Cenevre’de yapılan “Türkiye Tribünal Mahkemesi” dört gün süren celselerinin ardından Erdoğan Hükümeti’ni temel insan hakları ihlalleri konusunda suçlu buldu.
Dört gün süren duruşmalarda, işkence, zorla kaybetmeler ve yurtdışından muhalif kaçırmalar, basın ve ifade özgürlüğü, adalete erişim hakkı, cezasızlık ve insanlığa karşı işlenen suçlar başlıkları altında toplam 15 tanık dinlendi.
ABC Gazetesi’nin aktardığına göre, Mahkeme Başkanı Hakim Prof. Em. Dr. Françoise Barones Tulkens, kararın hiçbir hukuki bağlayıcılığı olmadığını ancak ileride açılması olası soruşturmalar için bir kaynak teşkil edeceğini belirtti.
Tulkens, karar açıklamasında tanıkların yaşadıklarını cesur bir biçimde anlattıklarını ve mahkemenin Türkiye’de sistematik ve organize işkencenin olduğunu belirtti. Tulkens, Türkiye hükümetini işkenceye karşı bağlı olduğu uluslararası anlaşmalara uymaya çağırdı.
Tulkens tarafından okunan karar şöyle:
“- Bu karar hukuki açıdan bir yetkisi olmayabilir ama ahlaki olarak bağlayıcılığı elbette olacaktır. Mahkeme heyeti saygın hakimlerden oluşmaktadır ve Türkiye’ye karşı tarafsızdırlar.
– Ele alınan konular çok sayıda farklı konular olmakla beraber tanıkların yalın anlatımlarına dayanmaktadır.
– Tribunal, tanıkların katılımlarını ve sessizlik duvarlarını yıkması sebebi ile çok önemlidir.
– Tanıkların uğradığı fiziki ve psikolojik işkenceler bağımsız raporları da doğrulamaktadır.
– 22 Temmuz 2016’da Türkiye hükumeti, işkenceyi yasaklayan anlaşmadan bir süreliğine muaf tutulmak istemiştir. Böylesi bir muafiyet söz konusu dahi olamaz.
– Tribunal, tanıkların yanı sıra, eşleri ve çocuklarının da tecavüz ve işkenceye tabi tutulacaklarına dair anlatımları ciddiyetle incelemiştir.
– Tribunal, Türkiye Hükumeti’nin işkence konusunda uluslararası anlaşmalara uymadığını tespit etmiştir.
– Tribunal, Türkiye Hükumeti’nin ‘zorla kaçırılmalar’ konusunda suçlu bulmuştur. Türkiye Hükumeti’nin zorla kaçırılmalar ve zorla yok etmelerin söz konusu olduğu açıkça görmüştür.
– Tribunal, Türkiye’deki Basın ve ifade özgürlüğü konusunda devlet eliyle yapılan bir baskıyı net olarak görmüştür.
– Trübunal, muhalif gazetecilerin baskı altına alındıklarını, hükumet yanlısı yayın yapmadıkları için terör örgütleri ile ilişkiliymiş gibi gösterildiklerini tespit etmiştir.
– Tribünal, Türkiye Devletinin basın özgürlüğü ile ilgili üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediği net olarak görmüştür.
– Türkiye’de, devlet görevlileri tarafından işlenen suçlar konusunda isteksiz davrandıkları ve bu suçların cezasız kaldığı görülmektedir.
– İnsan Hakları ihlalleri ile ilgili yargı sürecinin sağlıklı yürümediği görülmektedir. Bu da vatandaşların yargının bağımsızlığı ve ve adalete erişimini engellemektedir.
– Tribünal, Türkiye Devletinin, cezasızlık ve adalete erişim ile ilgili üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediği net olarak görmüştür.
– Tribünal’in kaygı ile belirtmek istediği nokta şudur: Mevcut hukuki çerçeve yeterli teminat noktaları sunuyormuş gibi görünse de bu teminat, Gezi Parkı olayları ve 17-25 yolsuzluk soruşturmaları sürecinde maalesef işletilmemiştir.
– Yasalarda yapılan sürekli tadilatlar, yargı bağımsızlığını azaltmış ve yaralamıştır. Tribünal Şubat 2013’teki HSYK yasasında yapılan değişiklik HSYK’nın bağımsızlığını ortadan kaldırmıştır.
– 4560 hakim ve savcının HSYK’nın hazırladığı bir liste ile görevden alınması, yargı önüne çıkarılmaksızın terör örgütü ile ilişkilendirilerek görevden el çektirilmiş tutuklanmış ve/veya ihraç edilmiştir bu da yargının korkutulması ve sindirilmesi anlamını taşımaktadır.
– Tribunal, Türkiye’deki savunma hakkının ciddi olarak sınırlandırıldığı görülmüştür. Bu da Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası anlaşmalarla üzerine düşen sorumluluklarını yerine getirmediğini gözlemlemiştir.
– Darbe girişiminden bu yana işkence ve zorla kaybetme olayları sistematik ve örgütlü bir şekilde gerçekleşmiştir.
– Ağır insan hakları ihlallerinin sonuçlarının uzun vadede mağdurların hayatlarını etkileyecekleri açıktır.
– Türkiye’de 15 Temmuz 2016’dan sonra Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlalleri, işkence ve zorla kaybetmeler ve insan kaçırmalar münferit (bireysel) olarak görülemez, Tribünalin görüşü Türkiye’de işlenen bu suçların, yaygın ve sistematik olarak yapıldığı şeklindedir.
– Tribünal sırasında yapılan tanıklıklar ve sunulan raporlar, uluslararası yargı makamlarına ulaştırılırsa, tüm bu suçların ‘insanlığa karşı işlenen suçlar’ kategorisinde değerlendirilir ve sanıklar ağır cezalar alabilir.”
Turkey Tribunal’in organizatörü Prof Dr Johan Vande Lanotte; Tribunal’in “insanlığa karşı suç” unsurlarının oluştuğuna dair verdiği kararla, Lahey’e (Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne), Avrupa Konseyi’ne, Avrupa Birliği’ne ve Birleşmiş Milletler’e başvuralarda bulunacaklarını söyledi.
Lanotte, aynı zamanda Magnitsky Yasası kapsamında insan hakları ihlallerinin mesulleri hakkında başvurularda da bulunulacağını ifade etti.
“Bireysel sorumluluk konusunda uluslararası bir mahkeme olan Hollanda’daki Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne gitmek için bireysel dosyaları ayrıntılı hazırlayacağız. Buna sahip olduğumuzda, bu dosyaları Magnitsky Yasası’na bir başvuru için de kullanabiliriz.
Elbette; burada bir temsilcisinin bulunduğu Avrupa Parlamentosu’nda, Avrupa Konseyi’nde, Birleşmiş Milletler’de ve mahkemeler önünde, bu mahkemede yazılanlar, söylenenler, karar verilenler kullanılacaktır.”