Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun bu oyunu tek taraflı oynayamayacağını ifade eden CTP milletvekili Asım Akansoy, Kıbrıslı Rumların da beklentileri olduğunu, bunları karşılayacak bir tavır içine girilmezse elli yıl daha statükonun devam edeceğini belirtti.
“Kıbrıslı Rum lider Anastasiadis’in Guterres Çerçevesine ve Berlin Mutabakatına bağlılığını açıklamış biri olmasına rağmen Türk yetkililerin ‘Kıbrıslı Türkleri Kıbrıs Cumhuriyetine yama yapmak istiyorlar’ demesinin mantıklı olmadığını ifade eden Akansoy, “Cenevre’de verilen öneri metni bir felaket metnidir. Hiçbir şekilde Kıbrıslı Türklerin hakkını savunmuyor, arabayı atın önüne koyma metnidir” dedi. Bugün Kıbrıs’ta Cenevre Özel yayınına konuk olan CTP milletvekili Asım Akansoy’un öne çıkan değerlendirmeleri şöyle:
‘SÜPER GÜÇ KKTC’ DÜNYAYA BAŞKALDIRDI
“Bu metin bir felaket metnidir. Hiçbir şekilde Kıbrıslı Türklerin haklarını savunmuyor, arabayı ata koyma metnidir. Yani sizin iki ayrı devlet politikanız olabilir Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönüşü de savunabilirsiniz ama bu süreci ilerletirken masaya oturup konuşursunuz, sıkıntılarınızı, beklentilerinizi müzakere edersiniz. Ancak ne yaptılar? En sonda gelmek istedikleri noktayı müzakerenin başında çıkararak masaya koydular. BM Genel Sekreterinin bu öneriler hakkında inisiyatif alması mümkün değildir. BM Güvenlik Konseyi KKTC’yi egemen eşit ilan ediyoruz demez. Sayın Tatar ya bu metni okumadı ya da idrak edemedi. Bu metin ‘süper güç’ KKTC’nin dünyaya baş kaldırmasıdır. Dolayısıyla nereden baksanız elinizde kalan bir metindir.”
ÖNERİLERİN ARKASINDA TÜRKİYE DIŞ POLİTİKASININ SIKIŞMIŞLIĞI YATIYOR
“Maddelerden birinde Kudret Özersay’ın dahiyane buluşu ‘işbirliği’ kelimesi de yer alıyor. Bugüne kadar yürütülen müzakerelerin bel kemiğini reddediyorlar yani. Üstelik tutarsızlıklarla dolu bir metindir. Bir taraftan BMGK egemen eşit devlet olarak güneyi kuzeyi ayrı tanıyacak ama garantörler de varlığını sürdürecek oysa ki bu garantörler 1960’ın garantörüdür. Bu metin tarihi bir fiyaskodur, Çavuşoğlu’nun söylediği gibi tarihi bir metin değildir. Bunun arkasında da Türkiye dış politikasının sıkışmışlığı yatmaktadır. Kıbrıs’ı kullanarak zaman kazanma durumu vardır buradan hiçbir şey çıkmaz. O masadan Anastasiadis zafer ile kalkmıştır. Çavuşoğlu ve Tatar Anastasidis’i onurlandırmıştır. Biz ise yine yarın yine statükoyla baş başa kalacağız. Önümüzdeki bu iki üç ay süre zarfında çözüm isteyen, barış isteyen güçler olarak çok daha etkin şekilde ortada olmalıyız, ortadaki oyunları deşifre etmeliyiz.”
TOPLANTIYI İSTEYEN TÜRKİYE DEĞİLDİ
“Cenevre’de gerçekleşen 5+1 toplantısı Türkiye’nin iddia ettiği gibi kendilerinin isteği ile düzenlenmedi. Bu toplantı BM Genel Sekreterinin isteği üzerine 3+1 Berlin 2019 görüşmesinde kararlaştırıldı. Türkiye sadece bunun gayrı resmi olmasını istedi. Ortaya koydukları argümanlar ise masadan kaçmak, çözümden kaçmak için yapılmış hamlelerdir. Bu iş Tatar’a kalırsa elli yıl daha bu akılla herhangi bir sonuç alabilmemiz mümkün değildir.”
TANINMAMIŞ BİR ÜLKE OLARAK DÜNYAYA SALVO ÇEKMEK HADDİNİ AŞMAKTIR
“Bu metnin arkasındaki tavır uzlaşmacı değil. Bu politikanın hayırlı bir sonu yok. Türkiye’nin emperyalist ülkelerin uşağı olmasını elbette istemem ama dünyada bir de reel politik vardır. Gücünüzü iyi ölçerek, ayarlayarak uluslararası alanda adım atabilirsiniz. Bu metnin arkasındaki ruh hali dünyayı yöneten bir devlet hali, adaletli uzlaşmacı bir ruh hali değil. Çatışmaların, gerilim politikasının devam edebileceğini işaret ediyor. Yakında Oruç Reis gibi gemilerin Doğu Akdeniz’e gelmesi şaşırtıcı olmaz. Sayın Tatar, “burada bizim kaybedecek hiçbir şeyimiz yoktur” diyor, bu sözler kendi başına Kıbrıslı Türklere kaybettirmeye dönük atılmış adımların göstergesidir. Tanınmamış, ekonomik durumu belli olan bir ülke olarak sadece Türkiye’ye yaslanarak dünyaya salvo çekmek kusura bakmayın ama biraz haddini aşmaktır diye düşünürüm.”
(Bugün Kıbrıs)