Bugün Kıbrıs

“Maraş Türkiye’nin ilk işgal planlarında yoktu”

Mağusa’da trajik 15 Ağustos 1974 günü yaşananlara ilişkin anılarını ve deneyimlerini Kıbrıs Haber Ajansı (KHA) ile paylaşan Kıbrıslı Türkler, Maraş’ın Türkiye’nin ilk işgal planlarında yer almadığını belirttiler. Tanıklar, intikam amacıyla Kıbrıslı Rum sivillerin öldürülmesine ilişkin ayrıntıları da ilk kez kamuoyuyla paylaştılar. KHA’nın araştırması, ikinci Türk istilâsının ardından yaşanan sivil katliama ve Türk kuvvetlerinin Mağusa ve Maraş’yı işgal etmelerine ışık tutuyor. Ayrıca, kapalı kentin yağmalanmasına ilişkin bilgileri de gün ışığına çıkarıyor.

Mağusa ve Maraş’da Türk kuvvetlerinin işgaline ilişkin yeni tanıklıklara başvuran KHA, Türk işgalinin Kıbrıslı Türk tanıklarının anılarını kayıt altına aldı. İşgal sırasında 10 yaşında olan Kıbrıslı Türk aktivist ve tıp doktoru Okan Dağlı KHA’ya konuştu. Dağlı hatırladıklarını ve 15 Ağustos 1974’ten sonra Mağusa’da meydana gelen gelişmelerde rol oynayan babasının kendisine anlattıklarını paylaştı.

KHA’ya konuşanlar arasında, işgal altındaki Mağusa’da yaşayan emekli öğretmen ve jimnastikçi Dinçer Raif de yer aldı. Bir dönem Anorthosis’te futbol oynayan Dinçer aslen Mağusalı. Gençliğinde, 1963’ten sonra Kıbrıs Türk toplumunun yoğunlaştığı Mağusa bölgesinde faaliyet gösteren Kıbrıslı Türk paramiliter gruplara yakın durdu.

Raif gibi X de Maraş’nın işgalini anı anına yaşamış bir başka Mağusa sakini. Raif ile aynı yaşlarda olan ve isminin açıklanmasını istemeyen X 50 yıl kadar önce yaşadıklarını paylaştı.

KHA, dönemin olaylarını araştırırken iki basılı kaynağı da merceği altına aldı. Türk subayı Oğuz Kalelioğlu 1974 yılında Mağusa’da Kıbrıslı Türk paramiliter grupları organize etmiş ve Türkiye’nin istilâsında başrol oynadı. Anıları 2020 yılında Ankara’da “Biyografi Net İletişim” yayınları tarafından “Kıbrıs ‘Barış Harekâtı’ ve Magosa Savunması” başlığı altında yayımlandı.

2007’de vefat eden Hilmi Kılgın ise Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk itfaiyecilerindendi. Kılgın, 1963’ten sonra Türkiye’nin kontrolündeki paramiliter örgüt ‘TMT’ye katıldı ve 1974’te Mağusa’da örgütün istihbarat birimini yönetti. Kılgın’ın arşivi 2020 yılında “Okman Matbaacılık” yayınları ve Profesör Turgay Bülent Göktürk tarafından Mağusa’da yayımlandı.

İşgalden önceki dönem

KHA’nın Türk ve Kıbrıslı Türk kaynakları, 1974’ün trajik yazında Mağusa’da yaşanan olayları anlatırken, ikinci istilâdan önce meydana gelen iki gelişmeye odaklanıyorlar: Birinci ve ikinci istilâ arasındaki dönemde Mağusa’da yaşanan çatışmalar ve Maratha, Santallaris ve Aloa’daki Kıbrıslı Türk köylerinde yaşanan dramatik olaylar. Kaynaklara göre her iki gelişme de Mağusa’nın 1974 yılında Türk kuvvetleri tarafından işgalinden sonra yaşananlarda önemli rol oynamıştır.

İlk konu hakkında Kalelioğlu, Kıbrıslı Türk paramiliter güçlerin Mağusa limanının kontrolünü ele geçirme girişimine ve buna paralel olarak Kıbrıs Cumhuriyeti güçlerinin Kıbrıslı Türk paramiliter grupların elinde bulunan surlar içindeki bölgenin kontrolünü yeniden ele geçirme girişimine odaklanmaktadır. 15 Ağustos 1974’e kadar Kıbrıslı Türk paramiliter gruplar, Cumhuriyet güçlerinin mevzilerini bombalayan Türk Hava Kuvvetleri tarafından desteklenmiştir.

Aynı dönemde Maratha, Santallaris ve Aloa köylerinde de trajik olaylar yaşanmıştır. Nikolaos Stelgias’a konuşan Raif konu hakkında, “20 Temmuzda milliyetçi Kıbrıslı Rumlar 1958’de yaptıklarını tekrarladılar. Mağusa’da Pigi adında bir köy var. Bir Kıbrıs Rum köyü olan Pigi’nin yanında üç Kıbrıs Türk köyü vardı. (Türk istilâsının başlamasından sonra) Kıbrıslı Rumlar bu köylerdeki Kıbrıslı Türklere ellerine ne geçirdilerse saldırdı. 20 Temmuzdan önce bu köylerdeki Kıbrıslı Türkler tehdit altındaydı. Onlara ‘Türkiye Kıbrıs’a askeri bir harekât düzenlerse, Kıbrıs’ta kurtaracak Türk kalmayacağı’ söylendi. Tehdit 20 Temmuzdan sonra gerçeğe dönüştü” değerlendirmesinde bulundu.

İşgal başlıyor

Kalelioğlu’na göre, ikinci istilânın başlamasıyla birlikte, Mağusa’daki TMT grupları Türk ordusundan Kıbrıs Cumhuriyeti güçlerine karşı direnişlerini yoğunlaştırma emri aldı. Türk ordusunun amacı bölgedeki Kıbrıs kuvvetlerinin ilerlemesini geciktirmek ve Türk kuvvetlerinin Mağusa’ya girişini kolaylaştırmaktı. Bu bilgi Kılgın tarafından da teyit edilmiştir. Mağusa’yı vurmaya devam eden Türk Hava Kuvvetleri de bu çabaya katkıda bulundu.

Raif dramatik 15 Ağustos 1974 ile ilgili olarak şunları ifade ediyor: “15 Ağustos günü saat 14.00’te ‘Bayrak’ radyosundan ‘Türk ordusunun Mağusa’ya ulaştığı’ duyuruldu. Bu açıklamadan dört saat önce, saat 10.00’da Kythrea hattında çatışmalar yaşandı. Çatışmalar devam ederken BBC, Kythrea hattının yarıldığını ve Türk ordusunun ilerlediğini bildirdi. Bu haberin ardından Afksentiou hattı (Kıbrıslı Rumlar tarafından) boşaltıldı. Bu tahliye Kıbrıslı Rumlar arasında büyük paniğe yol açmıştır. Aynı zamanda Maratha, Santallaris ve Aloa köylerinde yaşananlar, 11-12.000 kişinin toplandığı ve ateş altında olduğu Mağusa’nın surlariçi bölgesinde de yankılanmaya başladı. İşte o anda, saat 14.00’te, ‘Bayrak’ radyosundan, Kıbrıslı Türklerin ‘intikam için’ Türk ordusuyla birlikte kendilerine saldırmasından korkan Kıbrıslı Rumların Maraş’yı boşaltmaya başladıkları duyuldu. O ana kadar MAraş’da hayat normal seyrinde devam etmişti. Gece kulüpleri bile açıktı.”

Konu hakkında X şu bilgileri paylaşıyor: “15 Ağustos günü saat 17.00’de Türk ordusu bölgeye intikal etti. Asıl niyet 16 Ağustos’ta giriş yapmaktı. Ancak, bir İngiliz subayı onlara Mağusa’nın havan toplarıyla vurulduğunu bildirdi. Gerçekten de 15 Ağustos günü saat 15.00 ile 17.00 arasında korkunç bir havan topu bombardımanı yaşandı. Mağusa surlarının kapısındaydım. Kıbrıslı Rumlar geri çekilirken, araçlardan açılan ateşle surların içinde bombalandık.”

Kalelioğlu ve Kılgın Türk kuvvetlerinin Mağusa’ya girişi hakkında daha ayrıntılı bilgi sağlıyorlar. Kılgın anılarında 15 Ağustos sabahı Mağusa’daki çatışmaların 05.32’de başladığını ve iki Türk savaş uçağının kenti bombalamasının en az 15.50’ye kadar devam ettiğini belirtmektedir. Ona göre Cumhuriyet güçlerinin geri çekilmesi 14.15’te başladı.

“15 Ağustos 1974 akşamı hava kararmaya başladığında, Mağusa’daki Kıbrıslı Türk gruplarının mühimmatı ve limandan temin edilen yiyecek tükenmişti. Kıbrıslı Rumlar Türk birliklerinin Kiados’a girdiği haberini alınca Mağusa surlarını yakmaya başladılar. Bu arada 28. Piyade Tümeni Komutanı Binbaşı Osman Fazıl Polat Paşa, keşif bölüğü komutanı Teğmen Erdoğan Acar’ı 9 ‘carrier’ tipi araçla Mağusa’ya gönderdi” diye yazan Kalelioğlu, şunları ekliyor: “‘Mağusa çevresindeki düşmanı keşfe çıkın ve durumu rapor edin’ (ilk emir buydu). Öğleden sonra saat 18.00 civarında başka bir mesaj alındı. Mesaj şöyleydi: ‘Kıbrıs Türk barış gücü size ancak yarın, 16 Ağustos’ta veya sonraki günlerde ulaşabilecektir’. 18.30’da hava kararmaya başladığında, (Türk) askeri araçları yeni Mağusa kapısında arka arkaya dizilmişti. Askerler araçlardan indi ve (her yöne) ateş açtı. Keşif için Mağusa’ya gönderilen ve kesin bir savaşa girme emri almayan Acar, uzaktan Mağusa’nın yandığını görünce, şehrin düşebileceğini ve sabah çok geç olacağını düşündü ve kendi inisiyatifiyle (işgal birlikleri) şehre girdiler.”

MARAŞ’IN İŞGALİ

“Komutan Osman Fazıl Polat Paşa bir saat sonra bölgeye geldi. Mağusa’ya vardıktan sonra ‘sınırı’ belirledi. Bunu yaparken de Maraş’dan geçen hiçbir yola asker konuşlandırmadı. Birliklerini Larnaka yolu üzerinde İngiliz üssüne giden yola yerleştirdi. İkinci bir asker grubunu da Kıbrıslı ünlü bir ressamın evinin yakınlarındaki sahile yerleştirdi.” KHA’ya konuşan Raif, Maraş’ın ele geçirilmesinin Türk ordusunun orijinal planlarında yer almadığı konusunda ısrar ediyor.

“Mağusa’ya girdiğimizde bölge komutanının liderliğinde bir toplantı yapıldığını hatırlıyorum. Komutanın yanında bir teğmen vardı. Teğmen komutana bölgenin bir haritasını gösterdi. Komutan ‘neredeyiz’ diye sordu. Teğmen cevap verdi: ‘Beş ila on kilometre içerideyiz’. Komutan aldığı cevap karşısında şaşırdı. Bunun nedeni, verdiği emre aykırı olarak içeri girmiş olmalarıydı. Bu komutan daha sonra herhangi bir terfi almadı.” diye ekleyen X, konu hakkında şunları paylaşıyor: Maraş, Kıbrıslı Rumların hissettiği korku nedeniyle boşaltıldı. Orada savaş yaşanmadı. Yanılmıyorsam ilk ‘operasyonda’ sadece Palm Beach yakınlarındaki uçaksavar topları bombalanmıştı. Ayrıca, adliye binası bombalandı. Orada da uçaksavar silahları vardı. Türk ordusu saat 17.00 civarında Mağusa’ya girdi. Maraş’ın ilk devriyesi o geceden sonra gündeme alındı. O sırada bölgede kimse görülmemiştir. Maraş’a Türk askerleriyle birlikte giren Kıbrıslı Türklerdi. Karşılarında boş bir kasaba buldular. Bu şekilde 15’ini 16’sına bağlayan geceden sonra bölge askeri bölge haline getirildi.”

Dağlı “15 Ağustos günü (Türk ordusu) öğleden sonra, 17.40 sularında Mağusa’ya vardı. Onlara (Mağusa sakinlerine) saat 17.00’de ateşkes yapılacağı söylendi. Mağusa’ya girdikten sonra birileri orduya Maraş’a girme emri verdi. Onları kimin yönettiğini bilmiyorum. Bölgeden sorumlu olan Fazıl Osman Polat Paşa böyle bir emir vermemiştir. O günün sonunda ya da ertesi gün, kuvvetlerin Maraş’a girdiği kendisine bildirilince komutan tepki gösterdi. “Sana bu emri kim verdi?” diye sordu. (Orijinal planda) Attila hattındaki ‘sınır’ Larnaka’dan Vrysoules’e giden yoldu,” diye ekliyor.

Türk ordusunun ilk birliklerinin 15 Ağustos 1974 günü öğleden sonra Mağusa’da konuşlanmasının ardından Türk güçlerinin ve Kıbrıslı Türk silahlı grupların Maraş’a girişiyle ilgili olarak Kalelioğlu şunları yazmaktadır: “15/16 Ağustos gecesi (Türk kuvvetleri) Mağusa’nın kuzeyinden denize kadar olan bölgeyi taradı ve ‘düşmandan’ ‘temizledi’. Maraş’ın içi ev ev kontrol edildi. Dikelya’daki İngiliz üssünden çıkan bir İngiliz binbaşının komutasındaki (İngiliz) askerler Maraş’a girmemizi engellemek istediler. (Ancak) kararlılığımızı gören İngiliz binbaşı geri çekildi. (Aynı zamanda) birlikler Dikelya’daki İngiliz üslerinin tel örgüleriyle karşılaşmış ve İngilizler alarma geçmiştir. Ankara’dan hükümete ‘Operasyonu durdurun’ talimatı geldikten sonra silahlı kuvvetler operasyonu durdurdu.”

Kılgın, Maraş işgaline ilişkin anılarında 16 Ağustos 1974’e odaklanır ve şunları not eder: “16 Ağustos 1974 günü saat 10.00’dan itibaren Maraş bölgesi tarandı. Bölgede sadece çok az sayıda yaşlı Kıbrıslı Rum bulunmuştur. Birlikleri Mağusa’ya ulaşması üzerine sivil halk ve ordu daha önce bölgeyi terk etmişti.”

KIBRISLI RUMLARA YÖNELİK KATLİAM, ESARET VE YAĞMA

Türk kuvvetlerinin Maraş’a girmesini takip eden dramatik olaylarla ilgili olarak Raif şunları paylaşıyor: “Askerler araçlarından inip Mağusa’ya doğru ilerlerken yanlarına yerel halktan bazı kişileri de aldılar. Bunların arasında akrabaları Maratha, Santallari ve Aloa’da öldürülmüş olan bir ya da iki kişi de vardı. Mağusa’da oldukları için katliamdan kurtulmuşlardı. Bu insanların yanlarında İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma silahlar vardı. O sırada Maraş’tan insanlar (Kıbrıslı Rumlar) arabalarıyla Derinya’ya doğru kaçmaya çalışıyorlardı. Araçlar portakal bahçelerinden geçemedi. İnsanlar araçlardan indi ve yürümeye başladı. Bu insanlar meyve bahçelerinde vuruldu. Bu şekilde kaç kişinin öldürüldüğünü bilmiyorum. Bu insanlar Maraş’tan kaçan bölge sakinleriydi. Bu olaylara, çatışmalarda yakınları öldürülen Kıbrıslı Türkler de karışmıştır. Askerler bu işe karışmadı.”

Aynı konuda X, “bu gelişmeler yaşanırken Maraş’ta kalan bazı kişiler kaçmaya çalıştı. Ve bu insanlardan bazıları intikam için (Kıbrıslı Türkler tarafından) öldürüldü. Maraş’ı terk edenlere saldıranlar arasında yakınlarını kaybedenler de vardı.” bilgisini paylaşıyor.

Yukarıdakileri teyit eden Dağlı, “Kıbrıslı Rumlar saat 17.00’deki ateşkese kadar geçen iki saat içinde neden kasabayı terk etti?” diye sorarak “Maraş’a (Kıbrıslı Rumlar) ateş açmış olsalardı, (Türk güçleri) kasabaya giremezlerdi”, diyor. Dağlı şunları ekliyor: “Ancak, herhangi bir direniş olmadı. Bu konuyu Kıbrıslı Rum arkadaşlarımla görüştüğümde bana Maraş’ın kontrolünün Yunan subaylarda olduğunu söylediler. Maraş sakinlerine Türk gemilerinin ve askerlerinin şehri bombalayacağı ve şehri terk etmek için bir ya da iki saatleri olduğu söylendi. Yunan subayların söylediği buydu. Aynı anda RIK’te bir anons yapıldı: ‘Maraş’ı boşaltmayın’. Bu çağrıyı duyan (bazı) sakinler ertesi gün ya da ayın 17’sinde kasabaya dönmeye başladı. Orada kıyamet koptu. Dönüş sırasında Maratha ve Santallari’de yaşananlarla ilgili haberler yayılmaya başladı. Maraş’a dönen insanlar intikam için öldürüldü. Failler Kıbrıslı Türklerdir”.

Raif, Maraş sakinlerinin yanı sıra Mağusa’nın geri kalan kısmındaki Kıbrıslı Rumların da 15 Ağustos’tan sonra kendi dramlarını yaşadıklarını sözlerine ekledi. Maraş’Tan gelen “mahkûmlarla” birlikte bu kişiler Türk ordusu tarafından Mağusa’nın merkezine götürüldü ve burada sorgulanarak yasa dışı bir şekilde gözaltında tutuldular. Mağusa’nın merkezine yakın bir yerde kadınlar ve çocuklar için derme çatma bir kamp kuruldu. Bu insanlar daha sonra BM arabuluculuğuyla özgür bölgelere götürüldü: “Maraş’Tan ‘yakalanan’ Kıbrıslı Rumlar Mağusa’ya nakledildi. İsimleri kaydedildi. Bu süreçte ölümler yaşandı. Bu cinayetler 16 Ağustostan sonra meydana gelmiştir.”

Aynı konuda Dağlı şunları ifade etmektedir: “16 Ağustostan sonra yakalanan kişiler Mağusa’ya nakledilmeye başlandı. 16 Ağustosta Maraş’da çoğunlukla yaşlı insanlar kalmıştır. Avukat olan babam Yunancayı ana dili seviyesinde konuşurdu. Babam mahkûmların ifadelerinin alınmasından sorumluydu. Maraş ve civar bölgelerden gelen Kıbrıslı Rumlar otobüslerle Mağusa’da surlar içindeki bölgeye götürülmüştür. Küçük bir çocuğun gözleriyle oraya götürülenleri izledim. Bu noktaya sürüklenen kadınların görüntüsü endişe vericiydi. Babam bu kadınların istismara uğradığına inanıyordu. Ayın 17’sinde ya da 18’inde bölgeden tanınmış bir doktorun hemşireleriyle birlikte Mağusa’ya götürüldüğünü hatırlıyorum. Ortopedi uzmanı olan doktor babamın bir arkadaşıydı. Babamın araya girmesiyle doktor bir otele nakledildi.”

Maraş’ın yağmalanmasıyla ilgili olarak X, bunun işgalden yaklaşık bir hafta sonra başladığını belirtiyor. Raif “(Maraş’ın işgalinden sonra) şehre giriş yasaklandı. Hatta kasabaya girmeye çalışan bir kişinin vurulduğunu hatırlıyorum. Daha sonra yağma olayları meydana gelmiştir. ‘Maliye Bakanlığı ekipler oluşturdu ve Maraş’ı boşalttı. Maraş’Tan tahliye edilen her şey Lefkoşa’ya götürüldü” diye ekliyor.

Exit mobile version