Bugün Kıbrıs

Fransa | “Her şey polise keyfi ‘insan öldürme yetkisi’ verilmesiyle başladı”

bianet/Ayşen Pirayende Karcanlı/Paris

Cezayir kökenli 17 yaşındaki genç Nahel’in polis kurşunuyla öldürülmesinin ardından Paris banliyölerine yayılan isyanın dördüncü günü sona ererken internet kanalı “Le Poing” [Yumruk] “Oyun daha yeni başlıyor” diye yazıyor.

▶ Fransa nereye gidiyor, isyan nereye varacak?

Muhalif internet mecrası Le Poing’ın yanıtı şu : “[…] yangınların dumanı dinmeden süre giden isyanın kesin bir değerlendirmesi yapılamaz: Benzeri olaylarda olduğu gibi ana yönünün (iktidarla, temsilcileriyle, simgeleriyle, Comédie’den Belediye’ya kadar yayılan çatışmalar) yanında, nihilist yağma (yüksek hayat pahalılığına dayandırılan açıklamaları sorgulamaksızın), tek başına insanlara gereksiz saldırılardan ve bir sürgün anıtının yıkılması gibi utanç verici eylemlerin oluşturduğu ikincil ve olumsuz bir yönü de var. Tıpkı patlak veren polis şiddetinin hareketi kör baskıyla ezebileceği kadar güçlendirebileceği gibi. Şu ana kadar ona gücüne veren kendiliğindenliği, başlıca zayıflığı haline gelebilir. Ama izler bırakacak, kutuplaşmaları belirginleştirecek – bundan zaten emin olabiliriz. Bu yüzden, Perulu düşünür Mariátegui’nin savunduğu gibi, yangınlar sırasında ışığı görmeliyiz.”

▶ İsyancılar kim?

İsyana katılanlar ikinci ve üçüncü kuşak Afrikalı göçmen çocukları, 20-25 yaşında gençler.” diye özetliyor bianet’e, uzun yıllardır Paris’te yaşayan Türkiyeli bir devrimci. “Fransa devleti ve toplumunun göçmen gençlikle, göçmen gençlerin de devletle sorunu var.” diyor.

“Sorunları esas olarak bazen günde üç dört kereye varan kimlik kontrollerine uğramak, polis şiddetine maruz kalmak. En ağır sosyal sorunları da bu gençlik yaşıyor – başta işsizlik ve eğitim.”

Paris’te yaşayan ve çalışan bir başka Türkiyeli, Ali: “Bütün bunların arka planında tabii ki 40 yıldır süre giden sanayinin Doğu Avrupa ve Asya ülkelerine taşınması, ve bunun sonucu olan işsizlik var.” diyor.

“İsyanın kökeninde durumdan en fazla ve en önce göçmen asıllı nüfusun mağdur olması yatıyor. Camiler de cemaatçi-İslamcı politikalarıyla, zaten kenara itilen bu kesimi toplumdan iyice ayrıştırıyorlar. Sonuç olarak banliyölerin göçmen asıllı kitleleri gitgide gettolaşıyor, kendileri de çoğunlukla Fransa yurttaşı oldukları halde toplumsal mücadeleye katılmıyor, Fransa solunun kendilerine yönelik çağrılarına karşılık vermiyor ama devletle karşı karşıya gelince kendi başlarına isyan ediyorlar. O arada okul, kreş, kütüphane yakmak da dahil.”

Ali, Nanterre’deki sosyal dokuyu da şöyle tasvir ediyor: “Tam ortada cami (aynı zamanda kuran ve arapça dil kursu) var. Akşam namazından sonra o camiden çıkan beyaz gellabiyeli, takkeli, sakallı erkek kalabalığını gören şaşabilir, ‘nereye düştük?'” diye.

Mahallenin motosikletli gençĺerini birçok kez polis arabalarıyla kovalamaca (Fransızcada buna rodeo deniyor) halinde gördüm. Içlerinde “torbacı” çok. Mahalle arasında arabanın giremeyeceği dar yaya geçitleri, bahçeler, merdivenli yollar filan bulunduğu için oraya kaçıyorlar.

Ali olayların patlak verdiği Nanterre’i “suç oranının belki de en yüksek olduğu yer” diye tanımlıyor.

“Geçen yıl bir film çekimi sırasında sinema ekibinin alet-edevatını çaldılar. Birkaç yıl önce de bir aile babasını kendi evinin önünde bıçaklayıp öldürdüler. Yaktıkları arabalar kendi komşularına ait ki, onlarin da çoğu kendileri gibi Kuzey Afrikalı müslümanlar. Zaten mahalle sakinlerinin çoğunluğu sosyal konutlara sıkışmış Arap ve siyahlar. Daha az sayıdaki Fransızlar da gene aynı binalarda oturan ışçi, işsiz veya emekliler, yani yoksullar.”

Olaylar başlayınca, Fransızlar’ın “korkup otele gittikleri”ni anlatıyor.

▶ Polise insan öldürme yetkisi

Bütün eleştirel gözlemciler gibi Le Poing de isyanı, François Hollande’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde 2017’de çıkartılan ve polise “seyir sırasında, hayatlarına, bedensel bütünlüklerine veya başkalarının hayatlarına yönelik saldırılar gerçekleştirme olasılığı yüksek” araçlara ateş açma yetkisi veren yasanın yürürlüğe geirmesinden bu yana tüyler ürpertici Amerikan tarzı infaz görüntülerinin durmaksızın artmasına yol açan dizginlerinden boşanmış polis şiddetinin tetiklediğinde birleşiyor.

Le Poing “Normal zamanlarda, süreç tıkır tıkır çalışır” diyor: “Bir polis memuru, siyah ya da Arap bir bireyi açıkça infaz eder, bu süreçte medya cesedi daha soğumamış olan insanı karalar (uyuşturucu almıştı / zaten hükümlüydü/ kötü bir öğrenciydi). Savcı, mağduru polisin hayatına kast etmekle suçlayarak durumu tamamen tersine çevirir, emniyet genel müfettişliği bu anlatıyı doğrular ve, öldürülenin depresyona girmiş olan ailesi sakin olmaya davet edilir.”

Le Poing’in de ironik bir dille eleştirdiği gibi “planlar her zaman tıkır tıkır işlemez”. Nanterre’de genç Nahel’in öldürülüşünü gösteren video, yorumu gereksiz kılıyordu: “Polis tehdit edilmemişti, Nahel, hemen yanıbaşındaki polislerce yakın mesafeden ateş edilmeden önce “kafasına bir kurşun sıkılacağı” konusunda tehdit edilmişti.

Bu olayda “Evet ama videonun baş tarafı elde yok” klasiğine müracaat etmek kolay değil. Melek yüzlü gencin başı adaletle hiç bir zaman derde girmemişti. Bir ragbi kulübü üyesiydi, ve isyanı annesi başlattı.

▶ Solun yasa karşısındaki tutumu

Fransa’da yaşayan Türkiyeli devrimci bianet’e solun başından beri yasaya karşı durduğunu hatırlatıyor.

“Yasa tartışmaları sırasında Komünist Parti ‘polisin silah kullanması için kendisini tehlikede hissetmesi veya çevredeki insanların hayatının tehlikede olduğunu düşünmesi[nin] yeterli’ olduğu düzenlemeyi olağanüstü zamanlarda başvurulabilecek bir tedbirin gündelik hayata sokulmasına elvereceği düşüncesiyle ‘çok tehlikeli’ bularak karşı çıkmıştı,” diye özetliyor.

“Boyun Eğmeyen Fransa Partisi lideri Jean-Luc Mélenchon da düzenlemeyi ‘polise insan öldürme yetkisi veren yasa’ olarak tanımlamıştı.”

Polis “dur ihtarına uymamak ve kaçmak” gerekçesiyle Almanya’da 10 yılda bir kişiyi öldürürken Fransa’da her ay bir kişiyi öldürüyor.

Sol, “Adalet yerini bulsun, polis şiddeti kınansın, 2017’de çıkartılan polisin ‘silah kullanmasını kolaylaştıran’ yasa değiştirilsin” taleplerinde birleşirken, sağ ve aşırı sağ partiler kimi bölgelerde OHAL ilanı istiyor. Sol ise yasanın değiştirilmesi konusunda ısrarlı.

İsyanın dün 40 bin polisle müdahale edilmesine karşın durdurulamaması karşısında devlet ve hükümet OHAL ilanından kaçınmaya çalışıyor.

Hafta başında patlak veren isyanlar 2005’teki benzer isyanı kat kat aşan bir katılımla sürüyor.

▶ Siyah futbolcular söz alıyor

bianet’e gözlemlerini aktaran Parisliler, “bugüne kadar benzeri durumlarda sessiz kalan Fransa Milli takım futbolcularının sosyal sorunlarla ilgilenmeme geleneğini kırdıklarına” dikkat çekiyor.

Fransa Milli Takım oyuncuları tutumlarını sosyal medya paylaşımlarıyla dile getiriyorlar.

Mbappe: “Fransam ağlıyor”
Irkçılığa ve polis şiddetine karşı tavırlarıyla tanınan takım kaptanı Mbappe Nahel’in öldürülmesi üzerine Fransa’yı kendisiyle özdeleştirerek Twitter’dan “Fransam ağlıyor” dedi.

Mike Maignan: “Ölenler hep aynı kişiler”
Kendisi de göçmen olan Kaleci Mike Maignan, “Hep aynı kişiler haksız yere ölüme gönderiliyorlar” paylaşımıyla genç göçmen akranlarına sahip çıktı.

Real Madrid’li Tehouameni: “Neden hep onlar”
Milli Takım ve Real Madrid oyuncusu Tehouameni “yıllardır polis kontrolü sırasında gençlerin öldürülmesinin nedenini anlamak istiyorum. Neden bu tip olay hep bir tip insanın başına geliyor” dedi.

Exit mobile version