CTP milletvekili ve MYK üyesi Dış İlişkiler Sekreteri Fikri Toros, birçoğunun aksine Cenevre’den olumsuz sonuç beklemediğini, ortak zemin bu toplantıda yakalanamasa bile toplantının ardından birkaç ay içinde yeniden bir konferans çağrılmasını beklediğini ifade etti.
“Ayşemden Akın ile Cenevre Özel” programına konuk olan CTP milletvekili ve MYK üyesi Dış İlişkiler Sekreteri Fikri Toros, Cenevre konferansı öncesi değerlendirmelerde bulundu. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın davetiyle Cenevre’ye gidecek ekipte yer alacak olan Toros, federasyon dışındaki tartışmaları zaman kaybı olarak gördüğünü, devam eden sorunu daha da büyütmeye sebep olduğunu ve bölgeye etkilerinin büyük olduğunu söyledi. Toros’un açıklamalarında öne çıkanlar şöyle:
TÜRK TARAFI FEDERASYON TEZİNDEN NEDEN VAZGEÇTİ?
“2017 yılının ilk yarısında İsviçre’de gerçekleşen çok taraflı konferansların sonuncusu olan Crans Montada’da Kıbrıslıların birbirlerine çok yakınlaştığı noktada konferans başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Anastasiadis’in konferans sonrasında siyasi eşitlik ve güvenlik konularında tatmin olmadığını ve siyasi irade koymaya hazır olmadığını söyleyerek toplantıyı terk etmesinin ardından Türkiye pozisyon değişikliğine gitti. Daha sonra 2020 yılında gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olan Ersin Tatar da bu pozisyonu benimsedi ve pozisyonunu devam ettirmeye karar verdi.”
TÜRKİYE DOĞU AKDENİZ DENKLEMİNE NASIL DAHİL OLACAK?
“Yıllardır devam eden ve Türkiye-Kıbrıs-Yunanistan üçgeni içerisinde olan bir siyasi sorun vardır. Bu da deniz yetki alanlarının örtüşmesi, çakışması… Bu ülkelerin arasındaki siyasi sorun devam ettiği için müzakere yoluyla bu yetki alanlarının sınırları netleşemiyor. 2011’de Kıbrıs Cumhuriyeti tek taraflı Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilan etti daha sonra bu bölgede birtakım lisanslar dağıttı ve adadaki siyasi sorunu göz ardı ederek komşu ülkelerle ticari anlaşmalar yapma yoluna gitti. Ve bu ülkeler arasında müzakereler yapılamadığı için Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı bu ticari anlaşmalardan dışlandı. Bu kabul edilebilir bir şey değildir. Kıbrıs Türk tarafı Sayın Akıncı tarafından 2019’da bu sorunu kapsamlı çözüm bulunana kadar çözmeyi hedefleyen 3 ayrı öneride bulunmuştu. Üçü de Rum tarafınca reddedilmişti. Bu nedenle de Türkiye kendi adına ve Kıbrıslı Türkler adına bazı faaliyetler başlattı. Bu da uluslararası hukuka aykırılığı nedeniyle kabul edilemez bulundu ve ciddi bir gerginliğine yol açtı. Bin 200 km sahili olan bir Türkiye hakkaniyet prensibine bağlı olarak deniz yetki alanına hak sahibidir. Kıbrıslı Türkler de Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ortak kurucuları olarak Kıbrıs’ın ilan ettiği MEB’te ortak hak sahibidir. Kıbrıs Sorununun çözülmesi elbette Doğu Akdeniz’de barış ve refah getirecektir.”
İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜMDEN VAZGEÇİLİR Mİ?
“Cenevre’ye giderken gerek Türkiye gerek Kıbrıs Türk tarafının egemen eşitliğe dayalı iki devletli çözüm tutumu BM parametrelerine tamamen aykırı bir pozisyondur. Rum tarafı ve uluslararası aktörler federal çözümün tek gerçekçi ve kabul edilebilir çözüm olduğu noktasındalar. BM Genel Sekreterinin ortak zemin arayışından pek umutlu değilim ancak Türkiye gerek komşu gerek Avrupa ülkeleri ile ilişkililerini düzeltme yolunda irade sergilemektedir. Türkiye’nin hak sahibi olduğu deniz yetki alanlarını belirleyerek paydaş olarak yer alabilmesi için Kıbrıs Sorununun çözülmesi ivediliğini korumaktadır. Türkiye’nin dünya ile ilişkilerini düzeltmek için tüm dünyanın kabul ettiği BM kararları ve parametreleri doğrultusunda federasyon pozisyonuna dönmelidir.”
BU ORTAMDA CENEVRE’DEN ÇIKABİLECEK EN İYİ SONUÇ NEDİR?
“Bir sürecin başlangıcı olmasını temenni ediyorum. Toplantıyı takiben ortak zemin arayışının devam edeceğini öngörüyorum umarım bu zemin bulunacaktır. Cenevre toplantısının bir başarısızlıkla sona ereceğini ve Genel Sekreter’in kararlı yaklaşımına son vereceği görüşünde değilim. Genel Sekreterin kararlı tutumunun devam edecek ve BM Güvenlik Konseyinin kendisine verdiği görev çerçevesinde bu süreci devam ettirecek. Ortak zemin bulunana kadar çabaların devam edeceğini düşünüyorum. Gerek adada iki taraf arasında BM himayelerinde gerekse birkaç ay sonra yeniden bir gayri resmi toplantı çatısı altında tüm tarafların katımıyla görüşmelerin devam edeceğini düşünüyorum.”
“TARAFLAR BİR AN ÖNCE AKLI SELİME DÖNMELİ”
“Kıbrıs’ın her iki toplumunun ada genelinde hakları vardır, insan hakları vardır, özgürlükleri vardır gerçek demokrasiye ihtiyaçları vardır. Kalıcı barışın tecelli etmesinin sadece federal çözüm çatısı altında gerçekleşeceğini biliyorum. Bugün dünyanın yüzde 40’ının federasyonlar tarafından yönetiliyor. Kıbrıslı Türklerin artık bir an önce eşit statüde kendi vatanında federal çatı altında dünya ile bütünleşme zamanı gelmiştir. Diğer bütün tartışmaları zaman kaybı olarak görüyorum. Devam eden sorunu daha da büyütmeye sebep olduğunu ve bölgeye etkilerinin büyük olduğunu düşünüyorum. Bir an önce tarafların aklı selime dönmeleri gerekiyor.”
KIBRISLI TÜRKLER TÜRKİYE’NİN GÖZÜNDE EGEMEN EŞİT MİDİR?
“Kıbrıslı Türklerin 57 yıldan bu yana çok tutarlı şekilde mücadele verdiği konu kendi vatanında egemenliği eşit statüde paylaşmaktır. Doğan tüm bedelleri öderken ne Rumlar ne Türkiye tarafından böyle bir muameleyi kabul etmez. Kıbrıs Türk halkı onurlu bir halktır. Kıbrıslı Türkler henüz mevzuatına dahil olmasa da Avrupa değerlerini benimsemiş özümsemiş bir halktır. Kıbrıslı Türklerin vatanı burasıdır ve burada ortak iradesinin peşindedir. Kendi kendini de yönetmeye muktedir bir halktır. Gerek yargı bağımsızlığı gerek insan haklarını ve özgürlükleri benimsemiş bir halktır. Gerek cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde yaşadığımız ve Türkiye’nin bugün süren davranışlarını hak etmediğimizi ifade etmek isterim. Bu açıklamalar Kıbrıs Türk halkını dünyada daha da yalnızlaştıran adımlardır. Bu ne Cenevre’ye ne de bizleri bekleyen süreçlere yardımcı olan bir şeydir. Kendi değerlerimizde taviz vermeden, hiç kimsenin etkisi altına kalmadan, muhtaç bir statüde yer almayacağı şekilde dünya ile birleşmek Kıbrıs Türk halkının beklentisidir.”
CTP CENEVRE’DE NE YAPACAK?
“BM Genel Sekreteri Cenevre toplantısı ile ilgili daveti yaptığı günden beri Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) olarak bu konferansın başarılı bir sonuç verebilmesi için yapılması gerekenleri anlatmak amacıyla tüm uluslararası aktörler nezdinde diplomatik girişimler yaptık. Bu temaslarda kurulduğu günden beri tam 50 yıldır Kıbrıs’ın geleceğine dair federasyonu özümsemiş olan CTP’nin görüşlerini aktardık. AB yetkilileriyle diplomatik temaslar yaparak Kıbrıs Türk halkının AB vizyonunu güçlendirme ihtiyacı olduğunu, toplumumuzla AB arasında ilişkilerin nasıl iyileştirebileceğini anlatmak için bu temasları yaptık ve bir ortak zemin arayışına nasıl katkı sağlayabiliriz yönünde adımlar attık. Hiçbir şekilde meşru zeminden ayrılmayarak bekleyen sürecin geçmişten farklı olarak sonuç alıcı olması ve takvim konulması görüşlerimizi muhataplarımızla paylaştık. Kapsamlı müzakerelerin başlaması için çalışmaya devam edeceğiz. Kıbrıs’ta statüko devam edemez.”
Ayşemden Akın / Bugün Kıbrıs