Günein Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis, bugün güneydeki basında yer alan demecinde, Ukrayna krizi başta olmak üzere Rum kesiminin “Güven Yaratıcı Önlemler” adı altında sunduğu öneriler konusunda da açıklamalarda bulundu.
Gazeteye göre Kıbrıs’ın güneyinin “Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi konusundaki tutumu ve endişelerinin” sorulması üzerine Kasulidis, ilk andan itibaren yaklaşımlarının açık ve net olduğunu belirterek, Ukrayna’daki Rus işgalini kınadıklarını ve Ukrayna’nın uluslararası kabul görmüş sınırlar içerisindeki bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğünü desteklediklerini ifade etti.
Uluslararası hukukun temel ilkeleri ihlal edildiği zaman burada “yarım yamalak sözlere” yer olmadığını savunan Kasulidis, diplomasi değil de silah mantığının hakim olmasının kendilerini endişelendirdiğini dile getirdi.
Kasulidis, yakın gelecekte, Avrupa’da hakim olacak olan istikrarsızlık havasının kendilerini kaygılandırdığını da ifade etti.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un, Ukrayna’daki durum için “KKTC”yi örnek gösteren açıklaması konusunda ise Kasulidis, ilgili ifadenin, Donbas’taki ayrılıkçıların, Kiev’deki tanınmış hükümetin resmi müzakerecileri olarak kabul edilmesi gerektiğine işaret etmek amacıyla yapıldığını anladıklarını savundu.
Bunun kaçınılması mümkün olan talihsiz bir mukayese olduğunu iddia eden Kasulidis, bunun BM Güvenlik Konseyi kararlarına, aynı zamanda Rusya’nın tutarlı bir şekilde Kıbrıs sorununda muhafaza ettiği ve her fırsatta tekrarladığı teze aykırı olduğunu öne sürdü.
Öte yandan AB Dış İlişkiler Konseyi çerçevesinde, Avrupa Birliği (AB) Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell aynı zamanda İtalya ve Almanya Dışişleri Bakanlarıyla görüşmeler yaptığını anımsatan Kasulidis, gerçekleştirilen görüşmeler sırasında muhataplarını, Rum kesiminin Kıbrıs sorununda atılacak bir sonraki adımları algılama şekli, aynı zamanda iki taraf arasında kaybolan güvenin geri kazanılması için, iyi bir ortam meydana getirilmesi hususunda bilgilendirme fırsatına sahip olduğunu söyledi.
Sözlerinin devamında bunun ise dengeli, iddialı ve somut sonuçlara odaklanmış olan “Güven Yaratıcı Önlemler” (GYÖ) aracılığıyla yapılabileceğini savunan Kasulidis, uluslararası toplumun dikkatinin, şu an Ukrayna’daki durumun ele alınmasına çevrildiğinin bir gerçek olduğunu da söyledi.
Bütün bunlara rağmen, Kıbrıslı Rum lider Nikos Anastasiadis’in önerdiği GYÖ’leri, muhataplarına iletmeye devam edeceklerini belirten Kasulidis, bunların şimdiye kadar ortaklarından olumlu bir şekilde kabul gördüğünü memnuniyetle gördüklerini ifade etti.
Ukrayna’yla ilgili tezlerinin “ortaklarının Kıbrıs’ın durumu konusunda sahip olmalarını istedikleri tezden kaynaklandığını” da savunan Kasulidis, kendi durumlarında ise, Türkiye aleyhindeki yaptırımlar politikasının, yapılan devamlı çağrılara ve konunun AB Dış İlişkiler Konseyine havale edilmesine rağmen, siyasi aşamada gereken oy birliğini sağlamadığını kaydetti.
Kasulidis, tam olarak bu sebepten, yani siyasi aşamada anlaşmaya varılamamasından ötürü, konunun terk edilmeksizin teknokratik aşamaya sevk edildiğini belirtti.
Kasulidis, Rusya’ya yönelik yaptırımların önemli farklılıklara sahip olduğunu ve bundan ötürü AB düzeyinde destek ve onaya sahip olduğunu da ifade etti.
“Türk tarafının sadece egemen eşitliğin tanınmasıyla resmi müzakereler yapılabileceğini tekrarlaması ve bunun nasıl aşılacağı” konusundaki bir soruya karşılık ise Kasulidis, Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin müzakerelerin yeniden başlaması konusunda samimi istek ve irade olduğu takdirde, bunun aşılabileceğine inandığını dile getirdi.
“Kıbrıs Türk tarafının geçmişte de egemen eşitlik konusunu ortaya koyduğunu, daha sonra süreç içerisinde bundan vazgeçtiğini, bunun ise müzakerelerin yeniden başlamasını mümkün kıldığını” iddia eden Kasulidis, müzakere ettikleri çerçevenin yıllardır herkes tarafından kabul edildiğini ve bunun BM Güvenlik Konseyi kararları ile Doruk Anlaşmaları tarafından tayin edildiğini dile getirdi.
Kasulidis “bu çerçeveyi hangi taraf bozarsa, Kıbrıs sorununun çözüm sürecinin çökmesinden tek başına sorumlu olacağını” da ileri sürdü.
“Güven Yaratıcı Önlemler” (GYÖ) adı altında sundukları öneriler konusundaki bir soruya karşılık ise Kasulidis “Ercan havalimanının BM’ye devredilmesinin, bunun işgal altındaki havalimanı olarak, eş zamanlı tanınması anlamına gelmeyeceğini” ifade etti.
“GYÖ’lerin amaçlarından birinin, kapalı bölge Maraş’ın kurtarılması olduğunu çok kez söylediğini” de dile getiren Kasulidis, bunun sözde değil, öneme ve içeriğe sahip bir öneri olduğunu dile getirdi.
Kapalı bölge Maraş’taki Türk faaliyetlerinin sona ereceği şartları ve uygun koşulları meydana getirmeleri gerektiğine de işaret eden Kasulidis, kapalı bölge Maraş’ın, Kıbrıs sorununun nihai çözümüne kadar, BM’nin geçici idaresi altında yasal sakinlerine iade edilmesi gerektiğini iddia etti.
Kasulidis “kâr-zarar terazisinde, Maraş’ı kurtarmanın ve yasal sakinlerine iade etmenin faydasının, her türlü bedelden daha ağır bastığını” da savundu.
Kasulidis, GYÖ’ler adı altında sundukları öneriler içerisinde, diğer bilindik öneriler haricinde, Türkiye’yle deniz alanlarının belirlenmesinin çabasının başlamasını önerdiklerini de söyledi.
GYÖ’ler konusunda liderler arasında bir görüşme yapılmasının planlanıp planlanmadığı konusundaki bir soruya karşılık ise, iki lider arasında bir görüşme yapılmasının planlanmadığı yanıtı veren Kasulidis, yakın gelecekte önerilerinin kayda geçirileceğini, bazı boyutlara yönelik somut hale getirileceğini ve Kıbrıs Türk tarafına iletileceğini söyledi.
Kasulidis, başka bir soruya yanıtında ise, “Türkiye’nin şu an ifade ettiği tezlerde ısrar etmesi halinde, ne yazık ki herhangi bir sonuç ortaya çıkmayacağını ve çözümsüzlüğün bedelini ise hem Kıbrıslı Türklerin, hem de Kıbrıslı Rumların omuzlayacaklarını” söyledi.