Savaş doğanın kanunu olmadığı gibi, barış da silahlı çatışma yokluğu ile sınırlı olacak bir olgu değildir.
Barış, genel olarak her bir topluma kalkınma, gelişme, refah, ekonomik, sosyal, kültürel standartları en üst düzeyde sağlamak için zaruridir.
Barış hakkı, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve diğer insan hakları belgeleri ışığında, hukukun üstünlüğü ilkesinin herkes için güvence oluşturması, dil, din, etnik köken, cinsiyet, engellilik, cinsel yönelimi, sosyal statü gibi her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasıdır. Dahası, sosyal ve ekonomik hakların tümünün tüm bireyler, toplumlar ve halklar için tanınması ve yaşama geçirilmesi; herkesin eğitim ve kültürel haklara sahip olması, tüm çocukların insan haklarına sahip olması ve bunların yaşama geçmesi, herkesin içinde yaşadığı toplumda kendisi, toplumu ve ülkesinin yönetimi konusunda iradesini özgürce ortaya koyması ve yaşamının tüm yönlerine tam katılmasına olanak tanınmasıdır.
Kıbrıs sorununu tarihe gömecek olan kapsamlı ve kalıcı bir federal çözüm, tarafların karşılıklı olarak birbirleriyle empati kurması, siyasi eşitlik üzerindeki tartışmalara son vermesi ve asgari güvenlik beklentilerine anlayış göstermeleri doğrultusunda ortaya konacak siyasi irade ile mümkün olabilecektir!
Diğer sorunlu ülkelerde başarıyla sonuçlanan barış süreçlerine baktığımız zaman, başarının “siyasi müzakere – diyalog – güven artırıcı önlem”den oluşan katılımcı bir yöntemle gerçekleştiğini görebiliriz. Siyasiler ve sivil toplum temsilcisi örgütler arası diyalog, liderlerin sonuca yönelik yürüteceği müzakerelerle eş zamanlı olarak devam etmelidir. Bu, barış süreçlerinin zaruri unsurlarından birisidir. Çözüm siyasi uzlaşıyla, kalıcı barış ise sorunlu taraflar arasında ekonomik, sosyal ve kültürel etkileşim ve sinerjik çıkarlar elde edilmesiyle sağlanacaktır!
Barış süreçleri inişli çıkışlı, zor ve uzun süreçlerdir. Yarım asrı aşan Kıbrıs sorunu, Kıbrıslı Toplumlara birçok mağduriyet getirmekte ve ortak Ada’larında hakim olan istikrarsızlığı artırarak devam ettirmektedir. Ada genelinde hakim olan siyasi istikrarsızlık sadece Kıbrıslı toplumlar arasında değil, bölge ülkeleri arasındaki jeopolitik ilişkileri de etkisi altına alan çok boyutlu olumsuz gelişmelere neden olmakta ve tüm tarafları potansiyellerinin gerisinde bırakmaktadır.
Kapsamlı bir siyasi anlaşmaya onay vermek, toplumların kendilerini siyasi, sosyal ve ekonomik beklentilerini hissetmeleri ile mümkün olacaktır.
Barış, yıllarca düşmanlaştırdığımız kesimle insani bir seviyede “yaşa ve yaşat” ilkesinin benimsenmesi sürecidir!
1 Eylül Dünya Barış Günü, Kıbrıs’ımıza ve Dünya’mıza barış ve istikrar sağlayacak bir geleceğin başlangıcı olsun…