Bugün Kıbrıs/Simge Çerkezoğlu
Daha önce belgeselleri ve özgün projeleri ile tanıdığımız yönetmen Uygar Erdim, bu kez farklı bir fotoğraf sergisi ile karşımıza çıktı. Uzun süreden bu yana 360 kamerası ile deneysel fotoğraflar çeken sanatçı, bu kez bir hikaye ile birleştirdiği bu fotoğrafları farklı bir teknikle basılı hale getirmeyi başardı. Böylece ilk fotoğraf sergisini Rüstem Kitabevin’de Altın Patiler Derneği yararına açtı. Sergi, sanatseverlerden hayli ilgi görürken teknoloji ile sanatın geldiği noktayı görmek açısından da bence büyük önem taşıyor. Dünya değişirken, elbette fotoğraf çekmek de aynı kalmıyor. Teknolojiden her şey nasibini alıyor. Gezegen Ziyaretleri isimli sergi bu hafta da ziyarete açık.
– Sergide önemli olan özdür diyen Uygar Erdim serginin genel detaylarını bizimle paylaşıyor…
“İlk kişisel fotoğraf sergim, daha önce çoklu karma sergilerde yer almıştım. Bu serginin farklı yanı tekniği… 360 derece çekim yapan bir kamera olduğundan dolayı farklı bir yanı var. Ziyaret edenlerin de farklı yaklaştı. Teknoloji ve hikaye anlatıcılığını birleştirdiğim bir sergi oldu. Sırf yenilik olsun diye açmadım tabii, bir eserin ve serginin özünü kaybetmemesi gerekiyor. Önemli olan sergide özdür, hangi tekniği hangi teknolojiyi kullandığınız değil. Bu fikir 360 derece kamera ile olan çekimlerimin birikmesiyle ortaya çıktı. Daha çok girişken yapım nedeniyle, başka mecralarda çalışmak üzere satın almıştım. Yeni bir teknoloji çıkmıştı, deneyimlemek istedim. Kameraya alıştıkça daha çok çekmeye başladım. Elbette sürekli makinesi ile gezen biri değilim ama bu kamera çok da küçük. Telefon kadar. Çok hoşuma gitti. Her yere götürmeye başladım. Pek çok fotoğraf çektim. Üç yıllık birikim sonucunda pek çok fotoğraf ortaya çıktı. Kendi kendime farklı bir şey yapmak istedim. Rüstem Kitabevi’nde açılan sergilerin de zaten 360 derece çekimlerini yapıyordum. Böylece sanatseverler sanal tur ile geçmiş sergileri gezebiliyordu. Bu nedenle Rüstem’de bu sergiyi açmayı uygun gördüm.
– Sergi için çekilen fotoğrafların içeriğini de konuşuyoruz. İnsandan çok mekanların öne çıktığı bu fotoğraflar özellikle Kıbrıs’ı çok bilmeyenler için hayli etkileyici…
“Fotoğrafların içeriğine baktığımızda ağırlıklı ‘land escape’ dediğimiz fotoğraflardan oluşuyor. Aslında bir fotoğrafı 360 derece görmek için bir araca ihtiyaç var. Bu telefon olabilir, en iyisi sanal tur gözlüğü alarak deneyimlemektir tabii. Böylece tamamen içine girmiş oluyorsunuz. Bambaşka bir deneyimi beraberinde getiriyor. Belki bir sonraki sergim de öyle olur. Ben bu sergide bundan farklı olarak baskı yaptım. Baskıların iki boyutlu bir düzlemde fotoğrafın izlenebilmesi için adına “tiny planet” denilen bir effect uyguladım. 360 derece bir fotoğrafa baskı yapmak için tüm duvarı kapsayan baskı yapmak lazım… Bu da mümkün değil tabii o nedenle ziyaretçilerin fotoğrafları görebilmesi için her fotoğrafa QR kod ekledik. Böylece orijinallerini de görebildiler. Tabii bu fotoğraflarda da bilinen, fotoğrafçılığa dair temel kavramlar, ölçüler mevcut. Zaten fotoğraftan anlayan biri bunu fark ediyor. Ama tabii bu teknik ile ortaya farklı sonuçlar çıkıyor.”
– Biraz da teknik olarak fotoğrafları konuşuyoruz…
“360 derece fotoğrafları çekeceğiniz yöntem daha farklıdır çünkü, zoom yapma şansınız çok yoktur. Kilometrelerce bazı fotoğrafları çekmek için ovaların içinde yol aldığımı hatırlıyorum. Tam doğru noktayı bulmak için. Çok deneysel bir çalışma. Tamamen tahmine dayanan çekimler. Çektiğiniz şeye bakıyorsunuz ama effecti uygulayamadığınız için sonucu tam olarak bilemiyorsunuz. Sadece bir fikir veriyor. Ben bu fotoğrafları çekmekten öte, bu hale getirmek için belirli işlemlerden de geçirdim. Birkaç farklı dijital teknik kullandım ki bu fotoğraflar baskı yapılabilecek bu durumuna gelebilsin. Baskı kısmı da farklı bir deneyim oldu. Tabii sonuçta önemli olan nasıl yaptığımdan çok ortaya çıkan eserler. Farklı oldu, farklılık olsun diye yapmadım ama denenmemiş bir teknik oldu. Elbette fotoğrafı çekmek kadar bu fotoğraflara bir hikaye yazmak da meşakkatli oldu. Sonunda fotoğrafla ile hikaye birbirini destekledi.”
“Yaptığım her şeyin merkezine hikaye eklerim”
– Erdim’in sergi için yazdığı özel hikayeyi de konuşuyoruz. IGU isimli, farklı gezegenden gelen bir varlığın Kıbrıs’a dair bakış açısını anlatıyor sergi. Bazı ziyaretçilere hikaye Küçük Prensi de hatırlatıyor…
“Hikayeyi fotoğraflara ekleme nedenim ziyaretçilerin fotoğraflara farklı birisinin gözünden bakmasını sağlamaktı. Fotoğrafların tamamı Kıbrıs ile ilgili. Biri hariç. O da bu dünyayı ziyaret eden bir varlığın gezegeni… Bizi ziyarete gelen varlığın adı İgu. Hikayenin devamı da gelecek, belki serginin de devamı gelir mi bilemiyorum şimdi. Yaptığım her işte, her şeyin merkezine hikaye eklemek şarttır diye düşünüyorum. Serginin adı da Gezegen Ziyaretleri. Bu ziyaretleri yapan ben olmamalıydım. Sergide soru soranlar, buradaki deftere yazılar yazanlar oldu. Hikaye herkesin çok hoşuna gitti. Belki bu kez de bu dünya dışı varlığın hayatını görürüz. Gemisi kuzeye düşüyor. Enerjisini toplamaya çalışıyor. Kuzeyde elektrikler kesik… Böyle hikâyeler yazdım.”
“Fotoğraflar gerçekliği kesintisiz olarak olduğu gibi yansıtıyor”
– 360 fotoğraf çokça gerçek, aslında bu fotoğraflarda tüm detaylarıyla çekilen ortam gözler önüne seriliyor…
“Her ne kadar bu fotoğraflar, teknik teknoloji gibi görünse de belgesel fotoğrafçılığı olarak da okunabilir. Çünkü fotoğrafın gerçek halleri ile hiç oynanmıyor. Sadece teknik farklı olduğu için effect uygulanıyor. Oysa QR kodu okutup fotoğrafın içine girince, ne kadar gerçekçi olduğunu da görebiliyorsunuz. İçinde hem fantezi, hem de gerçekliğin ta kendisi var. 360 farklı yönleri var. Tabii her fotoğraf için kamerayı nereye yerleştirdiğiniz önemlidir. Mesela bu sergideki lapsana gezegeni fotoğrafı çok beğenildi, çok da satıldı. Çiçeğe yakın çekmem gerekiyordu, effekt uygulandığında üç boyutlu görmek için… Bu nedenle nereye yerleştirdiğim çok önemliydi kamerayı. Bir değil yirmi fotoğraf çektim. En doğrusunu kullandım. Bu kamerada durduğunuz nokta, bir kişinin tamamen göreceği bir açı olacak. Klasik fotoğraftaki gibi tek bir noktaya odaklanamıyorsunuz. Bir de fotoğraflar çekilirken saklanıyorum. Çok rüzgarda kamera uçabiliyor. Böyle şeyler de yaşadım. Tabii her şey sanatçının yorumu günün sonunda. Bu fotoğraflar belgesel fotoğraf denilebilir, gerçekliği kesintisiz olarak, olduğu gibi yansıtıyor. ”
– Sergiye dair yaptığı açıklamaların birinde “doğru açı diye bir şey yoktur” ifadesini kullanan Erdim, bu cümleyi bizim için detaylandırıyor.
“360 derece fotoğrafçılık için doğru açı yoktur. Çünkü başınızı eğip yan yatırsanız, sağa veya sola, farklı açılardan bakarak fotoğrafı farklı şekilde görebilirsiniz. Teknoloji ve sanat birleşmiştir artık. Teknoloji işin içine girince sadece sanatçının yorumu değil, kullanıcının bakış açısı, deneyimleri de dahil olmaya başlar. Klasik fotoğrafçılıkta ise açı ve kompozisyon her şeydir. Önce ona bakılır sonra ışığa, renge bakılır. Estetik bir forumdur.”