Son yıllarda yaptıkları özgün çalışmalarla yönetmenlerimiz uluslararası arenada yer almaya başlıyorlar. Uluslararası alanda önemli birçok film festivalinde aldıkları ödüllerle ülkemize dönüyorlar. Bu yönetmenlerimizden başarılı çalışmaları ve uluslararası ödülleri ile kendisinden söz ettiren Doğuş Özokutan ile sinema yolculuğu yanında ülkemiz sinemasını da konuştuk.
Filmlerinizin senaryosu hep sizin tarafınızdan yazılmış ve tümünde de yaratıcı ve farklı konular görüyoruz. Genel olarak senaryolarınızın fikri nasıl gelişiyor?
Şimdiye kadar yazdığım senaryolar, hep üzerine kafa yorduğum, yanıt aradığım konularla ilgiliydi. Aklıma takılan meseleler üzerinde bolca okuma yapmayı seviyorum. Bunlardan kendime çıkardığım anlamlar zamanla filmlerin ana omurgasına dönüşüyor.
Senaryoyu yazma kısmında biraz şanslıyım sanırım. Hikâyeler aklıma, görüntüsüyle, sesiyle müziğiyle film formatında geliyor desem yeridir. Tabi finansal kısıtlamalar nedeniyle yazdığım senaryoları bütçeye uydurmak üzere düzenlemem gerekiyor…
Filmlerine baktığımız zaman kısa film, belgesel ve animasyon filmleriniz var. Hangi türe kendini daha yakın hissediyorsunuz?
Hepsinden keyif alıyorum ama kısa filmin yeri başka…
Kısmet’in uzun metraj versiyonu yapım aşamasında diye biliyorum. Bundan biraz bahsedebilir misiniz?
Kısmet’i uzun metraj film olarak çekme düşüncemiz vardı. 3 dakikaya sığdırdığımız filmin arkasında uzun bir hikaye vardı… Ancak proje finansal sorunlara takıldı…
“Birkaç kez Fransa gibi bazı ülkelerde resmi seçkiye kabul edildiği halde, son anda ‘yanlışlıkla oldu’ denilerek, filmlerimiz festivallerden çıkarıldı. Bunların siyasi olduğunu düşünsek de ispatlamak zor.”
Ada’nın Kuzeyinde bir sinemacı olarak, yaptığın filmleri uluslararası alanda var etmek için nasıl bir yol izliyorsun? Bu konuda, ülkenin tanınmamış olması ek engeller yaratıyor mu?
Sinema, spor kadar ciddi bir engellemeye maruz kalmasa da tanınmamışlık ve Kıbrıs sorununun yarattığı absürt ortam, bizim için de zaman zaman sorunlara yol açıyor. Filmlerimiz 50’den fazla ülkede 100’e yakın uluslararası festivalde gösterildi. Birkaç kez Fransa gibi bazı ülkelerde resmi seçkiye kabul edildiği halde, son anda ‘yanlışlıkla oldu’ denilerek, filmlerimiz festivallerden çıkarıldı. Bunların siyasi olduğunu düşünsek de ispatlamak zor. Dahası buna takılıp, marazi olmaya da gerek yok. Sinema evrensel, biz öykülerimizi elimizden geldiğince iyi şekilde anlatmaya çalışıyoruz. 100 ülkeden 5-6 bin başvuru arasından 40 filmlik resmi seçkisine girmeyi başardığımız dünya çapında pek çok festival var. İzleyici filmin ülkesine/diline değil, ne anlattığına önem veriyor.
“Kıbrıs Türk sinemasından bahsedilebilmesi için her yıl belirli sayıda film üretecek kapasiteye erişmemiz gerekiyor.”
Kıbrıslı Türklere özgü bir sinemanın varlığından söz etmenin şu anda zor olduğunu biliyoruz. Ama ilerde Kıbrıs Türk sineması olarak adlandırılacak bir sinemadan söz edebilmek için Ada’da nelerin gelişmesine ihtiyaç oluğunu düşünüyorsunuz?
Kıbrıs Türk sinemasından bahsedilebilmesi için her yıl belirli sayıda film üretecek kapasiteye erişmemiz gerekiyor. Bunun önündeki en büyük engel ise finansal sıkıntılar. Bu sıkıntıyı aşmak için devletin sinemaya sistematik şekilde destek vermesi gerekiyor.
Her yıl belirli sayıda filme finansal destek verilebilecek bir sistem kurulması halinde, sinema konusunda kariyer yapan insan sayısı artacaktır böylece ekip kurmada yaşanan sıkıntılar ortadan kalacaktır. Ve her yıl belirli sayıda film çekilebileceğini gören girişimciler kiralamak üzere, gerekli ekipmanlar temin edecektir… En azından benim umudum bu yönde…
“Devlet sinemaya gereken desteği vermese de Kıbrıs Türk halkı kesinlikle sanatın değerini biliyor.”
Ülkemizde film sanatına ve bu sektöre bakışı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Devlet sinemaya gereken desteği vermese de Kıbrıs Türk halkı kesinlikle sanatın değerini biliyor. Festival haberlerimizde hiç tanımadığımız insanların tebriklerini alıyoruz. Ve bu çok büyük bir şans…
Yanlış bilmiyorsam Teslimat pandemi döneminde çekildi. COVID-19 film çalışmalarınızı nasıl etkiledi?
Çekimler pandemiden kısa süre önce tamamlandı. O açıdan şanslıydık. Kapanma dönemine post prodüksiyon kısmı denk geldiği için büyük bir sorunla karşılaşmadık. Tabi festival sürecinde sıkıntılar yaşandı. Bazı festivallerin tarihi değişti, birçoğu iptal edildi. Yine de film açılışını Kasım 2020’de Torino gibi prestijli bir festivalde yaptı, İtalya Salerno’da seyirci ödülü aldı, 6 ay gibi bir sürede aralarında OSCAR ve GOYA’ya akredite festivallerin de bulunduğu 13 uluslararası film festivalinde yarıştı.
“Şimdiden online streaming platformlarının yükselişine şahit oluyoruz. Pandemi olmasaydı da bu yükseliş gerçekleşecekti ama pandemiyle süreç oldukça hızlandı diye düşünüyorum. Bu durumun sinema salonları için sıkıntı yaratacağı açık.”
8- Sizce pandeminin dünyada film sektörüne etkileri neler olabilir uzun vadede?
Şimdiden online streaming platformlarının yükselişine şahit oluyoruz. Pandemi olmasaydı da bu yükseliş gerçekleşecekti ama pandemiyle süreç oldukça hızlandı diye düşünüyorum.
Bu durumun sinema salonları için sıkıntı yaratacağı açık. Ama ben sinemayı salonda seyretme alışkanlığının tamamen ortadan kalkacağını düşünmüyorum çünkü sinemayı salonda seyretmek, sinema sanatının önemli öğelerinden.
Öte yandan platformların da özellikle bağımsız sinemacılara bazı yönlerden avantajlar sağlayacağını düşünüyorum.
Düşük bütçeyle yapılmış bağımsız filmler, sinema salonlarında ya hiç yer bulamıyor ya da birkaç salonda bir iki hafta gösterime girip kaldırılıyordu ve filmler seyircilerine, seyirciler bu filmlere ulaşmakta zorluk yaşıyordu. Özellikle diğer ülkelerdeki bağımsız filmlere ulaşmak çok zordu. MUBI gibi streaming platformları bu sıkıntıya bir miktar çözüm olmuş gibi görünüyor. Blu gibi platformların kısa filmleri satın alıp kataloglarına eklemesi de salon gösterimleriyle gelir elde etmesi mümkün olmayan bu tür adına önemli.
9- Yeni projeler var mı?
Sırada, “kader ve ölüm” temalı üçlememizin son filmi var. ‘Olağan Denemeler ve Kısmet’ bu üçlemenin ilk iki filmiydi. Aslında plan üçlemenin üçüncü filmini çekmekken, savaştan kaçan insanların yaşadığı trajediye duyarsız kalamadık ve ‘Teslimat’ı çektik. En kısa zamanda üçlemeyi tamamlama fırsatına ulaşmayı diliyoruz.
Doğuş Özokutan kimdir?
Doğuş Özokutan, 1984 yılında Lefkoşa’da doğdu. Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde Görsel Sanatlar alanında yüksek lisans yaptı. Festival Stratejisti Kathleen McInnis’in atölyesine katılarak “Senaryo ve Film Geliştirme” eğitimi; Zeynep Atakan’ın Yapımlab Atölyesi’ne katılarak yapımcılık eğitimi aldı.
2005 yılından bu yana çeşitli belgesel projelerinde senaryo yazarı, yardımcı yönetmen ve kurgucu olarak çalışan Doğuş Özokutan kariyeri süresince ayrıca gazetecilik yaptı; reklam videoları ve müzik klipleri çekti.
2015 yılında yazdığı ve Vasvi Çiftçioğlu ile birlikte yönettiği ilk kısa filmi Olağan Denemeler, 23 ülkede 41 uluslararası festivalin resmi seçkisine girmeyi başardı, ikisi Amerika, biri Brezilya’dan olmak üzere 3 uluslararası ödül kazandı. Olağan Denemeler, 2016 yılında dünya genelinde 5 bin başvuru arasından Amerikan Akademi Ödülleri (OSCAR) için ön eleme yapan Japonya’daki “Short Shorts & Asia” Festivalinde de yarıştı.
2018’de yazıp yine Vasvi Çiftçioğlu ile yönettiği Kısmet, 39 uluslararası festival çerçevesinde 43 ülkede gösterildi. Birçok uluslararası festivalde defalarca kez İzleyici Ödülü’ne aday gösterilen “Kısmet”, Aralık 2018’de Brezilya’dan İzleyici Ödülü kazandı.
Kısmet, Kasım 2018’de, hem Amerikan Akademi Ödülleri (OSCAR) hem de İngiliz Akademi Ödülleri (BAFTA) için seçmeler yapan “Leeds Uluslararası Film Festivali”nde de “İzleyici Ödülü”ne aday gösterildi.
Kısmet kısa filmi ayrıca, Kasım 2019’da ise GOYA olarak bilinen İspanyol Akademi Ödülleri için ön eleme yapan Mostra de Curtas Vila de Noia ve Soria Uluslararası Film Festivali’nin resmi seçkisine girdi.
Tek başına yönettiği ve pandemi sürecinde tamamladığı son kısa filmi Teslimat dünya prömiyerini Torino Film Festivali’nde yaptı. İtalya’dan İzleyici ödülü kazanan film, bugüne kadar 13 uluslararası film festivalinin resmi seçkisine girerek İspanya, Fransa, Şili, Ürdün, Porto Riko ve ABD’de gösterildi.