsrail, uluslararası hukuka aykırı olarak Filistin topraklarını işgal ediyor. İsrail, uluslararası hukuka aykırı olarak Filistin topraklarını ablukaya alıyor. İsrail, uluslararası hukuka aykırı olarak yasa dışı yerleşim yerleri inşa ediyor ve genişletiyor. İsrail, Filistinlilerin hareketlerini kısıtlayan ve onların uluslararası hukuka aykırı temel haklarını reddeden bir apartheid sistemi uyguluyor. Ve İsrail, uluslararası hukuka aykırı olarak düzenli ve sistematik olarak Filistinli sivillere saldırıyor ve onları öldürüyor. Dolayısıyla siyasi hayatta hepimizin yanıtlaması gereken soru şudur: Uluslararası hukukun bariz suiistimallerine dünya nasıl tepki veriyor? Konu Hamas’ın işlediği korkunç savaş suçlarına gelince verilen yanıt çok açık ve tutarlıdır: Sözde dünya liderleri “İsrail’in kendini savunma hakkı var” demek için sıraya girdi. Dünyamıza barış ve huzur getireceğini iddia eden büyük ve iyi ülkeler, birbiri ardına tekrarladılar: “İsrail’in kendini savunma hakkı vardır”, bu sözlerin kirlendiği ve anlamsızlaştığını hepimiz biliyoruz, ancak onlar hepimizi aptal yerine koyarak açıklama üstüne açıklama yapmaya devam ediyorlar. “İsrail’in kendini savunma hakkı vardır” ifadesi, pratikte İsrail’in bu hakkı sivilleri bombalama, okulları, hastaneleri ve sivil altyapıyı bombalama ruhsatı anlamına geliyor. Şimdi de 1 milyon insanın açık hava hapishanesinin bir ucundan diğer ucuna kaydırılması ruhsatı olarak algılanıyor. Kuşatma altındaki sivil nüfusa yiyecek, enerji ve tıbbi malzeme sağlanmasını engellemek olarak algılanıyor. Aslında onlara su vermemek, çocukların, hastaların, engellilerin, yaşlıların tam anlamıyla susuzluktan ölmesini sağlamak olarak algılanıyor. “İsrail’in kendini savunma hakkı var” demek artık “İsrail’in gözümüzün önünde soykırım yapma hakkı var” anlamına geliyor. Neden “Filistin’in kendini savunma hakkı vardır” sözünü hiç duymuyoruz? Gazze’ye temel malzemeleri taşıyan insani yardım filosu, İsrail’in askeri saldırısıyla ve dokuz silahsız eylemcinin öldürülmesiyle karşı karşıya kaldığında Filistin’in kendini savunma hakkı niye mümkün değil. Filistinliler yasadışı ablukaya karşı barışçıl protesto için yürüdüklerinde ve yeniden bir askeri saldırıyla 300 kişinin öldürülmesiyle karşılaştıklarında Filistin’in kendini savunma hakkından neden kimse söz etmiyor. İsrail güçlerinin Gazze’yi sayısız kez bombalamasından sonra neden kimse bu haktan bahsetmiyor. İsrail sahilde futbol oynayan dört küçük Filistinli çocuğu hedef aldığında bile niye herkes yine İsrail’in savunma hakkında bahsediyor. Ve Filistinliler evlerinden sürülüp, uluslararası hukukta, açıkça Filistin’in bir parçası olarak tanımlanan topraklarda yeni yasadışı İsrail yerleşimlerine izin vermek için bu evlerin yıkılmasını izlemeye zorlandıklarında bu haktan kimse bahsetmiyor. İsrail’in Gazze halkına veya BATI Şeria’ya yönelik sayısız saldırısından sonra herhangi bir Batılı liderin “Filistin’in kendini savunma hakkı vardır” sözlerini söylediğini duymadık duymuyoruz. Bizler, insan hayatını her şeyden üstün gören sosyalist dünya değerlerine sahip olanlar olarak, sizden bu sözleri söylemenizi istemiyoruz ve aslında söylemeseniz iyi olur çünkü hepimiz Filistin halkının kendilerini savunamayacağını biliyoruz. Dünyanın emperyalist güçleri tarafından tüm kudretiyle desteklenen en güçlü askeri güçlerinden birine karşı bu mümkün değil. Gerçek şu ki Filistin halkının, tıpkı masum İsrail halkı gibi, uluslararası toplum liderlerinin, faşist Netenyahu hükümetine daha fazla bombalama, daha fazla acı verme hakkına sahip olduğunu söylemesine ihtiyacı yok; Uluslararası toplumun yaşanan bu insanlık dramına DUR demesine ihtiyaçları var. Rehineleri bırakın demesine, bombalamaya, kuşatmaya, katliama dur demesine ihtiyacı var. Uluslararası toplumun İsrail’e ablukayı durdurmasını, apartheid’ı durdurmasını, ilhakı durdurmasını, soykırımı durdurmasını söylemesine ihtiyaçları var. Ve tabi ki doğru yolu gösterecek ülkelere ihtiyaçları var. Biz Kıbrıslı Türk emekçiler olarak Sömürgeciliği biliyoruz. Zulmü biliyoruz. Çatışmayı biliyoruz. Ancak çatışma çözümünü de biliyoruz. Barış inşasını biliyoruz ve bildiklerimizin ve tarihimizin bize öğrettikleri nedeniyle bu günkü çağrımız çok nettir. Derhal tam ve kesin ateşkesle birlikte müzakerelere, kalıcı ve adil barışa yol açacak kararlı bir uluslararası müdahale ile özgür, egemen ve bağımsız bir Filistin’e dünyanın tüm emekçileri ve ilerici güçleri olarak desteğimiz tam ve AMAsız olmalıdır.YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ
KAHROLSUN İNSANLIĞIN EN BÜYÜK DÜŞMANI OLAN FAŞİST EMPERYALİST DÜNYA DÜZENİ”