Birleşmiş Milletler (BM) iklim görüşmeleri, yoksul ülkelerin iklim değişikliğinin etkileriyle baş edebilmelerine yardımcı olacak nakit konusunda derin görüş ayrılıklarının yaşandığı bir ortamda dün sona erdi.
Görüşmelere ev sahipliği eden Mısırlı yetkililer, iki hafta süren müzakerelerin ardından yaklaşık 200 ülke arasında bir anlaşmaya varılmasına aracılık etmeye çalışıyor.
Ancak görüş ayrılıklarının boyutu öyle büyük ki müzakereler hafta sonuna sarkabilir.
Müzakere ekipleri bir dizi karmaşık konuda anlaşmaya varmaya çalışırken Kızıldeniz kıyısındaki Şarm El-Şeyh’te gerçek bir aciliyet duygusu hakim.
Dönem başkanı olarak Mısır, farklı ülkelerin pozisyonlarını özetleyen bir taslak belge sundu.
Peki, başlıca anlaşmazlık konuları olarak neler öne çıkıyor?
1. ‘Kayıp ve zarar’
Buradaki en büyük anlaşmazlık noktası, ülkelerin iklim değişikliğinin acil etkileriyle başa çıkmalarına yardımcı olacak yeni bir fon ihtiyacı.
Bu konu, BM görüşmeleri çerçevesinde “kayıp ve zarar” olarak biliniyor. Zengin ülkeler, iklim değişikliğine neden olmada önemli bir rol oynadıkları için, gelecek yüzyıllar boyunca bunun bedelini ödemek zorunda kalacaklarından korkarak 30 yıldır bu tartışmaya direniyorlar.
Ancak son yıllarda Pakistan, Nijerya ve başka yerlerde meydana gelen sel felaketlerinin etkileri dengeleri değiştirdi ve artan sıcaklıkların yol açtığı kayıp ve zararlar konusu nihayet Mısır’da müzakere gündemine girdi.
Görüşmelere katılanlardan biri de Tuvalu’nun maliye bakanı Seve Paeniu.
BBC’ye konuşan Paeniu, “İnsanlar artık susuz kalıyor, günde iki ya da üç kova suya mahkum ediliyorlar” dedi.
Bu ada kuraklığın ağır etkilerine maruz kalırken, aynı zamanda yükselen deniz seviyesi de ülke olarak geleceklerini tehdit ediyor.
Tuvalu gibi gelişmekte olan ülkeler Mısır’da yeni bir finansman aracı oluşturulmasını istiyor. ABD bu fikre sıcak bakmıyor. AB ile birlikte onlar da yeni bir özel fondan değil, finansal düzenlemelerden oluşan bir “mozaikten” yana.
Görüşmeler çok zor geçiyor. Ancak küçük umut işaretleri de var. AB şu anda zarar gören ülkelere yardım için 100 milyon euro ödeyeceğini söyledi. Gelişmekte olan ülkeler de zeytin dalı uzattı.
Bu görüşmelerde gelişmekte olan ülkelerden oluşan gruba başkanlık eden Pakistan’ın iklim bakanı Sherry Rehman, “Sorumluluklar ve yargı süreçleri konusunda endişeli ya da kaygılı olan ülkeler için, tüm bu kaygıları aşabileceğimizi düşünüyorum” dedi.
2. Tüm fosil yakıtların aşamalı olarak kullanımdan kaldırılması
Geçen yıl Glasgow’da düzenlenen COP26’daki son tartışmalar kömür konusundaydı.
Zengin ülkeler çevreyi en çok kirleten fosil yakıt olarak kömürün kullanımını aşamalı olarak durdurmak istedi.
Hindistan ve Çin gibi gelişmekte olan büyük ekonomiler ise buna karşı çıktı.
Diplomatlar bir uzlaşma yolu bulmaya çalışırken genel kurul salonunda zorlu tartışmalar yaşandı.
“Aşamalı durdurma” yerine “aşamalı azaltma” kararı alındı.
Burada Hindistan ve diğer bazı ülkeler bu ifadeyi petrol ve gazı da kapsayacak şekilde genişletmek istediler.
Ancak Perşembe günü yayınlanan taslak belge Glasgow formülünü yeniden ifade etmekten başka bir şey yapmadı.
Zengin ya da fakir pek çok ülke hayal kırıklığına uğradı ve daha geniş bir yakıt yelpazesini kapsam alanına almak için bastırıyor.
Destination Zero kampanya grubundan Catherine Abreu’ya göre, “Bunun bir uygulama COP’u olması gerekiyor ve bu da iklim değişikliği söz konusu olduğunda fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçişin ele alınması anlamına geliyor”.
“Yani bu tartışma bu salonlarda küresel ölçekte yapılmalı.”
3. Sıcaklık artışı eşiği olarak 1,5 dereceyi canlı tutmak
İngiltere’nin COP27 görüşmelerinden sorumlu bakan Alok Sharma’ya göre, Glasgow’da yapılan COP26’nın ana teması bu olsa da daha sonra bu konsept geri planda kaldı.
1,5 santigrat derecelik bir artış bilim insanları tarafından çok tehlikeli ısınma seviyelerine eşik olarak görülüyor. Ancak, özellikle Hindistan ve Çin’in artık bilimsel olarak uygulanabilir olmadığına dair endişeleri nedeniyle, bu fikre bağlılığın zayıflayacağına dair önemli endişeler söz konusu.
Nitekim Mısır’ın yayınladığı taslak metinde, küresel sıcaklık artışını 2C’nin “çok altında” tutma ve 1,5C’nin altında tutmak için elden gelen çabayı gösterme hedefinin ifade edilmesi, Paris anlaşmasındaki daha iddialı üsluptan geri adım olarak görülüyor.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres görüşmelere dönerken yaptığı açıklamada “1,5C hedefine bağlı kalma iradesini görüyorum. Ancak bu kararlılığın COP27 sonuçlarında açıkça görülmesini sağlamalıyız” diyordu.
4. ABD ve Çin
ABD ve Çin liderleri Joe Biden ve Şi Jinping arasındaki son toplantıda, dünyada en fazla karbon salımına yol açan iki ülke arasındaki ilişkilerin bir miktar yumuşamasına tanıklık edilmiş olsa da, aralarındaki somut işbirliği alanlarının eksikliği BM iklim sürecini engelliyor.
Bunun en önemli örneklerinden biri “kayıp ve zarar” ve daha genel anlamda iklim finansmanı. Geleneksel olarak gelişmiş ülkeler ödeme yaparken Hindistan, Çin ve Brezilya gibi daha büyük gelişmekte olan ekonomiler ödeme yapmıyordu.
Şimdi ise ABD ve AB katkıda bulunan ülkelerin sayısını arttırmak istiyor ve Çin bu ülkelerin başında geliyor.
İngiltere’deki düşünce kuruluşu Chatham House’dan Bernice Lee, “Bu on yılın sonunda Çin, tarihsel kümülatif emisyonları bakımından ABD’yi geçecek ve dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olmasına rağmen BM açısından hala gelişmekte olan bir ülke olarak sayılıyor” dedi ve ekledi:
“Ancak ABD, iklim finansmanı sağlama ve dünyanın en büyük karbon salımı sorumlusu olarak gelişmekte olan dünyayı destekleme sorumluluğunu yerine getirme konusunda sürekli olarak başarısız oldu.
“Eğer Çin ve ABD anlaşmaya varabilirse, dünyanın geri kalanı için yepyeni bir çözüm alanı açılacaktır.”
Kaynak: BBC Türkçe