Bir önceki yazımda, bütün dünya için Kıbrıs’ta tek mantıklı çözümün iki toplumlu federal çözüm olduğunu söylerken, Türkiye’nin eli mahkum Cenevre öncesi “loveboat” stratejisine döneceğini yazmıştım. En azından Türkiye’nin 2017 kırgınlığını bir yana bırakıp, resmi federasyon tezine geri dönmesinin en çok onun (maddi) yararına olduğunu savunmuştum.
Akıl da bunu söylüyordu.
Ama geçtiğimiz on gün içinde Türkiye’den “Devlet-i Aliyye”yi iyi tanıyan konunun uzmanı arkadaşlarımla konuştukça, Cenevre için bu kadar da (federalist) iyimser olmanın çok gerçekçi olmadığını düşünmeye başladım.
Ne diyor Türkiye “büyük devleti”ni çok iyi tanıyan uzmanlar: Evet Türkiye’nin Crans Montana sonrası Kıbrıs politikası baştan aşağı yanlıştı. Ama dış politika kazası sadece Kıbrıs konusunda yaşanmadı. Rus uçağının düşürülmesi ve Rus Büyükelçisi’nin bir Türk polisi tarafından öldürülmesi ve hemen ardından ne hikmetse NATO’ya rağmen Rusya’dan S400’lerin alınması, “Türkiye’nin “kendisine çok yakın” Trump döneminde F35 programından çıkarılması, Halk Bankası ve Rıza Zarrap skandalı (bitmedi sürüyor), İsrail ile ilişkilerin ters yüz olması, Mısır’ın düşman ilan edilmesi, Suriye, Ermenistan, Libya çıkmaz sokaklarında hala elle tutulur bir sonuç alınamaması vb. İçerde ise Kürt sorununun tekrar kontrolden çıkması, ekonomi dibe vururken siyasi ifade özgürlüğünün olabilecek en büyük suç haline gelmesi, zaten kötü olan güçler dengesinin artık hiç olmaması vd.
“Özetle Türkiye, batılı müttefiklerinin treninden indi. O trene tekrar binmenin bedeli de ağır olacaktır.”
Bu nedenle Türkiye Cenevre öncesi bir anda ben zaten federasyoncuydum dese bile buna dünyada kimse inanmayacaktır. Türkiye’nin bunun ne kadar imkansız olduğunu bildiği ve “gururuna” yediremeyeceği için de Cenevre’de geri adım atmasını beklemek anlamsız olur.
Yani Türkiye, 27-29 Nisanda bir anda federasyoncu olamayacaktır. Zaten bunu yaparsa masanın öbür ucunda Anastasiadis ve Yunanistan’ın yanı sıra , ABD’yi, AB’yi, Mısır’ı ve İsrail’i ellerini ovuşturur halde bulacağını çok iyi bilir.
Dahası, ola ki Rumlarla federasyonu şimdi onaylarsa, içerde MHP’yi ve muhafazakar tabanını elinde tutamayacağını ve ilk genel seçimlerde Kıbrıs politikası nedeniyle ölümcül bir iç kanamaya yakalanacağını da çok iyi bilir.
Bu yüzden biz, Kıbrıs’ta federal çözüme inanan insanlar olarak, önümüzdeki 4+1’den çok ümitlenmeyelim derim. Bu işi bir süre daha Türkiye ve Anastasiadis zamana yaymak isteyecek bu çok belli. Ama AB, ABD, İsrail ve Mısır’ın “duygusal nedenlerle” Kıbrıs sorununun zamana yayılmasını istemediğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Peki Rusya? O başka bir yazının konusu.
Türkiye’nin en büyük açmazı da bu zaten. Hem “duygusal olarak” acil çözüm istiyor, hem de tükürdüğünü yalamakta zorlanıyor.
Son olarak, yazının başından beri bilerek 5+1 yerine 4+1 diyorum, çünkü bugün Türkiye Ersin Beye, sen Cenevre’de 5. kattan atlayacaksın dese, Ersin Beyin artık buna hayır deme şansı yok!
Peki neden bugün federalist Kıbrıslı Türkler o masada yok da, Ersin Bey var?
Bugün aslında BUGÜN KIBRIS’ta detayları ile bunu yazacaktım, ama sevdiğim iki Kıbrıslı Türk federaliste (Mustafa Akıncı ve CTP’ye) saygımdan bunu yazmadım. Umarım hiç yazmam da gerekmez.
Kuzey Kıbrıs’ta kimse federalistlerin aynı çatı altında toplanmasını beklememeli, ama içerde birbirlerine destek olmalarının önündeki engeller de acilen yok edilmeli. Yoksa, bu Ada’da federalistler bugün bile birbirlerini yemeye devam ederken, birileri kısa sürede Adamızı “Yozgat”a çevirecek.
Sağlıcakla kalın.