Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği zehir saçan elektrik santrallerinin, toplum sağlına ve çevreye zarar verdiğini, fosil yakıtların saldığı zararlı gazların birçok ciddi hastalığa neden olduğunu belirtti. Çevre ve Eğitim Sorumlusu Dr. Ceyhun Dalkan yaptığı yazılı açıklamada dünyanın en pahalı elektriğinin kullanıldığı ülkemizde son dönemde kullanılan yakıtın kalitesinin düşüklüğü nedeniyle zehirli duman soluduğumuzu ifade etti. “Bacadan tüten zehirli duman hem Kıbrıs’ın kuzeyini, hem de bölgemizi zehirlemektedir” diyen Dalkan, fosil yakıtların yanması ile salınan zararlı gazların inme (felç), kalp ve akciğer hastalıkları, astım, akciğer kanserleri, demans, kısırlık, bilişsel yetenekte azalma ve erken ölümler için ciddi risk oluşturduğu belirtti. Dalkan ayrıca hükümetlerin yenilenebilir enerjiye öncelik vermesi gerektiğini vurgulayarak fosil yakıtlara yatırım yapmayı bırakarak ve herkesin güvenli, temiz havaya erişimininin sağlanması gerektiğini ifade etti.
Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği adına Çevre ve Eğitim Sorumlusu Dr. Ceyhun Dalkan’ın yaptığı yazılı açıklama şöyle:
“Zehir saçan santraller değil sürdürülebilir enerji, sağlıklı gelecek…
Dünyanın en pahalı elektriğini kullandığımız ülkemizde, halen daha fosil yakıt kullanılmaktadır. Son dönemde özellikle kullanılan yakıtın kalitesinin düşüklüğü bacadan tüten zehirli dumandan çok aşikardır. Bacadan tüten zehirli duman hem Kıbrıs’ın kuzeyini, hem de bölgemizi zehirlemektedir. Fosil yakıtların yanması ile salınan zararlı gazların inme (felç), kalp ve akciğer hastalıkları, astım, akciğer kanserleri, demans, kısırlık, bilişsel yetenekte azalma ve erken ölümler için maalesef ciddi risk oluşturduğu bilinmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2016 yılı verilerine dayanarak yaptığı tahminlerinde, her yıl yaklaşık 4,2 milyon insan çevresel hava kirliliğine maruz kaldığı için hayatını kaybetmektedir.
Sağlık etkilerine ek olarak, SO2 (sülfür dioksit) yayan her yakma süreci aynı zamanda atmosfere önemli miktarda sera gazı salmaktadır. Dolayısı ile fosil yakıt kullanımının insan sağlığı üzerinde doğrudan olumsuz etkileri yanında, küresel ısınmaya neden olan sera gazı salınımı sonucunda bugün Türkiye ve dünyada bir çok ülkede yıkıma neden olan yangınlara, vb. doğal afetlere yol açmaktadır.
Yaşadığımız bütün bu olayların bugüne kadar olan sera gazı salınımıyla beraber yarattığımız İKLİM KRİZİ nedeniyle olduğunun farkında olmalıyız. Dünya ülkeleri Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamındaki Paris İklim Anlaşması çerçevesinde sürdürülebilir enerji yatırımlarını arttıracağını, sera gazı üretimini azaltarak küresel sıcaklık artışının azaltılmasına katkıda bulunacağını taahhüt etmiştir. 191 ülke bu anlaşmayı imzalamışlardır. Böylece yuvamız olan dünyamızda insan etkisiyle oluşan çevre kirliliğinin azaltılması hedefine ulaşma azmi gösterilmelidir. Dolayısıyla çevremize ve dünyamıza olan sorumluluğumuz gereği ülkemizde de sürdürülebilir enerji politikalarının üretilmesi ve hayata geçirilmesi geleceğimiz ve sağlığımız için yapılacak en büyük yatırım özelliğindedir.
Ormanların korunması, küresel ısınma gibi çevre sorunlarına odaklı çalışan Greenpeace örgütü, fosil yakıt kullanımının dünyada azaltılmasını, fosil yakıtlara odaklı enerji üretim tesislerine yatırımların hızlıca durdurulması gerektiğini vurgulamaktadır. Ayrıca emisyon standartlarının güçlendirilmesi, yani filtre takılmasının ve hava kirliliği kontrol teknolojisinin uygulanmasının da acil gereklilik olduğunu vurgulamaktadır.
Hava kirliliğine yönelik çözümler son derece açık ve nettir. Hükümetler yenilenebilir enerjiye öncelik vermeli, fosil yakıtlara yatırım yapmayı bırakmalı ve herkesin güvenli, temiz havaya erişimini sağlamalıdır. Tüm gelişmiş ülkeler, güvenli ve çevre dostu yenilenebilir rüzgar, güneş ve katı atıktan enerji üretimine yatırım yaparken, Avrupa Birliği 2050’ye kadar sera gazı salınımını sıfıra düşürmek için üyelerini yenilenebilir enerjiye yatırım yapmaya zorlamaktayken, biz hala daha kalitesiz fosil yakıt kullanarak, filtresiz bacalarla insanımızı ve güzelim dünyamızı zehirlemekte, küresel ısınmaya olumsuz katkımız olmaktadır. Enerji planlayıcılarımız, ‘yöneticilerimiz’ ivedi şekilde temiz enerji politikalarına odaklanıp 360 gün güneşin olduğu ülkemizde bacasından zehir çıkan santrallerimizi artık kullanımdan çıkarmalı, yeşil, yenilenebilir enerjiye odaklı enerji politikaları üretmelidirler.”