Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, “Eski ihtilafların, AB’nin güvenlik çıkarlarını nasıl derinden etkilediğine dair artan bir bilincimiz var. Bunlar artık sadece Türkiye ile üye ülkeler arasındaki ikili meseleler olarak düşünülemez” dedi.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Borrell, AB-Türkiye ilişkilerini değerlendirdiği bir blog yazısı kaleme aldı.
Borrell, yazısında, “AB Konseyi, geçen hafta AB-Türkiye ilişkilerinde yeni bir bölüm açtı” sözlerini kullandı.
AB ülkelerinin Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, yüksek seviyeli diyalog ile halklar arası temasların yeniden başlatılması, göç yönetiminde güçlendirilmiş iş birliği gibi alanlarda çalışmaya hazır olduğunu belirten Borrell, bu olumlu durumun da ilişkilerin gerildiği karmaşık bir yılın ardından geldiğini hatırlattı.
KARŞILIKLI ÇIKAR İLİŞKİSİ
Borrell, durumun kırılgan olduğunu, Türkiye’nin jestlerinden memnuniyet duyduklarını ve ellerini uzatarak buna karşılık verdiklerini belirterek “Aslında AB’nin Türkiye ile iş birliğine ve karşılıklı çıkara dayalı bir ilişki geliştirmesinde stratejik çıkarı bulunmaktadır. Bu, Türkiye için de geçerli” değerlendirmesini yaptı.
AB’nin uzak ara Türkiye’nin ithalat ve ihracat ortağı konumunda bulunduğunu vurgulayan Borrell, Türklerin yüzde 61’inin AB’yi dünyada önemli bir aktör olarak gördüğünü ve NATO üyesi Türkiye için Avrupa yolundan başka bir seçenek öngörmenin mümkün olmadığını yazdı.
GERGİNLİĞİN SEBEBİ DÖRT KONU
Borrell, AB-Türkiye ilişkilerinde AB açısından gerginliğe neden olan dört konu olduğunu belirterek bunları “Doğu Akdeniz’deki deniz anlaşmazlıkları, Kıbrıs meselesi, Libya ve Suriye gibi bölgesel anlaşmazlıklardaki ayrışan hedefler ile Türkiye’deki demokratik standartlarda bozulma” olarak sıraladı.
“İHTİLAFLAR, İKİLİ MESELE DEĞİL; AB İLE TÜRKİYE ARASINDA”
Suriye konusunda yapacak çok iş bulunduğunu, Libya’da ise yakın zamanda çıkarların yakınlaşmaya başladığını kaydeden Borrell, demokratik standartların önemli bir unsur olduğunu, bu konuda diyaloğun ise ilişkilerin ayrılmaz parçası olacağını belirtti. Borrell, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Önümüzdeki görev kolay değil. AB liderleri kademeli, orantılı ve aynı zamanda geri dönülebilir bir yaklaşıma olan ihtiyacın altını çizdi. İlişkilerimizi sürdürülebilir şekilde yeniden biçimlendirmek için cesaret ve kararlılık ayrıca esneklik ve anlayış gerekli. Bekleyen bazı konular onlarca yıllık anlaşmazlıklar ve çatışmalara dolanmış vaziyette. Ancak bir kilit farklılık, çözüm bulmada bugünün çabalarını geçmiştekilerden ayırıyor. O da eski ihtilafların AB’nin güvenlik çıkarlarını nasıl derinden etkilediğine dair artan bilincin bulunması. Bunlar artık sadece Türkiye ile üye ülkeler arasındaki ikili meseleler olarak düşünülemez.”
“KESİN DEĞİL ANCAK İLİŞKİLER İÇİN BİR ‘KÖPRÜ’ KURMALIYIZ”
Borrell, Türkiye’nin önemli bir bölgesel güç olduğunu, tarihî kaderinin AB’ye katılım olabileceğini belirterek şunları kaydetti:
“Dünyada stratejik kutuplaşmanın yeniden ortaya çıktığı bir dönemde Avrupa’nın Türkiye dâhil olmak üzere demokratik dayanağını güçlendirmek kilit önemdeki bir dengeleme unsuru olabilir. Bu kesin değil ancak AB Konseyi olası bir köprü teklif etti. Şimdi bu köprüyü kurmalıyız. Tüm taraflardan gelecek açık siyasî seçimler ve taahhütlerle bunu yapabileceğimize inanıyorum. AB, gerekli çabaları göstermeye hazırdır. Eğer Türkiye de eşit derecede bunu istiyorsa ve olumlu söyleminin altını takip eden eylemlerle çizerse gerginliğin azaltılmasından karşılıklı çıkara dayalı bir gündeme doğru devam edebiliriz.”