Bugün Kıbrıs

KORKUTAN SENARYO

HABER MERKEZİ

ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Yonca Özdemir, Bugün Kıbrıs’a yaptığı değerlendirmede Türkiye’nin burada hayata geçirmek istediği başkanlık sisteminin UBP tek başına iktidara gelse bile toplumdan kabul görmeyeceğini ifade etti. UBP’nin ‘tek başına iktidar’ hedefinin arkasındaki bir diğer hedefin de Meclis’ten federasyon karşıtı bir karar çıkarmak olmasını değerlendiren Özdemir, “adadaki gerginliği daha da artıracak ve uluslararası alanda da bizi daha yalnızlaştıracak bir eylem olur sadece” dedi. Özdemir sorularımızı yanıtlayarak boykot konusundaki görüşlerini de paylaştı…

Başkanlık sistemine geçiş için Türkiye’den yapılan baskı malumunuz… Bu sisteme geçiş için UBP’nin tek başına iktidara gelmesi için uzun zamandır çalışma yapılıyor. Siz buna ihtimal veriyor musunuz? UBP tek başına iktidar olsa da Anayasayı değiştirerek bunu yapabilir mi? Bunun toplumdaki karşılığı ne olur?

“Tabii ki böyle bir şey planlanıyor olabilir. Bunun için çalışılıyor da olabilir. Ancak bunun sadece UBP’nin isteği ile olabileceğini sanmıyorum. Bu diğer partiler tarafından destelenmeyecek bir plan ise, UBP tek başına iktidar olsa dahi böyle bir değişiklik mümkün olmayacaktır. UBP tek başına iktidara gelse bile bu kadar ciddi bir değişiklik için tabii ki referandum yapılması gerekecektir.

Referandumda sadece UBP’nin (ya da sağ partilerin) desteği ile böyle bir değişikliğin onaylanacağını düşünmüyorum. Bence sadece Türkiye örneğine bakarak dahi vatandaşlar, UBP’ye oy verenler de dâhil, başkanlık sistemine olumlu bakmayacaktır. Türkiye’deki başkanlık sistemi iyi bir örnek değildir, onu da kabul etmek lazım. Sonuçta Rum tarafında da bir başkanlık sistemi mevcut.

Ancak başkanlık sistemin Türkiye tarafından dayatılıyor olması buraya getirilmeye çalışılan başkanlık sisteminin Türkiye benzeri bir başkanlık sistemi olacağı konusunda halk arasında derin şüpheler yaratmaktadır. Dolayısıyla ben bu şartlarda Kuzey Kıbrıs’ta buna onay verecek bir çoğunluk olmadığını düşünüyorum.”

Tek başına iktidar hedefindeki UBP’nin bir diğer projesinin de Meclis’ten federasyon karşıtı karar çıkarma olduğu biliniyor. Türkiye’nin güdümünde götürülen Kıbrıs Sorunu, KKTC Meclisi’nde buna yönelik bir karar alınırsa nasıl bir aşamaya evrilir?

“Evet, belki böyle bir karar şu anda sürdürülmekte olan birleşme karşıtı söylem ve politikaların bir devamı olarak ortaya çıkabilir ya da en azından gündeme gelebilir. “İki ayrı devlet” söyleminin yeni bir hamle ile bu şekilde tezahür etmesi mümkün.

Ancak bu yine KKTC’nin kendi kendine aldığı, uluslararası platformda hiçbir anlam ve önem taşımayan ama adadaki gerginliği daha da artıracak ve uluslararası alanda da bizi daha yalnızlaştıracak bir eylem olur sadece. Böyle bir karar çıkaracak olanların bu kararın neye ve kime hizmet edeceğini iyice düşünmeleri lazım. Ekonomik krizin dibine doğru batmaktayız.

Öte yandan Türkiye birtakım değişikliklere gebe. Çok da uzun olmayan bir süre içinde çok şey değişebilir ve bu değişiklikler olduğunda biz uluslararası ilişkilerde dışlanmış, parya bir devlet şekilde mi yakalanmak isteriz, yoksa her türlü yeni olanağı değerlendirebileceğimiz bir kredibilite ile mi?”

Boykot hareketinin yükseldiğini düşünüyor musunuz? Bunun Kıbrıs’ın kuzeyinde uygulanmak istenen projelere etkisi ne olur? Boykot UBP’nin tek başına iktidara gelme hedefini kolaylaştırır mı? Öngörüleriniz nelerdir? Ne yapılmasını önerirsiniz?

“Bir boykot olayı var ve bunu destekleyenler de seslerini oldukça yüksek çıkartmaya çalışıyorlar. Bu insanların hepsi siyasi olarak bir şeylere kızgın, kırgın ve de en önemlisi sistemin artık tamamen bir açmaza girdiğini düşünüyorlar.

En azından sol seçmenin neredeyse tamamı boykotçuların bu kaygı ve endişelerini paylaşıyordur. Burada bir sorun yok. Ancak kanımca boykotçuların bu şikâyetçi oldukları hususları boykot ile değiştirme ya da çözme şansları da sıfır. Dolayısıyla boykot hareketini anlamakla birlikte anlamlı bulmuyorum.

Diyelim ki boykot azımsanmayacak sayıda seçmenin (%10) oy vermemesi sonucu doğurdu. O zaman diyelim ki sırf bu boykotçular yüzünden UBP % 36 ile değil de % 40 ile seçimi kazandı ve parlamentoda rahat bir çoğunluk kazandı ve tek başına iktidar oldu. Ben boykotçuların endişelerinin, bahsettikleri problemlerin böyle bir hükümet görevdeyken nasıl çözüleceğini merak ederim. Tam tersine o kızdıkları, endişe duydukları her şey katbekat çoğalacaktır. Daha önceki sorularda bahsettiğiniz olası olumsuz gelişmelerin hepsi bu koşullarda çok daha rahat bir şekilde olacaktır. Fakat şunu da belirtmem gerekir ki, boykotçuların sayısının çok fazla olacağını da düşünmüyorum.

Çoğu kişi bu tasvir etmeye çalıştığım kâbus senaryoyu zaten kafasında çizebiliyor ve o yüzden oyunu vermeye de gidecektir. Zaten 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sandığa gitme oranının seçim sonuçlarını ne kadar çok etkilediğini hepimiz gördük. Sonuçta küçük bir adadaki küçük bir nüfustan bahsediyoruz. Soruda ima ettiğiniz projelerin kısa sürede ve tam olarak uygulamaya geçmesini istemiyorsak herkesin oyuna sahip çıkması, onu hafife almaması gerekir. Herkesin oyu önemli. Kaldı ki dünya değişiyor, Türkiye de değişiyor; biz tüm bunlar olurken hala çağ dışı bir söylemi, çökmüş bir sistemi savunan bir hükümetin yönetimine hapsolursak gerçekten yazık olur.

Tek başına iktidar olan bir partinin hükümeti kolay kolay hükümetten de düşmez. Kızgınlıkla, kırgınlıkla değil, bunları düşünüp rasyonel davranmak gerektiğini düşünüyorum. Kaldı ki boykot ancak çok çok büyük katılımlarla yapıldığında bir anlam kazanır. Aksi takdirde tam da o protesto ettiğiniz şeyleri daha da kötü hale getirmekten başka bir işe yaramaz. Dolayısıyla boykotçularla sol partiler arasında kısa sürede bir uzlaşmaya varılmasını, bunun için de gerekiyorsa sol partilerin özellikle uğraş vermesini ümit ediyorum.”

Exit mobile version