HABER MERKEZİ
Türkiye’den Korkusuz gazetesi yazarı, deneyimli gazeteci Ortadoğu uzmanı Hüsnü Mahalli bugünkü “Mal” başlıklı köşe yazısında Lefkoşa Büyükelçiliğine atanan Metin Feyzioğlu ve bazı isimleri değerlendirdi. Mahalli yazısında bu gibi isimler için “Döneklik, iki yüzlülük ve yalakalık ruhlarında var. Kısa dönem gerçek yüzlerini saklama becerileri oldukça yüksek ama karaktersizliğin hafifliği her zaman kendini ele verir” yorumu yaptı.
Hüsnü Mahalli’nin yazısı şöyle:
“Mehmet Ali Çelebi ve öncesinde Metin Feyzioğlu olayı Türk siyaset yaşamında ilk kez yaşanmıyor.
Formatları farklı ama Kılıçdaroğlu’nun vekil yaptığı Öztürk Yılmaz ve Cumhurbaşkanı adayı yaptığı Muharrem İnce CHP’den ayrılarak parti kurdular ve yandaş medyaya çıkıp Kılıçdaroğlu hakkında söylemediklerini bırakmadılar.
Tarihin her aşamasında ve her yerinde ‘Sende mi Brütüs’ler olmuş ve olacaktır.
Erdoğan’la birlikte AKP’yi kuranların ezici çoğunluğu bugün artık yanında değil ve bazıları açıktan ona karşı.
Erdoğan’ın Fetö’cularla ilgili ‘aldatılmıştık’ hikayelerini yandaşlar hariç bilmeyenler kalmamıştır.
Eski Fetö’cuların birçoğu şimdi medyada üstün çaba harcayarak Erdoğan’dan bir ‘aferin’ almak için her gün bin takla atıyorlar.
Yandaşlara göre 17-25 Aralık 2013’ün tüm hikayeleri ‘montaj’.
Onun için ‘Bakara makara’ diyenler büyükelçi yapıldı.
Metin Feyzioğlu’nun ‘Bakara makarası’ yok ama başka marifetinden dolayı Lafkoşa büyükelçisi yapıldı. Önce KKTC’nin hukuk düzenini Türkiye’ye benzetecek sonra da ‘Yavru Vatan Kıbrıs’ı tüm kurum ve kavramlarıyla Anavatan’a dönüştürecek’.
İsimler önemli değil ama bunun böyle olacağını on yıl önce Yeni Düzen gazetesinde yazdığım günlerde anlatmıştım. Merak edenler arşivden bulur okur.
Mehmet Ali’nin görevi ise henüz belli değil ama o da KKTC’de askeri bir göreve getirilebilir. Rütbesi biraz düşük ama seçime yaklaştıkça önümüzdeki dönemin en sıcak gündemi Kıbrıs olabilir. Bakan Çavuşoğlu ‘asker sayısı artırılabilir’ derken adadaki İHA- SİHA üssünün önemi giderek artıyor.
Feyzioğlu ve Çelebi gibi sırada başkaları var.
Bazıları şimdiden ‘Erdoğan çağırırsa giderim’ modunda.
Televizyonlarda ya da medyada sık sık görünen ve konu ne olursa olsun tek söylemleri “Mustafa Kemal Atatürk” olanlara özellikle dikkat edin. Google ya da Yandex’den araştırın gerçek hikayelerini öğrenince şaşıracaksınız.
Azı var çoğu yok. Döneklik, iki yüzlülük ve yalakalık ruhlarında var. Kısa dönem gerçek yüzlerini saklama becerileri oldukça yüksek ama karaktersizliğin hafifliği her zaman kendini ele verir.
İnsanoğlunun en büyük hastalığı.
Gaddarlık, kindarlık, kalleşlik, vefasızlık ve unutkanlık.
Feyzioğlu da Çelebi de Erdoğan’a söylediklerini kendileri unutmuş olabilirler (nasıl bir duyguysa) ama arşiv unutmaz.
Bakan Soylu, MHP lideri Bahçeli ve başkalarının yıllar önce Erdoğan’la ilgili söyledikleri o çok ağır sözleri de arşivlerde duruyor.
Erdoğan’ın da onlarla ilgili söyledikleri de henüz unutulmadı.
Ama esas unutulmayanlar Erdoğan’ın Muhammed Bin Selman, Muhammed Bin Zayid, Sisi ve İsrail hakkında söyledikleridir.
Erdoğan unutunca karşı taraftakiler de unutuyor sonuçta herkes bu coğrafyanın evlatları!
Krallar, prensler ve cumhurbaşkanları unutunca sade vatandaşlar ne yapsın?
Unutkanlık bazı zamanlarda iyi gelebilir ama bunama hallerine dönüşürse çok tehlikeli olur. Bir sonraki aşama ağır Demans ve Alzheimer.
Kurtarırsa SÖZCÜ gazetesinde sıkça bu konulara değinen Hocam Prof. Dr. Derya Uludüz kurtarır. Ama hastalığın ilerlememiş olması yani kronik bir hal almamış olması gerekir.
Hani şu ‘çıldırmaya az kaldı’ modundan uzak.
Memleketin ortalama hali.
İktidar ve medyası sürekli yalan söylüyor, karanlık işler çeviriyor, tehlikeli oyunlar oynuyor ve ülkenin geleceği sıfır umurunda.
Muhalefet ve muhalifler ise tam toparlanırken kendi içlerinden kazık yiyorlar. Daha iki ay önce Tele1’de seçime doğru kazıkların artacağını söylemiş ve ‘herkes her şeye hazırlıklı olsun’ demiştim.
Bu coğrafyanın siyaset pazarında her zaman ve her keseye uygun mal bulunur.
Adı üzerinde ‘mal’!
Yani insan değil!
Yani silik.
Bakalım yeni sansür yasasından sonra bunların ne kadarını yazabileceğiz.
En az beş yıldır “karanlığın da karanlığı var” dedim ve herkesi uyarmaya çalıştım ama dinleyen olmadı.
Dinleyip gereği yapılsaydı bu ülke bu hale gelmezdi.”
Kaynak: Korkusuz