Ne kadar hayal kırıklığına uğrasak da, ne kadar umudumuzu yitirsek de, ne kadar artık her şey bitti dersek de, biz Kıbrıslıları her zaman heyecanlandırmayı başaran tek şey Kıbrıs sorunu görüşmeleri olsa gerek…
Gittiler yine bizi temsil edenler… Bizim geleceğimizi pazarlık etmeye… Adamızın kaderini belirtmeye… Gittiler yine yurtdışına… Bizlerden uzak bizi konuşmaya… Adadan uzak adayı konuşmaya… Lakin bu sefer onları yolcu etmeden yanlarına götürecek bir iki nasihat verdik… hem de iki dilli. “Bölünme buraya kadar” diye haykırdık. “Kıbrıs’ta Barış Engellenemez” diye teyit ettik. “Bu memleket bizim” diye hatırlattık Lefkoşa’nın sokaklarında. Yana yana değildik ama birlikteydik. Biz zaten hep birlikteyiz. Çünkü biz aynı dili konuşmayabiliriz, ortak eğitimiz, sağlık sistemimiz, ekonomimiz, günlük hayatımız bile olmayabilir ama ortak bir memleketimiz var ve onu kimseye yedirmeyiz. Birlikte olmayabiliriz ama Cumartesi akşamı kalbimiz birlikte atıyordu çünkü bizi büyük bir hayal birleştiriyor. Birleşmiş, barışçıl, federal Kıbrıs’ın hayali.
Ben artık eminim ki bizden korkuyorlar. Onlara boyun eğmeyen, korkmayan, susmayan her Kıbrıslıdan korkuyorlar. Bu yüzden bir yıldır bizi ayrı tutmaya, bir araya gelmemizi engellemeye çalışıyorlar. Zavallılar bu şekilde ortak mücadelemizi engelleyebileceklerini sandılar. Lakin biz yine sokaklardaydık, güneyde ve kuzeyde birlikte yürüdük… artık güney ve kuzey olmasın diye. Kıbrıslı Rum liderliği, Kıbrıslı Türk liderliği ve Türkiye hükümeti uzun süredir bölünmeyi planlıyorlar. Biz onlara tek sesle “bölünmeye geçit yok” diye haykırdık.
Cenevre’deki 5 + 1 konferansın sonucu hakkında herhangi bir yanılsamamız yok. Rahatça yolsuzluk yapabilmek için bölünmeyi teşvik eden liderlerin kendi ekonomik ve siyasi çıkarlarına hizmet etmek amacıyla statükonun devam etmesini istediklerini biliyoruz. Ancak bizim yeniden birleşme ve barış için sokaklarımızı ve seslerimizi birleştirmeye devam etmekten başka seçeneğimiz yok. Ta ki duvarı yıkıp tüm dikenli telleri kaldırana kadar.