Bugün Kıbrıs

Türkiye raportörü Amor: HDP kapatılırsa AB’ye katılım sürecinin devam edeceğini düşünmüyorum

Avrupa Parlamentosu’nun yıllık Türkiye raporu oylama öncesi Strasbourg’daki genel oturumda tartışıldı.

Türkiye raportörü Nacho Sanchez-Amor, konuşmasında, HDP’nin kapatılması halinde Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinin devam edeceğini düşünmediğini söyledi.

Türkiye’de demokratik standartlardaki gerilemenin kasıtlı şekilde yapıldığını savunan Amor, “Türkiye’de insanlar demokratik umutlarının bitmek bilmez bir otoriter sarmalda yok olup gittiğine tanık oluyor” dedi.

Sosyal Demokrat Grup üyesi İspanyol parlamenter, mevcut durumun seçimler sonrası devamı halinde “Türkiye’nin üyelik sürecinin sonlanacağını düşündüğünü” söyledi.

“TÜRKİYE ÜZERİNDEN RUSYA YAPTIRIMLARI DELİNİYOR”
Amor, Türkiye’nin Rusya ile olan ilişkilerinin de Avrupa için problemli olduğunu belirterek Rus kleptokratlara Türk sahillerinde yatırım hakkı tanındığını, Türkiye ile Rusya arasındaki uçuş sayısının arttığını ve binlerce Rus vatantaşına kredi kartı verildiğini ve bu şekilde yaptırımların delindiğini söyledi.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerinin de “sorumsuzca veto” edildiğine dikkat çeken Amor, Türkiye’nin “bu iki ülkeyle değil demokrasiyle sorunu olduğunu” ifade etti.

“AİHM kararlarının uygulanmaması tedirgin edici”
Genişleme ve Komşuluk Politikalarından sorumlu Komiser Oliver Varhelyi de AP raporunda yer alan tespitlerin “Türkiye’nin AB’den uzaklaşmaya devam ettiği yönündeki kaygı verici gidişatı teyit eder nitelikte” olduğunu ve bu nedenle katılım müzakerelerinin durmuş olduğunu söyledi.

Osman Kavala örneğini veren Macar komiser, Türkiye’nin AİHM kararlarını uygulamayı reddetmesini “özellikle tedirgin edici” diyerek kaydetti.

Varhelyi’ye göre Türkiye ile AB arasındaki en zor konu hala ‘Kıbrıs sorunu’. Varhelyi Ankara’ya “Maraş bölgesine yönelik provokatif eylemlere son vermesi” çağrısında bulundu.

Türkiye’nin Ukrayna konusundaki aktif diplomasisinden ise övgüyle bahsedildi. Ancak bu alanda da Türkiye’den AB çizgisine daha yakın politika yürütmesinin beklendiği dile getirildi.

RAPORUN IÇERIĞI
Raporun öne çıkan başlıkları şu şekilde:
Türkiye’de demokrasi, hukuk devleti ve temel hak ve özgürlüklere saygı alanlarında elle tutulur ilerleme kaydedilmediği belirtiliyor. Bu olmadan da AB ile üyelik müzakerelerinin yeniden başlama şansı olmadığı mesajı veriliyor.

Gereken reformlar konusunda siyasi iradenin bulunmadığı ifade ediliyor.

Raporda Türkiye’deki mevcut ekonomik durum “kaygı verici” olarak tanımlanıyor.

Cumhurbaşkanlığının bağımsız olması gereken Merkez Bankası ve İstatistik Kurumu gibi kurumlara müdahale ettiği belirtiliyor ve bu kurumların bağımsızlığının AB üyeliği için vazgeçilmez kriterler olduğu hatırlatılıyor.

Hukuksal güvenliğin olmaması yabancı yatırımları ciddi biçimde tehlikeye sokabileceği ifade ediliyor.

Geçen yıl olduğu gibi bu yılda raporda üyelik müzakerelerinin resmen askıya alınması isteniyor.

Türk hükümeti, “Osman Kavala davasında AİHM kararına açıkça meydan okuyarak, AB üyelik sürecini yeniden başlatma emellerini kasten imha etmekle” suçlanıyor.

Türkiye ve AB’nin, üyelik sürecine paralel olarak, üst düzey diyalog ve modernleştirilmiş bir anlaşma vasıtasıyla, “demokrasi, hukuk devleti ve temel hak ve özgürlüklere saygı koşullu, yeni, dengeli ve mütekabiliyet ilkesine dayalı ortaklık” arayışına girmeleri isteniyor.

Türkiye için “ekonomik ve stratejik planda önemli ortak” ifadesini kullanan rapor; ticaret, göç, kamu sağlığı, iklim, ekolojik dönüşüm, güvenlik ve terörle mücadele gibi müşterek çıkar alanlarında Türkiye’yi “önemli bir komşu” olarak tanımlıyor.

Dış politikaya geniş yer ayrılan raporda, Ankara’nın, aday ülkeler arasında AB’nin dış ve güvenlik politikasına “en uzak ülke” olduğu belirtiliyor.

Türkiye ve AB’nin Kafkasya, Suriye, Irak ve Libya politikalarının “çeliştiği” not ediliyor. Ankara’nın Suriye ve Irak topraklarındaki askeri operasyonları kınanıyor.

Ukrayna’ya desteği için Ankara’ya teşekkür ediliyor ancak Rus yöneticiler ve Rus oligarkları hedef alan yaptırımlarla ilgili tutumunu gözden geçirmesi ve Rus sermaye ve yatırımları için “sığınak olmayı bırakması” isteniyor.

Raporda Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile “tam dayanışma” mesajı verilirken, Ankara’ya da “Kıbrıs’ta iki devletli çözüm önerisinden vazgeç” mesajı veriliyor.

Ankara’ya bir kez daha “Ermeni soykırımını tanı” çağrısında bulunulurken, Erivan ile Ankara arasındaki son zamanlarda yürütülen diyaloğun olumlu görüldüğü de belirtiliyor.

Göç ve sığınmacılar konusunda işbirliğinin devamını savunan rapor, bu alanda Mart 2016’da imzalanan siyasi deklarasyona iki tarafın da saygı duymasını istiyor ve Türkiye’ye yönelik göç baskısını anladığını belirtmekle birlikte, Türk hükümetinden göçmenleri “siyasi malzeme” olarak kullanmamasını istiyor.

Raporda Ankara’nın, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ve Diyanet aracılığıyla “AB’deki Türk diasporasını kontrol etmek istediği” de belirtiliyor.

Türkiye’nin “Afrika, Balkanlar, Yakın Doğu ve Kuzey Afrika’da AB karşıtı dezenformasyon yaydığı şüpheleri üzerine AB Dış İlişkiler Dairesi Stratejik İletişim biriminden konuyla ilgili dosya hazırlayarak AP’ye sunması” talep ediliyor.

Rapor 7 Haziran Salı günü Avrupa Parlamentosu genel kurulunda oylamaya sunularak kabul edildi.

Exit mobile version