Türkiye’de internet kullanan yaşlı bireylerin sayısı 2016 yılına göre 4 kat arttı. Ancak yaşlıların neredeyse yüzde 70’i halen internet kullanmıyor. Uzmanlara göre artık yaşlıların birçok temel hakka erişebilmesi için, dijital araçları kullanmayı öğrenmesi gerekiyor.
İnternet kullanan 65-74 yaş grubundaki bireylerin oranı 2016 yılında %8,8 iken, 2021 yılında %32,5’e yükseldi.
Ancak yaşlı nüfusun neredeyse yüzde 70’i halen internet kullanımından uzak bir hayat sürüyor. 65-74 yaş grubundaki kadınların yalnızca %25,9’u internet kullanırken, erkeklerin %40’ı internet kullanıyor.
Türkiye’nin artık orta yaşlı nüfuslu bir ülke olduğu ve yaşlı nüfusunun giderek arttığı düşünüldüğünde, yaşlı bireylerin dijital çağa entegre olması da bir o hayli önemli.
Yaşlılar, sağlıktan internet bankacılığına kadar pek çok temel hak ve hizmete erişebilmek için teknolojiyi belli bir seviyede kullanmak zorunda.
E-devlet, e-nabız ve pek çok çevrimiçi kamusal hizmete erişebilmeleri için ya tecrübeli bir akranlarından ya da daha genç aile bireylerinden yardım almaları gerekiyor.
Pandemi süreci ise bu ihtiyacı daha da belirgin hale getirdi ve akıllı telefon ve internet kullanımındaki eksiklerin sebep olabileceği sosyal izolasyonu gözler önüne serdi.
Yaşlı Hakları Derneği kurucularından Dr. Gülüstü Salur, “Orta ve genç kuşak teknoloji sayesinde pandemi yoksunluklarını telafi etti ama ileri yaştakiler, yabancısı oldukları bu alandan faydalanamadılar, kısıtlandılar” diyor.
Salur Türkiye’nin de içerisinde olduğu gerek sosyal gerek kamusal alandaki bu ‘dijital dönüşüm’ çağının yaşlılara etkilerini şöyle açıklıyor:
“Dijitalin dışında kalmamak artık bir insan hakkıdır. Dünyadaki dijital değişim hayatın her alanına o kadar nüfuz etti ki, hakkımız olan birçok hizmet dijitalden yürüyor. Yaşlıları bunun dışında bıraktığınız zaman, hayatın da dışında bırakıyorsunuz.”
“Yaş dostu uygulamaların gelişmesi gerekiyor. Örneğin, basit bir televizyon kumandası bile çok karışık olabiliyor. Yaşlılar genellikle hep aynı kanalı seyrediyor çünkü bir kere oradan çıkarsa, tekrar o kanala nasıl döneceğini bilmiyor.”
TÜİK verilerine göre Türkiye’de 1 milyon 561 bin 398 yaşlı tek başına yaşıyor. Bu hanelerin yüzde 74,9’unu yaşlı kadınlar oluşturuyor.
Evde Bakım Derneği Başkan Yardımcısı Aynur Dik, hali hazırda ciddi bir sorun olan kadına yönelik şiddetin, ileri yaştaki kadınlar söz konusu olduğunda daha da kritik bir hal aldığını, çünkü bu kadınların destek mekanizmalarından uzak olduğunu belirtiyor.
Uzun yıllar evde bakım alanında çalışmış Dik, yaşlılar için teknolojinin bir başka faydasını şöyle açıklıyor: “Ev içinde istismara ya da kötü muameleye maruz kalan bir yaşlının, yardım talep edebilmesi için bile dijital yollara başvurması gerekiyor. Elinde bir akıllı telefonu olan ve bunu nasıl kullanacağını bilenler, telefondan yardım isteyebiliyorlar.”
“Ne yazık ki evlerde yaşlılara yönelik istismarın ve özensizliğin daha fazla yaşandığını düşünüyorum. Meslek hayatımda bazen kişinin en yakınlarının bile bu istismarı uyguladığını gözlemledim.”
YAŞLI BAĞIMLILIK ORANI YÜKSELDİ
Çalışma çağındaki yüz kişiye düşen yaşlı sayısını ifade eden yaşlı bağımlılık oranı, 2016 yılında %12,3 iken 2021 yılında %14,3’e yükseldi.
Nüfus projeksiyonlarına göre bu oranın 2030 yılında %19,6’a yükseleceği tahmin ediliyor.
Ancak BM Yaşlılık İlkeleri’ne göre, yaşlı bireylerin ‘bağımsız yaşama’ haklarının sağlanması için tüm olanakların seferber edilmesi gerekiyor.
Uzmanlara göre yaşlıların diğer bireylere bağımlılığını azaltmanın en etkili yollarından biri, dijital okur yazarlıklarının gelişmesinden geçiyor.
Dijital araçları kullanmayı bilen ve interneti ihtiyaçları için etkili bir şekilde kullanan yaşlıların, çok daha kaliteli ve bağımsız bir yaşam sürdüğü belirtiliyor.
Dik, “Özellikle 70 yaş üstü ciddi bir kesim akıllı telefon ve internet kullanamıyor ve artık bu konuda bir seferberliğe ihtiyaç var. Yerel idareler ve sivil toplum kuruşlarının yürüttüğü faaliyetler sınırlı kalıyor” diyor.
Kamusal politikaları değerlendiren Dr. Salur da benzer bir değerlendirmeyi yaparak, yaşlıları güçlendirici politikalar üretilmesi gerektiğini savunuyor: “Kamusal politikalar üretirken artık ‘muhtaç yaşlılara yardım etmek’ fikrinden çok, yaşlıyı güçlendiren politikalara geçiş yapmamız; yani muhtaç yaşlı sayısını azaltmayı hedeflememiz gerekiyor”.
Tüm yaşlı nüfusunun üçte ikisini 65-75 yaş grubunun oluşturduğunu hatırlatan Dr. Salur, “Bu yaş grubunu güçlü kılarsak, Türkiye’deki yaşlılık sorununu üçte bire indiriyor ve baş edebileceğimiz bir hale getiriyoruz. Bu güçlenme de mutlaka dijital okur yazarlığı artırmaktan geçiyor” diyor.
YAŞLILAR DİJİTAL ÇAĞA NE KADAR HAZIR?
Yaşlıların dijital araçlardan kopukluğunun sebepleri arasında bireysel çekinceler ve korkular da öne çıkıyor.
Dr. Salur, yaşlıların dijital okuryazarlıklarını geliştirmek amacıyla hayata geçirdikleri “65+ için Dijital Kapsayıcılık Projesi” kapsamında Türkiye genelinde 700 yaşlıya eğitim verdiklerini anlatıyor.
100’e yakın gönüllü eğiticinin 1,5 yıl boyunca 55 şehirde gerçekleştirdiği eğitimlerde, pek çok yaşlının önce teknolojiye karşı ‘çekimser’ kaldığını ama sonra hızla korkularını aştığını söylüyor:
“Öğrenme konusunda çekinceleri olan yaşlılarımızın çok hızlı bir şekilde bunu yendiğini ve yenisini öğrenmek istediklerini gördük. Dijital dünyanın daha verimli kullanılması için, deneyimli kuşağın ciddi bir yol göstericiliğine ihtiyacımız var.”
“Bir kısmı kendilerini kısıtlıyor ve yeni öğrenmenin mümkün olmadığını zannediyordu ama akranlarıyla birlikte öğrendikçe, bunun mümkün olduğunu gördüler”.
“Urfa’da okuma yazma bile bilmeyen yaşlılara akıllı telefon kullanmayı öğrettik. Ekrandan korkmamayı ve tek başlarına internette dolaşmayı öğrendikleri anda, kendi kendine öğrenmenin yolu açılıyor.”
Akran eğitimlerinin de yapıldığını söyleyen Dr. Salur, “En fazla yaşlıya eğitim veren gönüllümüz 75 yaşındaydı. 75 yaşındaki bir insanın 55 yaşındaki birine eğitim verdiği de oldu” diyor.
“YOKSUL YAŞLILAR DAHA DEZAVANTAJLI DURUMDA”
Resmi verilere göre Türkiye’deki yaşlı nüfusun %16,7’si yoksulluk içerisinde yaşıyor.
Dik’e göre dijital olanaklara erişim konusunda ekonomik zorlukların etkisini de yadsımamak gerekiyor: “Sosyoekonomik durumu daha düşük olanlar elbette daha dezavantajlı oluyor. Yaşlıların teknolojiyi kullanabilmesi için her şeyden önce elinde bir akıllı telefon, evinde bir internet olması gerekiyor.”
“Zaten ekonomik koşullar çok zor ve travmatik. Bunun üstüne bir de yaşlılığınız, engelleriniz ekleniyor. Yaşlı bireyler ne yazık ki daha izole, daha evlerinde, daha sınırlı alanla hayatlarını sürdürüyorlar.”
YAŞLILAR İÇİN SOSYAL BAKIM SİGORTASI BİR SEÇENEK Mİ?
Türkiye’de orta yaş grubundaki insan sayısının toplam nüfusa oranı 2016 yılında yüzde 31,4 iken, 2021 yılında yüzde 33,1 oldu.
Ortanca yaş nüfusundaki artış, Türkiye demografisinin yaşlandığına dair en önemli göstergelerden biri olarak değerlendiriliyor.
Dolayısıyla Türkiye’nin ‘daha kapsayıcı’ yaşlılık politikaları üretmesi, önümüzdeki yılların acil ihtiyaçlarından biri olarak görülüyor.
Türkiye’nin yaşlı nüfus oranında 167 ülke arasında 68. sırada olduğunu hatırlatan Dik, “Yaşlı nüfus arttıkça hem bakım hem de sosyal destek anlamında ciddi bir ihtiyaç olacak” diyor.
Yapılan araştırmalara göre yaşlıların yüzde 80 oranında ‘evde bakım’ tercih ettiğini kaydeden Dik’e göre, Türkiye’nin ivedilikle “yaşlılar için sosyal bakım sigortası” planlaması gerekiyor: “Gelişmiş ülkelerde yaşlıların uzun dönem bakım ihtiyacı, bakım sigortası üzerinden sağlanıyor. Evde bakım ihtiyacınız karşılanıyor; banyo, yemek vb. günlük yaşam aktiviteleriniz bakım sigortası kapsamında değerlendiriliyor.”
“Bizim sosyal güvenlik hakkımız ise evde bakımı mesai saatleri içerisinde karşılıyor ki o da hâlâ ödeme kapsamında değil. Yaşlıların sosyal bakımları ise daha çok belediyelerin organize ettiği, sınırlı hizmetlerden oluşuyor.”
Kaynak: BBC Türkçe