Bugün Kıbrıs

“Rusya Ukrayna’da Kıbrıs’taki gibi bir durumu uluslararası topluma kabul ettirecek gibi görünüyor”

Evrensel yazarlarından M. Sinan Birdal, Rusya’nın Ukrayna’yı tamamen işgal etmek gibi bir hedef taşımadığını belirttiği yazısında, “Şimdilik Rusya Ukrayna’da Kıbrıs’taki gibi bir durumu uluslararası topluma kabul ettirecek gibi görünüyor” ifadelerini kullandı.

Evrensel gazetesinden M. Sinan Birdal’ın yazısı şöyle:

“Ukrayna ve Rusya arasındaki İstanbul görüşmelerinin nasıl sonuçlar doğuracağı beklenirken ekranlara Buça’dan dehşet görüntüleri düştü. Buça’yı ziyaret eden Ukrayna Başkanı Zelensky durumu bir soykırım olarak tanımladı. ABD Başkanı Biden ise Rusya Başkanı Putin’in bir savaş suçları mahkemesinde yargılanması gerektiğini söyledi. Bu suçlamalara cevap Rus Dışişleri Bakanı Lavrov’dan geldi. Rus askerinin kentten 30 Mart’ta çekildiğini ve Buça Belediye Başkanının 31 Mart’taki video mesajında herhangi bir hadiseden bahsetmeden geri çekilmeyi bildirdiğini vurgulayan Lavrov, Buça’yı Ukrayna ve Batı tarafından sahnelenmiş bir düzmece olay olarak tanımladı. Böylece Mariupol’daki doğum hastanesine saldırı görüntülerine yeni bir savaş suçu iddiası daha eklenmiş oldu.

Maalesef çatışmalar devam ettikçe bu görüntülere ve karşılıklı suçlamalara yenilerinin ekleneceğini beklememiz lazım. Savaş suçlarının araştırılması, kanıtların toplanması ve nihayet yargılama çok çetrefilli, uzun süren ve siyasi gelişmelere bağlı süreçler olduğundan bu hadise özelinde kısa vadede bir gelişme olmayacaktır. Ancak altını çizmek gerekir ki savaş başlı başına uluslararası hukukun ihlalidir, suçtur. Yürütülürken suç işlenmeyen savaş da yoktur. Ölüm, yıkım, tecavüz, açlık, hastalık savaşın mütemmim cüzleridir. Uluslararası hukuk, savaş suçları yargılamalarında niyet meselesine bakar, yani sivillere saldırılmasına yönelik bir emir olup olmadığını araştırır. Örneğin, Bosna yargılamalarında mahkeme tecavüz davalarında tecavüzcü askerlerin cinsel dürtülerle mi, yoksa soykırım maksadıyla mı tecavüz ettiklerini araştırmaya koyulmuştu. Nitekim salt cinsel dürtüyle gerçekleştirilmiş bir tecavüz vakası savaş ve soykırım suçlarını yargılamak için kurulmuş mahkemenin yetki alanının dışındaydı. Peki, tecavüzcünün maksadı alnında yazmıyorsa veya hem cinsel tatmin hem soykırım maksadını aynı eylemle gerçekleştirmeye çalışıyorsa mahkeme nasıl karar verecek? Hukukun meseleyi bu çerçevede ele alması çoğu zaman devletlerin sebebiyet verdikleri sivil ölümleri sivil zayiat, daha doğrusu “tali zarar” (collateral damage) olarak niteleyerek kuru bir özür ve bir tazminatla geçiştirmesine yol verir.

Uluslararası hukukun bütün eksikliklerine rağmen bölgeye bağımsız bir araştırma heyetinin gönderilmesi elzemdir. Bağımsız gözlemcilerin ve gazetecilerin yokluğu psikolojik harbin cephe gerisine ve bizim ekranlarımıza kadar uzanmasını kaçınılmaz kılıyor. Batı’daki ana akım medyayı ve kamu diplomasisini eleştirmek adına Rus savaş propagandasını papağan gibi tekrarlamak en hafif deyimle sorumsuzluk. Faili meçhul gazeteciler ve muhalefet liderleri, sansürlenen basın, yasaklanan ve bastırılan protesto gösterileri, cezaevine konulan veya zehirlenen muhalifler ve elbette son tahlilde Rusya’nın savaş ilan etmeden adına “askeri operasyon” diyerek bağımsız bir ülkeye saldırması, Moskova’nın inandırıcılığına haliyle halel getiriyor. Somut hadiseyi tartışmak yerine “Peki ya ABD, ya NATO?” diyerek lafı eğip bükmenin entelektüel dürüstlükle bağdaşmadığını düşünüyorum. Kuşkusuz ABD birçok savaş suçuna imza atmıştır, ancak çoğu kez bu suçlardan da yine Amerikan basınından haberimiz oldu. Rusya eğer Lavrov’un iddia ettiği gibi Batı’nın bir komplosunun hedefindeyse bunda en büyük payı bağımsız basını ve muhalefeti tasfiye eden mensubu olduğu rejim taşıyor. Özetle: Rusya’nın bir inandırıcılık sorunu var.

Batı basını da propagandadan masum değil elbette. Haberler ve analizlerde savaş suçları iddialarının yanı sıra Rusya’nın beklediği zaferi bulamadığı, büyük kayıplar yaşadığı, gücünün sınırına dayandığı, Ukrayna kuvvetlerinin beklenilenin üstünde bir performans sergilediği gibi konular işleniyor. Bunların Ukrayna tarafında moral üstünlük, Rusya tarafında da moral bozukluğu yaratmak gibi bir işlevleri var. Ancak İstanbul’da kurulan pazarlık masası bu değerlendirmeleri doğrulamıyor. Ukrayna’nın NATO üyeliği hedefinden vazgeçmesi, çatışma konusu bölgeler için referandum çözümünü kabul etmesi Rusya için önemli başarılar. Unutmamalı ki Rusya zaten Ukrayna’yı tamamen işgal etmek gibi bir hedef taşımıyor, Avrupa’nın en büyük ülkesini idare etmenin çok ağır bir maliyetinin olacağının farkında. Dolayısıyla Rusya’nın başarısını değerlendirirken askeri manevranın siyasi hedeflerine bakmak lazım. Şimdilik Rusya Ukrayna’da Kıbrıs’taki gibi bir durumu uluslararası topluma kabul ettirecek gibi görünüyor, ancak orta ve uzun vadede muhtemelen transatlantik ittifakını iyice konsolide etmiş ve Batı’daki askeri-sanayi kompleksine can suyu vermiş olacak.

Savaşın uluslararası sistem açısından en büyük sonucu ekonomi alanında görülüyor. COVID-19 pandemisiyle durgunluk ve enflasyonu aynı anda yaşayan Batı ekonomilerinin dört gözle beklediği canlanma Putin’in askeri hamlesiyle kursakta kaldı. Her türlü emtia ve gıda fiyatları, dolayısıyla maliyetler ve tüketici ürünlerinin fiyatları artıyor. Buna mukabil tüketiciler belirsizlik sebebiyle harcamaları kısıyor. Rusya’dan ithal edilen gazın kesilmesi durumunda başta Almanya ekonomisini büyük bir durgunluk bekliyor ve Moskova’nın bu karşılıklı bağımlılığı bir koz olarak kullanmaması düşünülemez. Frankfurter Allgemeine Zeitung’un haberine göre Avrupa’nın üçüncü büyük ekonomisi ve G7 üyesi İtalya resesyona girmiş durumda (https://www.faz.net/aktuell/wirtschaft/italien-rutscht-in-die-rezession-unternehmen-stoppen-die-produktion-17931092.html). İtalyan sanayici iş adamları örgütü La Confindustria’nın Başkanı Carlo Bonomi geçen cumartesi Roma’da sanayi işletmelerinin yüzde 16’sının ya üretimi yavaşlattığı ya da durduğunu açıkladı. Bonomi’ye göre önümüzdeki üç ay içinde bu oran yüzde 46’ya çıkacak. Almanya’da hem büyük sanayi hem sendika temsilcileri panik halde Ukrayna’daki savaşın ekonomik etkisinin giderilmesini ve derhal bir çözüm bulunmasını talep ediyor. ABD’deki benzin fiyatları ve enflasyon kasımdaki ara seçimlere hazırlanan Biden’ın onay oranlarını iyice düşürmüş durumda. Dolayısıyla, Batı Ukrayna’da Rusya’yı askeri bir yıpratma savaşına çektiğini düşünüyorsa, Rusya da Batı’yı ekonomik bir yıpratma savaşına çekmiş olabilir. Macaristan ve Sırbistan’daki seçimlerde Putin’le dost liderlerin oy arttırarak iktidarda kalmaları ekonomik kozun hafife alınmaması gerektiğini herkese kanıtlamış olmalı. Bakalım askeri harcamaları arttırma politikası stagflasyonu yenecek bir ekonomik canlanma sağlayacak mı? Mesele şu ki, böyle bir canlanma Rusya’nın askeri politikasına bir etki etmeyeceği gibi orta ve uzun vadede esas olarak halkların canına okur.”

Exit mobile version