Evrensel Gazetesi başyazarı İhsan Çaralan da “KKTC bağımsız bir devlet mi yoksa Türkiye’nin bir ilçesi mi?” başlıklı yazısında Erdoğan’ın ve AKP’nin Kıbrıs’ın kuzeyini nasıl gördüğünü anlattı.
İşte İhsan Çaralan’ın yazısı:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “müjdeli bir şova” dönüştürdüğü KKTC ziyareti, fiyaskoyla sonuçlandı. Havuz medyasının yakın çevresinde olanlar bile “müjde”yi, “Dağ fare doğurdu” eleştirileriyle karşıladı!
Oysa “müjde”, “devlet sırrı” gibi saklanınca, beklentiler de çok yükselmişti. KKTC’nin, “KKTC’ye deniz üssü kurulacağı”, “KKTC’de ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçileceği”, “Pakistan, Azerbaycan, Bangladeş, Gambiya gibi ülkelerin en azından birkaçı tarafından resmen tanınacağı”, “Kıbrıs’ın güneyinde doğal gaz yatakları bulunduğu”, “Maraş bölgesinin yerleşime açılacağı”… gibi çeşitli iddialar ortaya atılmıştı.
Ama “müjde”nin, KKTC’ye bir “cumhurbaşkanlığı külliyesi”, bir “parlamento binası” ve bir de KKTC vatandaşlarının yatıp yuvarlanması için bir “millet bahçesi” olduğu kimsenin aklına gelmemişti!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, günlerdir sakladığı “müjdeyi” KKTC Parlamentosunda yapılan özel oturumdaki konuşmayla açıkladı.
O konuşma sırasında muhalefet partilerinin milletvekilleri, Erdoğan’ın ziyaretini protesto ettikleri için oturuma katılmamıştı. Kalabalık Türkiye heyeti ve az sayıda milletvekilinin katıldığı toplantıda KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve eşinin huzursuzluğunu, yüzlerindeki maske bile saklayamıyordu.
Muhtemeldir ki, Ersin Tatar da Erdoğan’ın müjdesini orada duydu! Tıpkı Boğaziçi Üniversitesi Kayyumu Bulu’nun görevden alındığını Twitter’dan duyması gibi!
KKTC’YE SÖMÜRGE MUAMELESİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan sır gibi sakladığı müjdeyi verirken, “Bilindiği gibi KKTC Cumhurbaşkanlığının ne doğru dürüst bir cumhurbaşkanlığı külliyesi ne doğru dürüst bir parlamento binası var. Tabii biz bunları KKTC’ye yakıştırmıyoruz” diyerek yıllardır “bağımsız bir ülke” olarak ilan edilen KKTC’nin hükümetini, binaların saray statüsünde olmaması üstünden yerden yere vururken ancak sömürgeci ülke yöneticilerinin sömürgelere yaptıkları ziyaretlerde kullandıkları bir üslup kullanıyordu.
Bu yüzden de “Erdoğan’ın bu ziyareti herhalde en çok Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ni memnun etmiştir” dersek, gerçeğin önemli bir yanını ifade etmiş oluruz.
Kaldı ki, bugüne kadar Kıbrıs’ta “federatif çözümü” savunan ve bu çözüm içinde iki halkın haklarını tartışan girişimleri başarısız ilan ederek, “iki devletli çözümü” savunan Türkiye Cumhurbaşkanının KKTC’ye Türkiye’nin bir ilçesi muamelesi yapması elbette ki sadece Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ni değil Kıbrıs’ta Türkiye’nin tezleri karşısındaki herkesi memnun etmiştir.
Erdoğan konuşmasında, “Cumhurbaşkanlığı külliyesiyle ilgili ilk adımın proje çalışmaları bitti, inşasına da başlıyoruz. 500 dönüm araziyi bu iş için tahsis ettik… Devlet olmanın işte ifadesi budur…” diyerek, KKTC’yi Türkiye’nin bir ilçesi olarak gördüğü yaklaşımına tüy dikmiştir.
MEĞER MÜJDE DE MÜJDE DEĞİLMİŞ!
Tatar’ın “müjde” olarak “külliye” yerine başka bir şey beklediği kuvvetle muhtemel. Zira Cumhurbaşkanının “müjde”sini açıkladıktan hemen sonra ortaya çıktı ki yeni cumhurbaşkanlığı binasının yapılacağı 14 Haziran 2021 günü KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın noktakıbrıs.com’a verdiği röportajdaki; “Cumhurbaşkanlığı binasının yapılması tartışılabilir… Mevcut tarihi bina zor dönemde kullanılıp değerlendirildi. Şimdi yeni binaya sahip olacağız. Binamız ana vatan Türkiye’nin katkılarıyla yapıldığı zaman ne kadar doğru bir adım atıldığını herkes görecektir” ifadeleriyle çoktan duyurulmuştu.
Bu da başka soruları gündeme getirmektedir.
İlk soru: Erdoğan “saray” müjdesini vermeye hazırlanırken Tatar’ın bu “müjdeyi” çoktan verdiğinden habersiz miydi?
Eğer habersizse bu utanç verici bir durumdur. Yok, eğer haberli de sadece zevahiri kurtarmak için, ziyarete heyecan katmak için böyle bir “müjde” eklemesi yapılmışsa bu daha da utanç vericidir.
Peki, Erdoğan Tatar’ın açıklamasından haberliyse neden böyle bir müjde verdi?
Burada bir ilk bakışta spekülasyon gibi görünen iki iddia var.
Bunlardan birisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan aslında Pakistan, Azerbaycan, Gambia, Bengladeş gibi ülkelerden en azından bazılarının KKTC’yi tanıdığını müjdeleyecekti. Ama bu ülkeleri razı edemedi!
Diğer iddia ise Erdoğan’ın, “KKTC de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ne geçecek “müjdesi” verecekti. Ama ABD, AB ve İngiltere itiraz edince bu müjde de gündemden düştü!
Eğer ülkenin dış politikası tek adam tarafından yürütülüyorsa, her şey olabilirdir ve normalde “spekülasyondur” diye gülünüp geçilecek her şey de gerçek olabilir!
İKTİDAR KKTC’Yİ KENDİSİNE BENZETMEK İÇİN ADIMLAR ATIYOR
“Müjde” ellerinde kaldı, ama Erdoğan’ın bu son KKTC seferi, KKTC’nin Türkiye rejimine benzemesi için hayli yol alındığını da gösterdi. Elbette bu ziyaret, KKTC’de tek adam rejimi için kolları sıvamış olan ve açıkça Türkiye’deki rejimin açık desteği ile iş başına gelen Ersin Tatar ve efradının bu doğrultudaki adımları için cesaretlendirici olacaktır.
Nitekim bu ziyaretten cesaretlenen Ersin Tatar, artık daha açıkça hareket etmeye karar vermiş olmalı ki Erdoğan’ın ziyaretini protesto eden muhalefeti “ihanet” (Böyle bir suçlama KKTC’de ilk defa yapılıyor) ve “Rumlarla iş birliği” ile suçlayarak Bahçeli-Erdoğan ikilisinin “bekacı” çizgisine geldiğini gösterdi.
KKTC şimdiden tek adam yönetimindeki Türkiye’ye benzemeye başlamıştır.
Bu ziyaretin, “müjde” konusunda fiyaskoyla sonuçlansa da KKTC’yi rejim olarak Türkiye’ye benzetmede yeni bir dayanak sağladığı da bir gerçektir.